Herkes Bodrum’u merak ediyor. Şehir çok kalabalıkmış, kontrolsüz gelenlerin sayısı 150 bini aşmış. Hastanelerde yer kalmamış. Korona'yı şehre dışardan gelenler bulaştırmış. Yazlığına gelenler kentte yaşamı iyice zorlaştırmışlar.

Sanırsınız ki sorumsuz Istanbul’lular gelmese, Korona Bodrum’u pas geçecekti sanki. Korona bu, dünyayı sallayan virüs bizi görmezden mi gelecek? Londra, Paris, Milano, Madrid, Newyork bile müthiş etkilendi. Çok şükür bizleri korkutacak bir tabloyla henüz karşıkarşıya değiliz. İnşallah olmaz da..

Paniğe gerek yok.

Bodrum’da da öyle anlatılanlar gibi bir kara tablo mevcut değil. Belki inanmayacaksınız ama, Türkiye’den daha şeffaf yönetiliyor Bodrum. Kaymakam ve Belediye Başkanı halkın içinde, polis-jandarma-zabıta üçlüsü harikalar yaratıyor. Kamu görevlileri herkesin ihtiyaçlarını gece-gündüz karşılamak için yarışıyorlar. Hele hastaneler, başhekimlerimiz, doktorlarımız, hemşire ve yardımcı sağlık personelimiz müthiş özverili ve fedakar bir mücadele verip, halkın sağlığı için çırpınıyorlar. Öyle ki, bağlı olduğum sağlık ocağı telefonla beni bile yakalayıp halimi hatırımı, ateşimin olup olmadığını, herhangi bir şikayetimin bulunup bulunmadığını sordu. Sadece beni değil, 65 yaşını geçen herkesi tarıyorlar. Pes doğrusu..

Aslında dışardan gelenlerin yaratabileceği tehlikeyi ilk olarak Bodrum Belediye Başkanı gösterdi. Onu zamanında dinleseler, kentte kayıtlı olmayanların girişini baştan engelleselerdi, belki de korkutan ve ürküten tehlikenin adresi olarak başka yerleri ararlardı. Bir ilçe düşünün, Kaymakamı kent girişlerinde araçların kontrollerine katılıyor, genel asayişi cadde ve sokaklarda izliyor, gelişmelere göre pratik önlemleri Ankara’yı rahatsız etmeyecek şekilde devreye sokuyor. Keza Belediye Başkanına atom karınca mı desem, çalışkanlığını arıya mı benzetsem, gece gündüz sahadaydı. Hele basınla kolkola çalışması, devamlı basın toplantıları yaparak halkı aydınlatması, esnafı teselli etmesi, pazarları ve fiyatları denetlemesi, kentin her yanına dağılan belediye hoparlörlerini çok iyi kullanması genel bir takdir gördü.

Eksiği aksağı olmadı mı Bodrum’un?

Olmaması mümkün mü, ama bunları halka hissettirmemek için ne mümkünse yaptılar. Kamu görevlilerinin çok ciddi ve alkışlanması gereken hizmet ve gayretlerine, acaba biz Bodrum’da yaşayanlar yardımcı ve destek olduk mu? Ne gezer, evimizde oturmamız için döktükleri dillere bile aldırmayıp, çoğumuz kendimizi caddelere ve sahillere attık. Neyse ki, demiri kesen emir Ankara’dan gelince kuzuya döndü millet. Hafta sonunda kediler, köpekler ve kaplumbağalardan başka sahillerde pek kimseleri göremedik.

Peki evden çıkmadan nasıl yaptık bu gözlemleri, merak ediyor olmalısınız. Onu da bir avuç genç gazeteci meslekdaşlarımıza borçluyuz. Hele Bodrum Gündem diye bir internet sitesi var ki, kentte ne oluyorsa anında canlı yayın olarak izliyorsunuz. Ayrıca Kent TV’de, kesintisiz yayınıyla Bodrum’luları habersiz bırakmıyor, gelişmeleri anında naklediyor halka. Diğerlerinin de hakkını yemeyelim, yerel basın yaşadığımız bu zorlu günlerde iyi imtihan veriyor doğrusu. Basın İlan Kurumu nefesini kesmeye çalışsa da, hepsini iflasa zorlasa da, iyi dayanıyor yerel basınımız.

Ankara’daki koordinasyon noksanlarını, peşpeşe yapılan büyük yanlışları, geçtiğimiz şu zorlu süreci hala oya tahvil etme heveslerini ve geçim sıkıntısı çekenlere karşı ağır ve yavaş davranışları gördükçe, imkansızlıklarla boğuşan yerel yönetimlerin başarılarını, gözümüzde ister istemez daha büyütüyoruz. İçişleri Bakanlığının inanılmaz yasaklaması gelmese, halkın yapacağı yardımlarla Bodrum Belediyesinin çalmayacağı kapı, desteklemeyeceği dar gelirli ve yoksul kalmayacaktı. Ama ne dedik, emir demiri kesiyor, hatta eritiyor bile.

Türkiye Bodrum’u merak etmesin. Burada partizanlık yok, adam kayırma yok. Şundan bundan ayırımı yok. Eldeki imkanlar en iyi şekilde kullanılıyor. Hatta Ankara gölge etmese, neredeyse başka ihsan istemeyecek Bodrum’lular.

Ankara dedim de aklıma geldi. Ne oldu yarım kalan Bodrum Hastanesi? Yazları nüfusu 1,5 milyonu aşan kentin hastane ihtiyacına böyle duyarsız kalınır mı? AKP milletvekili Yavuz Demir arkadaşımız yırtınıyor, Ankara’da çalmadık kapı bırakmıyor, bitireceğiz diyor ama, değişen bir şey yok. Yavuz’un milletvekilliği bitecek ama bizim hastane bitecek gibi görünmüyor.

Peki 3 yıldır yarım duran Yalıkavak yolu niye bitmiyor acaba? Cumhurbaşkanlığına giden Okluk yoluna harcanan paranın beşte biri bu işe ayrılsaydı, iki yıl önce tamamlanırdı bu yol. Görevden alınan Ulaştırma Bakanı Cahit Turan, Karayolları Genel Müdürü iken ihalesi yapılan Ortakent - Yalıkavak yolu, müteahhitin işi tasfiye etmesi üzerine öylece yarım kalmış. Bugünkü Karayolları Genel Müdürü, ihale yapılırken Bodrum’dan sorumlu 3. Bölge Müdürüydü. Konuyu en iyi o biliyor ama, çözümü için kolunu bile kıpırdatmıyor. Attı mı mangalda kül bırakmayan Muğla Milletvekilleri de duyarsız olunca, iş sürüncemede kalmaya devam ediyor. Hoş Ankara ne yapsın, yolu değil yarım kalan barajları bitirecek parası bile yok. Bu durumda devamlı kaza olan ve sürücülerin kelle koltukta gittikleri Yalıkavak yolunun bitimi, bir başka bahara kalacak gibi…

Bodrum’dan haberler bunlar. "Turizmden niye bahsetmiyorsun" dediğinizi duyar gibiyim. İnşallah şu korona işi çabuk hallolur da, turizmden fazla zarar görmeyiz. Eğer uzarsa, sektörden ekmek yiyenlerin ve yatırımcıların Allah yardımcısı olsun. Dilerim uzamaz ve dilerim tüm endişeleri ve tehlikeleri geride bırakır, devletçe ve milletçe aydınlığa çıkarız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.