Doğum kadar ölüm de normal aslında. Ama normali kabullenmek kolay olmuyor. Sevdikleriniz, sevenleriniz, toplumun iyi yetişmiş seçkin ve saygın insanları, herkese dokunan, yardımcı olan, şefkatli ve merhametli dostlarınız eksildikçe, yalnızlığa doğru yürüdüğünüzü fark ediyorsunuz.
İyiler azalıyor diye daha bir üzülüyoruz. Etrafımıza bakıp, kötülerin artışına çok bozuluyoruz.. Ama yapacak bir şey yok. Allah’ın takdiri karşısında boynumuz kıldan ince. Her fani birgün ölümü tadacak. Önemli olan bu dünyadan iyi işler yaparak gitmek ve ardımızda iyi bir isim bırakmak…
Gençliğimizde doğum günlerinde, nişanlarda, düğünlerde, kokteyllerde filan gezerdik. Şimdi öyle mi..? Hastanelerde, morglarda, mezarlıklarda, mevlitlerde geçiyor vaktimizin çoğu. Yaş gereği olan bu yaşam değişikliğine fazla kulak asmamak lazım. İhtiyarladıkça bu görevlerimiz hayli artıyor. Çevremiz çok geniş olduğu için, bunu da normal ve yapılması gereken bir ödev olarak kabul etmeliyiz. Ediyoruz da..
İyi günlerinde beraber olduklarımızın kötü günlerinde de elbette yanında olacağız. Dostlarımızın son nefeslerine kadar, gözlerimizi onlardan ayırmayacak, ellerini bırakmayacağız. Bu dünyada ne ekersen onu biçiyorsun. Seversen, seviliyorsun, sayarsan sayılıyorsun. Ben bu dünyada para değil, dost biriktirdim. Dost zenginlerinin başlarında gelirim. Dost zenginliğinin vergisi, borcu, alacağı filan yoktur. Çok temiz bir zenginliktir bu. Bir daha dünyaya gelsem, yine dost zenginliğini seçerim. Bu öylesine büyük bir zenginliktir ki, iflası ya da icrası, konkordatosu veya haczi yoktur. Ayrıca kimse de kıskanmaz dost zenginliğini. Keşke Üniversitelerimizde (dost zenginliği) kürsüsü olsa da, çok sayıda mezun kazandırsa topluma. O zaman hayat daha bir anlamlı ve zevkli olur. Menfaate dayanmayan bir yaşamın ruh sağlığı açısından da yararını görür herkes.
Son bir haftada, iki çok sevdiğim dostumu kaybettim. Biri hem turizm, hem de madencilik sektöründe çok önemli bir isimdi. Ankara Kolejinin yetiştirdiği bu seçkin kişinin adı Murat Dedeman’dı. Efendi, sakin ve mütevazi yapısıyla tanıyanların hepsinin sevgisini ve dostluğunu kazanmış, toplumda ciddi bir yer edinmiş, yaratıcı ve yapıcı bir iş adamıydı. Bilirmisiniz ki Murat Dedeman, Türk otelciliğini Anadolu’ya taşıyan, turizmden habersiz kentlerimize bile büyük yatırımlar yaparak modern ve çağdaş otelleri, para kazanılması mümkün olmayan yerlere diken bir öncüydü. Ürgüp Kapadokya, Diyarbakır, Zonguldak, Denizli, Rize, Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay, Bodrum, Antalya Dedemanlar hep onun ileri görüşlülüğünün ve cesaretinin eseriydi. Murat’ın önde gittiği yerlerin çoğuna, büyük zincir otelleri yıllar sonra, onun açtığı yoldan yürüyerek gitmiş ve yatırım yapmışlardır.
Murat Dedeman’ın turizmdeki başarılarının içinde öyleleri oldu ki, bir kenti ayağa kaldırdı ve tek başına Erzurum’u kayakta dünyaya tanıttı. Bugün eğer Palandöken, ciddi bir kayak merkezimizse, bu Murat Dedeman’ın eseridir ve bütün Erzurum halkı da bunun tanığıdır. Murat’ın elini sürdüğü ve gözü kapalı yatırım yaptığı Palandöken, geçmişte dünya kayak gençlik şampiyonasına da ev sahipliği yapmıştır. Bugün Palandöken’de, ilk yatırım olan Dedeman Otelin dışında 4-5 çok kaliteli daha otel yükselmiş, devletin de yaptığı dev altyapılar ve teknik donatılarla bu kayak merkezimiz son yıllarda dünyanın dikkatini çekmeye başlamıştır.
Bugün uçaktan indikten 15 dakika sonra, pistlerde kayak yapabileceğiniz tek yerdir Palandöken. Rus ve İran’lı turistlerin yıllardır tercih ettiği bir merkezdir. Murat Dedeman hem kayakçıdır, hem dağcıdır ve hem de son yılların iyi bir denizcisidir. Hocaları merhum Sadun Boro ve sivil amiralimiz Necati Zincirkıran’dan öğrendiklerini denizlerimizde iyi uygulamış, katıldığı yarışmalarda kupalar kazanmıştır. Denizsever dostlarını Caretta adını verdiği bir grupta toplayan Murat, onlarla birlikte her yıl Bodrum kupasına katılarak, yarışların vazgeçilmez ekibini oluşturmuştur. Murat Dedeman’ın meziyetleri ve başarıları saymakla bitmez. Bu büyük dostu sonsuzluğa uğurlamanın hüznünü yaşarken, bir başka dostumuzu da toprağa vermek zorunda kaldık.
Işılay Saygın’ı tanımayan, onun başarılarını bilmeyen yok gibidir. Ege’nin bu sıcak, çalışkan, yaratıcı ve yapıcı kızının hayattaki tırmanışı da müthiştir. 1974 yılında Buca’nın çok genç bir Belediye Başkanıydı. Adalet Partiliydi, yani merhum Süleyman Demirel’in partisinden.. Rahmetli Ecevit’le İzmir gezisine çıkan biz gazeteciler, onu elinde bir buket çiçekle Başbakanı karşılarken tanıdık. Muhalefetin bir belediye Başkanı, Karaoğlan’a "hoşgeldiniz" diyordu. Hepimiz çok etkilenmiş, bu uygar davranışı yazılarımızla alkışlamış, örnek göstermiştik. Rahmetli Örsan Öymen, Cüneyt Arcayürek, Çetin Altan, Teoman Erel ve ben, bu çağdaş ve genç belediye başkanının siyaset dersini göklere çıkarmıştık.
İşte o Işılay Saygın, aynı zamanda başarılı bir mimardı. Siyasetle mesleğini örtüştürmüş, politikanın da mimarlık gibi ince hesaplara, usta çizgilere ve dokunuşlara ihtiyacı olduğunu fark etmiş, yaratıcılığı ve çalışkanlığıyla milletvekili seçilmişti. Beş dönem gibi çok uzun bir süre milletvekilliği yapan, ülkemizin ilk aile bakanı sıfatını kazanan, sonradan Çevre ve Turizm Bakanlıklarını da başarıyla üstlenen Işılay Saygın, görevleri süresince hep vatandaşın yanında olmuş, sorunlarını çözmek için gayret sarfetmiş, yoksul ve gariplerin hamisi olarak tanınmıştı.
Bu memleket çok senatör ve milletvekili gördü. Ama unutulmayacakların arasına, tıpkı Tunceli Milletvekili Kamer Genç gibi, Işılay Saygın da girdi. Bölgesinde tüm düğünlere katılır, kız istemeye ve kına gecelerine gider, genç çiftlere ve yeni doğan çocuklara mutlaka çeyrek altınlarını takardı. İşsizlere iş bulur, evsizleri yurda yerleştirir, hastaları doktorlara yollar, gidemeyenleri bizzat kendisi götürürdü. İzmir ve çevresinde dokunmadığı insan, derdini çözmediği kimse yoktu. Tüm parasını yoksullara, gariplere sarfetmiş, anne ve babasının adına okullar yaptırmış, son birikimiyle de kendi adını taşıyan bir meslek lisesi açmıştı. Hayatında kazandığı ve halkına harcadığı her kuruş helaldi. Gırtlağından hiç haram geçmemiş bir politikacıydı anlayacağınız.
Ülkemizin bu iki değerli, seçkin ve saygın insanı, çok büyük kalabalıklarla sonsuzluğa uğurlandı. O kalabalıklar, Saygın ve Dedeman’a şükranlarını ve teşekkürlerini sunuyorlardı sanki. İkisinin de mekanı cennet olsun. Allah ikisine de rahmet eylesin. Işıklar içinde uyusunlar. Bu güzel ülkenin Saygın ve Dedeman gibilerine çok ihtiyacı var, hem de pek çok…