JEAN VALJEAN’I tanımayan pek az kişi çıkar sanırım aramızdan..
Bir lokma ekmek için kürek cezasına mahkûm edilen,
Kaçma girişimlerine karşı da cezası 19 yıla çıkarılan,
Af sonrası sığındığı, açlığının giderilip korunduğu manastır rahibinin gümüş takımlarını çalma suçunu işleyen,
Büyüleyici yaşam zevklerini ayakları altına almasına karşın, neden gümüş takım edindiği bilinmeyen..
Vicdan sahibi bu rahibin polisçe tutuklanıp huzuruna getirilen VALJEAN’a gülümseyerek;
“Evladım sana hediye ettiğim gümüş takımlarının bir kısmını unutmuşum vermeyi, onları da sana vereyim” diyerek suç üstüne suç işleyen kürek mahkumu JEAN VALJEAN’I koruyup kürek cezasından kurtaran güzel yürekli adam..
Gerçek din adamlık haysiyetini ve erdemli insan olma onurunu yücelten İnsan..
Yazarlık çıtasını doruklara yükselten dev edebiyat çınarı Victor Hugo’nun hikayesinin minik özetidir bu..
Biz de, yeterince eğitilmemiş ve suç işleyen hele bir lokma kazanma uğuruna dikenli yollarda yürümeyi tercih edenleri, bu rahibin duygusuyla doğru yola sevk edemez miyiz?
Sahipsiz ve boynu bükük, soframızda ve lokmamızda gözü ve hakkı olan sokak hayvanlarımızı da bu rahibin vicdan duygusuyla koruyup sahiplenemez miyiz?
Üstelik gümüş takımlarımızı bırakın önlerine koyduğumuz plastik YAL kaplarını bile çalıp götürmeyen yavrulardır bu hayvanlar..
Bilgi toplumlarında devletçe ve yerel yönetimlerce bu masum sokak hayvanları ile ilgili sağlıklı politikalar vardır. Hayvan barınak ve beslenme evleri kısırlaştırma ve sahiplenme yöntemleri gibi.
Bizim ülkemizde niye olmasın?
Yunus ve Mevlânâ gibi büyük erenlerimizin düsturları gibi gönüllerimiz varken,
Türk asaletinin zayıflara, yoksullara, tüm canlılara yardım ve destek yüce geleneği varken,
“İtlaf etmeliyiz kardeşim bunları..” şeklindeki zehirli dilini kullanmayacak güzel yürekli ve bilgi beyinli resmi ve sivil vatandaşlar farkındalığında iken...
Yüreğimiz güzel değilse; soframızın dolu dolu, bedenimizin sağlıklı olması insan olabilmemiz için yeterli midir?
Ona da siz karar verin..