Öncelikle Mezhepler; din değildir. Dini konu edinmiş olsalar bile dinin kendisi ve konusu değildir! Dinden tamamen kopuk da değillerdir. Kendi zaman ve şartlarında ulaşılabilinen bilgi sınırında, toplum kültür ve değerlerini dikkate alan insani yorumlardır!. Her yöre ve kültüre göre farklılık arzetme durumunda olduklarından mezheplerin "hak" olanı olmaz!.
Çıkış sebeplerine gelince, insanlık tarihi boyunca her inanç ve kültür farklı mezhepler üretmiştir.
Bizde de, Emevi siyasetinin baskısı altındaki cami ve mescitlerdeki İslam, bazı ritüellerin dışında Resulün bıraktığı İslam olmaktan çoktaan çıkmıştı!.. Zaten ilk iki halifeden sonra ümmet içinde başlayan kavmiyetçilik, emevi döneminde zirveye ulaşmış, siyasi fraksiyonlar beraberinde yeni dini anlayışları üretmeye başlamıştı!.. Bu nedenlerle ortaya çıkan farklı anlayışlardan taraftar bulanlar mezhepleşmiş, bulamayanlar zamanla ortadan silinmiştir!.
Emevi siyasetini acımasızca eleştirirken, iktidar olunca nerede ise bire bir taklit eden Abbasi yönetimi, dini meşruiyetini İmam Hanifi'ye tescil ettiremeyince, onun talebelerinden İmam Yusuf ve Muhammed'i imamın reddettiği mevki ve makamlara getirmişlerdir.
Bu ikili öğrencilik dönemi notları ve kendi görüşleriyle kurumsallaştırdıkları mezhebe İmamın adını vermişlerdir.
Şu da bir gerçek ki kurulma aşamasından sonra ehli hadisçiliğe evrilen hanifi mezhebi, özellikle Kur'an ve rivayetlere bakış açısından "İmamı Azam" ile isim benzerliği dışında pek bir alakası da yoktur!.
Bununla birlikte,
*Mezhepler; Muaviye ve neslinin, Allah Resulü ve getirdiklerini toprağa gömüp yok ettiği değerleri bulma gayretinin sonucu oluştuğu, ancak yanlış kaynaklara yöneliş nedeni ile amacına ulaşamamış bir sonuç olduğu kanaatindeyim!....
*Mezhep imamları, Kuran'ı anlaşılmaz ilan edenlerin algı operasyonuna kapıldıklarından mı, yoksa zihinlerinde ne var bilinmez ama, mezheplerinin oluşumunu nerde ise "Kur'an anlaşılmaz" tezi üzerine kurmuşlardır. Ancak, Kur'an'ın anlaşılan yüzü ilan ettikleri rivayetlere yönelerek dinin, şekle, görüntüye, arap örf ve teferruatında boğulmasına neden olmuşlardır!...
"Dört Hak" ifadesi de Şiaya karşı söylem birliği oluşturma gayretiyle söylenen siyasi bir ifadedir.
Mezhepler dini yorumlar ise ki öyledir. Dolayısı ile her mezhepte doğrularda vardır, yanlışta! Ha ne olabilir!.? Birindeki doğru diğerinden biraz daha çok ya da az!.
Kendilerini sünni ilan etmelerine ve aynı hadis kaynaklarına itibar etmelerine rağmen, dört mezhebin haram ve helalleri, farz ve sünnet algıları farklıdır. Birinde haram olan diğerinde helal sayılırken, birinde farz olan diğerinde sünnet sayılmaktadır! Böyle olunca "dört hak mezhep" ifadesi Şia'ya karşı siyasi birliği oluşturma ifadesinden başka bir şey değildir
Allah'ın kullarına "yapınız" dedikleri "farzları" sadece Allah belirler. Gel görün ki, mezhepler; ritüellere bir yığın farz ilave ederek Allah'ın alanına girmiş, bu yetmemiş gibi Allah'ın müdahale etmeyip kulunun iradesine bıraktığı bir yığın boşluğu da, kurallarla doldurarak dini "çekilmez" edip, insanların dinden soğumasına neden olmuştur!.
Bazı grup ve fraksiyonların iddia ettiği gibi, hiç bir grup ya da mezhepler için cennete toplu "rezervasyon" yoktur.. olamaz da! Fırkalara özendiren bir mezhebi işaret eden rivayetlerin tamamı uydurmadır!.
*Kurtuluşun tek caresi şirksiz tevhidi bir iman, güzel ahlakla birlikte salih amel iledir!. Bu çerceve içinde her hangi bir mezhepli de, mezhepsiz de olabilir.
*Tarih boyunca insanoğlunun dinlere müdahalesi hep kavgayı, nefreti, düşmanlığı, tefrikayı doğurmuştur. Aynı dinden olanların bile birbirlerini kendi oluşturdukları itikatları uğruna öldürmeleri, hep kaçınılmaz olmuştur! Akılını birilerine emanet edenler, düşünmeyi sakıncalı bulduklarından, halen bunlardan bir ibret alamaması, şunun bunun peşine takılıp Allah'ı şeyhte, gavsta, kutup gibi dine sonradan ilave edilen "aracı tefeciler"de araması ne kadar da üzücü..
*Sonuç itibariyle, Sahabe döneminden mezheplerin kuruluşuna kadarki süreçte nesilden nesile görerek yaşanarak öğrenilen nebevi dini örneklik vardı zaten.
Mezhepler İslam'ı kurtaran kuruluşlar da değildir. Hepten her söylemi ile kötü niyetlerin projesi olmamakla birlikte, mezhebi dinin kendisi kabul eden şia ve sünnetçi takımın ürettiği militansı holiganlığın bağnazlığı nedeniyle Kur'an'ı hakikatin önünde aşılmaz bir engel konumuna getirilişi de bir gerçektir!
Keşke ümmetin alimleri, dini siyasi konjöktöre göre şu şundan duymuş, bu ötekinden türü iki asır sözle dolaşan, içine yüz binlerce yalan ve iftiranın katıldığı rivayetlerde arayana kadar, şerksiz şüphesiz zamanında yazıyla mushaflaştırılan dinin yegane kaynağı Kur'an'da arasalardı!. Kur'an üzerinde yoğunlaşıp, anlama üzerinde çaba gösterebilselerdi.. Böylece, hem hakikat bulunmuş olacak hem de bu kadar "hurafe ve yalanlar" ın dinden sayılması engellenecekti.
İslam'ın adını "gericiliğe", "yobazlığa", "vahşete" çıkartan yüzlerce farklı fırkalar olmayabilirdi. En önemlisi de Kur'an bugünkünden çok çok daha güzel ve detayı ile anlaşılabilicek, İslam dünyası da bu kadar ilkel ve geri kalmayacaktı.
Tüm tevhit ehli Kur'an dostlarına selamlar.
Enam 159.Ayet: Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.,
Onların işi ancak Allah´a kalmıştır.
Bu ayette APAÇIK
Mezhepler DİNİ parça parça
Etmekte olduğudur
İslamı MEZHEPLERE böldükleri
müslümanlarının çoğunun da
inandığı ,
Mezhepler ile
İslam dininin
Hiç bir ortak noktası olamaz.
Mezhepler
ALLAHA ait değildir.
DİN ALLAHINDIR
DİN İLAHİDİR
Mezhepler ise kutsal ve İLAHİ olmayan ,
Kendilerini ALLAH adına hüküm verdiklerini söyleyen mezhep ve hadis İmamlarının
RUHBANLIK yaptıkları ,
Müslümanların da inandıkları
Uydurulmuş DİNİN adıdır.