Depremin yerle bir ettiği kentte su sıkıntısı sürüyor. Bu durum, hijyen sorunu ve hastalıkları tetikliyor. Enkaz yığınlarındaki asbest de kanser riskini artırıyor. Sıcaklar ise çadır ve konteyner kentte hayatı durma noktasına getiriyor.
Hataylı depremzedelerin bir de ricası var. 6 Şubat’ta gerçekleşen Cumhuriyet tarihinin en büyük yıkımının, medyada “Kahramanmaraş depremleri” olarak verilip sanki sarsıntı sadece orayı vurmuş gibi verilmesine sitem ediyorlar. Afetzedeler, “6 Şubat depremleri” ifadesinin daha vicdani olduğu görüşünü iletiyorlar / Fotoğraf: AA
Türkiye'yi vuran 6 Şubat depremlerinde en büyük hasarı alan yerlerin başında Hatay geliyor.
Özellikle Antakya'nın yerle bir olduğu; Defne, Kırıkhan, Hassa ve Altınözü başta olmak üzere pek çok yerde taş üstünde taşın kalmadığı şehirde bayram havasından çok uzak bir görüntü hâkim.
Binlerce ailenin dağıldığı, hayatta kalanların birbirlerine destek olmaya çalıştığı kentte süregelen sıkıntıları ve Kurban Bayramı'nın ilk gününde yaşananları, Hataylılarla konuştuk.
Temiz su sıkıntısı bezdiriyor, sıcaklık kavuruyor, çadırlar yaşanmaz halde
Onların aktardığına göre kent genelinde en zorlayıcı sıkıntıların başında hâlâ çözülemeyen su sorunu geliyor.
Bazı yerlerde kirli tuvaletler, duşlar ve tozun da etkisiyle hijyen eksikliği had safhada.
Ağır hasarlı binaların yıkımı sürerken, etraftaki molozlar ve asbest ise kanser riskini artırıyor.
Afetzedeleri en çok etkileyen bir diğer husus da artan hava sıcaklığı.
Termometrelerin 32 dereceyi gösterdiği kentte öğle saatlerinde hissedilen sıcaklığın 36 dereceye çıkmasıyla adeta kavrulduklarını vurgulayan depremzedeler, artık dayanacak güçlerinin kalmadığını söylüyor.
Özellikle sağlık sorunları olanlar ile yaşlılar, perişan durumda.
Yaz mevsiminin gelmesiyle sinek, haşere (böcek) ve fare gibi sorunlar da artıyor.
Özellikle çadır ve konteyner kentlerde yaşamanın bu mevsimde daha da zorlaştığını belirten afetzedeler, birden çok sorunla boğuşmayı sürdürüyor.
"Su dağıtımı yetmiyor, konteyner ve çadırlar hamam gibi oluyor"
Defne ilçesinde yaşayan Emre Öztürk, kendisinden çok daha zor durumda olanların bulunduğu gerekçesiyle haline şükrettiğini belirtse de kimi zaman dayanamayıp isyan ettiğini itiraf ediyor.
Kurban Bayramı'nın ilk gününde 32-33 derece civarında seyreden hava sıcaklığının 36 derecelerde his edildiğini aktaran Öztürk, "Sıcaklık giderek artıyor ve dayanılmayacak boyuta geliyor. Vantilatörle, pervaneyle çözülecek gibi değil. Konteyner ve çadırlar sıcağı, malzemeleri nedeniyle daha çok alıyor. İçerisi hamam gibi oluyor, sabah en geç 06.00'da kalkılıyor. Su sorunu devam ediyor. Su kesintisi çok fazla ve dağıtım çok az. 9 litre su veriliyor, yetmiyor. Su dağıtım noktaları da verilen miktar da artırılmalı. Yardımlar da çok azaldı, gönüllü sayısı düştü. Bazen gerçekten unutulduğumuzu düşünüyoruz. Kimseye ulaşamıyoruz" diyor.
Emre Öztürk / Fotoğraf: Twitter
"Pahalılık nedeniyle sebze bile alınamıyor"
Gıda erişimiyle ilgili problem hemen hemen kalmamış ancak pahalılık Hataylıların derdine dert katıyor.
Emre Öztürk, "Etin tadı unutuldu. Meyve zaten lüks olmuştu ama şimdi insanlar pahalılık nedeniyle sebze bile alamıyor" yorumunu yapıyor.
Kentte iş sorununun da had safhada olduğunu dile getiren Öztürk, her aileden bir kişinin çalıştığını, işin de paranın da olmadığını belirtiyor.
Depremdeki toplam ölü sayısı 50 bin 500 olarak açıklansa da Hataylılara göre bu sayıya sadece Antakya'da ulaşmak mümkün. Yeni verilerin paylaşılmayışı ise tepki çekiyor / Fotoğraf: Reuters
"Özel yardımlarla ayaktayız, belediye desteği yetersiz"
Antakya'daki bir güzellik merkezinde çalışan Gizem Çokluk da su sorunundan şikayetçi. "Bulaşık ve çamaşır yıkamaktan geçtim, kendimizi bile yıkayamıyoruz. Hijyen sorunu büyüyor" diyor.
Hâlâ evlerine giremediklerini belirten Çokluk, iş yerinin üst katındaki odada konakladıklarını, belediye yardımlarının azaldığını ve özel desteklerle ayakta kaldıklarını aktarıyor.
Olumsuzluklara rağmen yine de hallerinin çadır ya da konteyner kentte kalanlara kıyasla "lüks" sayılabileceğini aktaran depremzede, "Şanslıyız" yorum yapıyor.
"Açmadığımız işyerine 11 bin TL elektrik faturası geldi"
Gizem Çokluk'un aktardığına göre faturalar da bel büküyor; işyerini açanlar daha para kazanamadan katlanan maliyetlerle yüzleşiyor:
"'Elektrik faturası ödenmeyecek' denildi ama açmadığımız işyerine 11 bin TL geçmiş dönem faturası geldi. Şimdi açtık, bakalım bundan sonra ne kadar gelecek. Çalışsak ayrı, çalışmasak ayrı dert. Evlerde de benzer durum yaşanıyor. Şalterler açık değil, nasıl fatura geliyor anlamıyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık."
Çiğdem Çokluk / Fotoğraf: Twitter
"Antakya'yı terk etmedik ama akciğer kanseri olmaktan korkuyoruz"
Havanın çok sıcak, etrafın ise sinekten, böcekten geçilmediğini, akrep, yılan ve farelerin bile kol gezdiğini dile getiren Çiğdem Çokluk, yoldan ilaçlama yapılsa da yetersiz kalındığını kaydediyor:
"Etraf toz içinde. Cam, pencere açılmıyor. Kapalı evde de sıcaktan durulmuyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Asbest sorunu sürüyor. Alerjik bünyeliler daha da zor durumda. Bizler de ileride bu sorunla karşılaşacağız. Antakya'yı terk etmedik ama ileride akciğer kanseri olmaktan korkuyoruz."
Sağlam dükkan bulmanın çok zor olduğunu, işsizlik ve parasızlığın hüküm sürdüğünü aktaran Çokluk, iş yerleri için destek verilmediğini, ailesinin henüz taşınma parasını bile alamadığını ileri sürüyor.
Hataylı depremzede böcek ve sineklerden durulmadığını, ayak başta olmak üzere vücutlarının pek çok yerinde ısırıklar ve alerjik reaksiyon oluştuğunu belirtiyor / Fotoğraf: Independent Türkçe
"Belediye hizmetleri ve ilaçlama yetersiz, destek şart"
İskenderun'da yaşayan A.A.'ya göre de kentteki en büyük sorunların başında temiz su eksikliği ve hava sıcaklığı geliyor:
"İçme suyu için kuyruklara giriyorlar. Hatay'ın sıcağı meşhurdur. Hava dayanılabilecek durumda değil şu anda. Hele çadırlarda yaşayanların hali perişan. Konteyner kentte de klima yok."
A.A., kentte artan haşere ve kemirgen sorununa da değinen depremzede de ilaçlama yapılsa bile yetersiz kalındığı görüşünde. "Belediyelerin hiçbiri üzerine düşen görevi yeteri kadar yapmıyor. Sinek değil artık bunlar, canavarlaşmış haşere dolu her yer. Belediye hizmetleri ve ilaçlama yeteriz, destek şart" diyor.
"Parsellerin durumu da net değil, bölüşüm neye göre yapılacak?"
Yardımlar azaldıkça, çalışmaların aksadığı ve ihtiyaçların büyüdüğünü de aktaran depremzede, ağır hasar alan evlerin yerine nereden ve ne zaman konut verileceğinin belirsizliğine tepkisini ise şu sözlerle dile getiriyor:
Parsellerin durumu da net değil, bölüşüm neye göre yapılacak? Tamamen muamma, bakanlık açıklaması bekleniyor. TOKİ ufak tefek başladı ama tam olarak ne olacağını bilmiyoruz."
Hatay / Fotoğraf: AA
"İş de yok, asgari ücretle geçinebilecek durum da"
Hem ekonomik gidişat hem de depremden kaynaklı olarak ev fiyatlarının Hatay'da katlanmasından yakınan A.A. sözlerini, "Eskiden Hatay'da işçi bulmak çok kolaydı. Yaşam zor değildi, asgari ücretle geçinebiliyordunuz. Şimdi iş de yok, asgari ücretle geçinebilecek durum da yok. Kiralar çok yüksek. Eskiden yaşam kolaydı Hatay'da, pahalı değildi. Şimdi ekonomideki krize deprem de eklenince şartlar daha da zorlaştı" diyerek noktalıyor.
The Independent Türkçe / L. Elmacıoğlu