Bizim toplumumuzda bayramlar mühimdir. Bir aylık oruçtan çıkan milletimiz, şöyle ağız tadıyla bir şeker bayramı geçirmek istiyor. İstiyor ama, şartlar ve imkanlar eskisi gibi değil, hayli farklı…

Bunları oturup uzun uzun anlatmaya gerek yok. Hepimiz yaşıyor ve görüyoruz çünkü. Eskiden de sıkıntılarımız, ciddi problemlerimiz, yığınla sorunlarımız vardı ama, gelecekten böylesine endişeli değildik. Geçmişte daha bir tutkunduk birbirimize, siyasi görüş farklılıklarımız keskin düşmanlığa dönüşmemişti böyle. Memlekette olan biteni rahat öğreniyor, özgürlüğün tadını çıkarıyor, alacak önlemimiz varsa zamanında alıyorduk.

Şimdi öyle mi, hangi kanunlar değişti, ne kararlar alındı, bildiklerimiz ne zaman sıfırlandı, farkında bile değiliz. Bir torba kanunu hikayesi çıkardılar, akıllarına eseni doldurdular içine, bir gecede pek çok kanun tersyüz oldu. Hep de Meclis’te geceyarısı operasyonlarına denk düştü bu işler. Muhalefet milletvekilleri gece evlerinde uyurken, Türkiye’de çok şeyin değiştiğini sabah öğrendiler.

Evvelden bayram anlayışlarımız da farklıydı. Küsler barışırdı eskiden. Dinimiz küslüğe hoş bakmıyor, bir müslümanın küslüğünü tükürük kuruyana kadar diye biliyorduk. Günümüzde tükürük değil, nesiller kuruyana kadar anlıyoruz galiba. Dindar ve kindar nesiller yetiştirme lafları, bu dönemde şıkça kullanıldı çünkü. Ötekileştik, ayrıştık, hiç yapmamamız gereken bir faciaya göz yumduk.

Geçmişi hatırladıkça çok üzülüyoruz. Koca bir ülkenin saygın fotoğrafını, güçlü birliğini, aksak da çalışsa uygar ve çağdaş sistemini nasıl tepetaklak ettik? Nasıl yaptık bu hatayı? Aksaklıkları düzeltmek başka bir iştir, bir ülkeyi tepeden tırnağa değiştirmeye kalkışmak çok başka bir iş. Başımıza gelecekleri bilseydik eğer, belki daha dikkatli davranır, devleti ve milletin bölünmez bütünlüğünü daha ciddi korurduk. Devlet işi şakaya gelmez. Kuralı, sistemi, iyi yetişmiş kadrolarıyla güçlüdür devletler. Öyle "ben yaptım oldu" anlayışıyla, dünyaya değil ahirete önem veren kararlarla, demokrasinin tartışmalı oy çokluğunu kafalara göre kullanmalarla güçlü olunmaz.

Çok şükür hepimiz Müslümanız. Dinimiz Müslüman olmayan kardeşlerimizi de sevgiyle bağrımıza basmamızı emreder. Öyle güzel, öyle kucaklayıcı, eğitici ve koruyucu bir dinimiz var ki, böylesine değerli bir dini yobazlardan, din tüccarlarından, istismarcılardan mutlaka korumamız gerek. Dinimizin kurallarını, geceleri televizyonlarda izlediğimiz tüccarlardan, cemaatlerden, din adamı etiketini kötüye kullananlardan değil; kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'den öğrenebiliriz. Çok güzel Türkçe basılanları, rahatça okunanları var. Dinimizi yorumlayan kitaplardan değil, kutsal kitabımızdan öğrenebiliriz.

Müslümanlık kimsenin vesayetinde değildir. Kimse birbirine üstün müslümanlık taslayamaz. Kuran'ın karşısında hepimiz biriz ve eşitiz. İsteyen namaz kılar, isteyen kılmaz. Dileyen oruç tutar, dilemeyen tutmaz. Bu konuda kimse kimseyi zorlayamaz. Allah’ın huzurunda herkes kendi hesabını verecek. Kimse Müslümanlık bekçiliği yapmaya kalkışmasın. Yine kimse, ben daha Müslümanım, o daha az Müslüman hatta kafir demesin sakın. İşte böyle ayrışıyor, böyle ötekileşiyor toplumlar. Tıpkı bizim bugünkü halimiz gibi..

Zararın neresinden dönülse kardır. Biz de bu bayramları fırsat sayarak kucaklaşmalı, birbirimize kardeşçe sarılmalı, geçmişin hatalarını akıllıca telafi etmeliyiz. İçimiz ve dışımızdaki düşmanla ancak böyle boğuşabilir, ülkemizi zorlayan tehlikeleri ancak böyle altedebiliriz. Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Kavgayı, gürültüyü, kıskançlığı ve küslüğü geride bırakırsak eğer, birbirimizi kardeşçe kucaklarsak, şimdi şikayetçi olduğumuz çokşeyi kısa sürede düzeltebiliriz. Birbirimizle uğraşmak yerine çalışırsak, havadan kazanma alışkanlığını terk edersek, siyasete yaslanarak haksız kazanç elde etme yollarına tenezzül etmezsek, elbirliğiyle Türkiye’yi düze çıkarır, düşmanlarımızın heveslerini kursaklarında bırakırız.

Bayramlarla ilgili çok güzel geleneklerimiz, adetlerimiz vardır. Son yıllarda zayıflattık bu güzellikleri. Arife günü mezarlıklara gider, kaybettiğimiz büyüklerimizi ziyaret eder, fatihalar okurduk kabirlerinin başında. Ertesi günü çoluk çocuk bayram namazlarına gider, camideki tüm cemaatle ve din adamlarımızla bayramlaşırdık. Bayram yemeğini eksiksiz tüm aile birlikte yemeye çalışır, büyüklerin elleri öpülür, küçüklere harçlıklar verilirdi. Hatırlar mısınız çocukken alınan hediyeleri, yatağımızın dibine bırakılan yeni pabuçları.. Ahhh! ne güzel bayramlardı onlar..

Şimdi bayram dediniz mi, tatil anlıyoruz çoğumuz. Zaten çalışmayı sevmeyen bir milletiz. Son yıllarda hafta sonlarını filan da ekleyerek, hükümetlere baskı da yaparak onar güne çıkardık bayram izinlerini. 10 gün izini alan insanımız, evde oturmak yerine doğru tatile koşuyor artık. Parası olan da, bankadan kredi alan da, kredi kartına güvenen de, sağa sola borçlanan da soluğu sahil bölgelerinde alıyor. Öyle olunca, bizim bayram geleneklerimiz güme gidiyor, ancak imkanı olmayıp evinde oturanlar sürdürüyor gelenekleri.

Her neyse, bu Şeker (Ramazan) bayramını güzel duygular içinde, vatanımızın ve milletimizin kıymetini bilerek, yapılan yanlışları düzeltme arzusuyla geçirelim inşallah. Bayram sonunda inşallah yepyeni kafalarla, yepyeni ama iyi kararlarla, kardeşçe kucaklaşma arzusuyla dönelim evimize, işimize, gücümüze..

Hepinizi bu duygularla selamlıyor, bayramınızı en iyi dileklerimle kutluyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.