Bugünkü sistemlerde Müslümanlar oy kullanarak ya da aday olarak siyasete katılmalı mı, katılmamalı mı? Sorusunun cevabına girmeden önce ideolojik amaçlarında dini kullananların tarih boyunca kullandıkları yöntemlere bakmak gerek.

İlahi dinlerin tahrife uğraması, bilinenin aksine kutsal metinlerin değiştirilmesiyle değil, genellikle metinlerin içerisinde geçen kelime ve kavramların anlamının değiştirilip, içerisi boşaltılarak farklı anlamlar yüklenmesiyle, yani yanlışların kabulü ve doğruların istismarı ile, bir de bütünün içinden işlerine gelen anlamı kırparak gerçekleştirilmesindendir..

Yüce Allah kitabı Kur’an’da, insanlığa İslam devleti adı ile bir önermede bulunmaz.

Sağlıklı toplumun oluşması için yönetimlerden adalet, liyakat (işi ehline vermek), meşveret (şura) ve merhamet ilkelerinin hayata geçirilmesini ister. Bugüne kadar Müslümanların kurduğu devletler İslam’la özdeşleşmediğinden, isimleri Emevi, Abbasi, Osmanlı devleti olarak anılmıştır.

İslam devleti anlayışı son yüzyılda üretilen bir kavramdır.

Bugün adı İslamla anılan ya da şeriatla yönetildiği iddia edilen toplumlarda ekonomik ve sosyal yönden fakirlik acı ve zulümden başka, insan haysiyet ve onuruna yakışır bir hayat sağlayamadıklarından, kaçışlar adı “İslam” olan ülkelere değil, “kafir” olarak niteleyip aşağıladıkları ülkelere olmaktadır!

İslamı ideolojilerin de kullanmak isteyen Şii, Selefi / Vahabi, Taliban ve bazı tarikat anlayışları

Maide 45-47 de Yahudi din âlimleri hahamların, Allah'ın hükümleri yerine kendi ürettikleri hükümleri insanlara “Allah'ın hükmü” diye dayatmasına yönelik eleştiren bir anlatımı "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir." Cümlesini bütün içinden cımbızlayarak Müslümanları siyasetten uzaklaştırıp, din adına ürettikleri ideolojik amaçlarında kullanmak istediklerinden, bugünkü sistemle yönetilen devleti “tagut”, oy kullanmayı da “şirk” sayma sapkınlığına müptela olmuşlardır.

Oysa, cansız varlıklar tagut olmazlar. Kur'an’a göre tagut, haddi aşmaktır. Allahı var sayıp, O’nun yetkilerini; insanlara, alimlere, şeyhlere, tarikat ya da mezheplere vermektir. Kısaca Allah adına dini hüküm üretmek, bir nevi Allahlığa soyunmaktır!.

Müminleri siyasetten uzaklaştırmak isteyen anlayışın Kur’an ile /doğru İslam anlayışı ile bir alakası yoktur. Müminler seçimlerde, yukarıda sayılan Kur’an’ın temel ilkelerine uyabileceğini düşündüğü insanlara, kendi kanaat ve aklını kullanarak hırsız, arsız, yolsuz, ahbap çavuş ilişkilerine alet olmayan kişi ya da gruplara oy verebilirler.

Sonuçta seçimlerde seçmenler, “camiye imam seçmek” değil, “devleti yönetebilecek liyakatte insanları” seçerek kendi geleceklerini tayin edeceklerdir.

Sağlık, huzur ve selametle kalın..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.