İki zıt, bilmek bilinmeklik, celal cemal diye isimlendiriliyor bunlar. Bu ellerden birisi Allah’ın Kendiliği olarak tecelli ettiği varlığın özü diğeri ise o özün içinde yerleştirildiği zahirlik hali Hakk olan beden. İnsan her ikisiyle birlikte var varlıktır ve bilinç olduğundan bilincinde irade de taşır ve seçimlerini yaşayıp sonucuna varır. Bu seçimlerin biri hak diğeri batıldır. İnsan Hakk’a yönelirse İnsan olur, Allah’ın kulu olur, batıla yönelirse zulmedenlerden olur. Ahzab suresi 72. Ayeti kerimede,
Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir.
denilmektedir. Batıla yönelirse zulmeder. Zat-ı Hakk, “Yeryüzünde Kendime bir halife yaratacağım yani Ben insan yaratacağım” dediğinde melekler, “Sen ikilik, fesat çıkartacak, zulmedecek, kan dökecek olanı mı yaratacaksın” demişlerdi. Çünkü yaratılacak olanda seçebilme var. Hak ve Batıl, ikisi de var. İşte, Allah’ın Kendiliğinin tecellisi olan merkezdeki insan, her şeyin kendisiyle anlam kazandığı insan…
Yaratılmış olan her şey vardı ama henüz insan yoktu ve yaratılmış olan her şey kendisini tamamlayacak olanı bekliyordu. Ağaç ağaçlığıyla, taş taşlığıyla, toprak topraklığıyla her yaratılmış, kendisine ait özelliğiyle, kendisini yaratılış gayesine tamamlayacak olan tamamlayıcısını bekliyordu. İnsan tamamlar ve anlam katar. Ama tamamlanır ve anlam da kazanırsa!
İşte bu insan, dünyevî boyutta kendisini kendi gerçekliğinden ötekileştirerek yani Zat-ı Hakk’ı Kendiliğinden ötekileştirerek kendisine ilahlık anlamı yükledi. Bunu Allah’ın ilahlığını nispet ederek yaptı. İlahı gerçek anlamıyla ele alarak konuşuyoruz, ilahı bir heykel olarak ele alırsan, insan ilah yarattı olur ama ilah heykel değildir. İlahın gerçek anlamı, Allah’ın Kendiliği olarak tecelli edişiyle görülür olan suret anlamındadır. Allah’tan başka ilah yoktur, Allah’tan başka görülen yoktur! İnsan, ikinci bir ilah yaratmadığı için Allah’ın ilahlığını nispet ederek kendisini ilahlaştırdı. Allah’ın görmesiyle görme, işitmesiyle işitme, fikretmesiyle fikretme özelliğine, ziynetine sahip olduğu için o görmeyi, işitmeyi, fikretmeyi kendi zannî ilahlığında kullanır oldu. İşte Allah bu zihniyete “Gözü var görmez, kulağı var işitmez, kalbi var fikretmez” diyor. Neden? Çünkü Kendisini görmeyen görmeye görme demiyor. Kendisini işitmeyen işitişe işitme, Kendisini fikretmeyen fikredişe fikretme demiyor! “Onlar hayvanlar gibidir hatta daha da aşağıdır” diye de ayetini tamamlıyor. Bu kadar da vurgu yapıyor. Şimdi bu hal üzere olan yani insanlığını yitirmiş, kendisini bütünsellikten ayırarak ötekileştirmiş, kendisini ötekileştirerek Allah’ı da Kendi tecellisinden ötekileştirmiş olan insana, kendi gerçekliğini gösterip ispat edeceksin. Onu yaratılış gayesine döndürerek kulluğunu emmareye değil Allah’a yapar hale getirecek, onu Allah’ın, “Kulum” diye, zikrettiği, razı olduklarından eyleyecek olana dönüştürmek! İşte, Hz. Muhammed’e insanı yaptırdı. İşte, Hz. Muhammed zahir oldu. Hz. Muhammed, nasıl yaptı bunu?
.....
Yazının devamı için tıklayınız
......