Altılı masadan gelen ve gelecek haberlerin, AKP’nin yolcu edileceği umuduna zarar vermemesi lazım. Öyle haberler geliyor ki, ortalığı karıştırmakla kalmıyor, yatıştırmaya çalışılan gerginlikleri de iyice arttırıyor. Yok Kılıçdaroğlu’nun başkanlığına İyi Parti “evet” demekte zorlanıyormuş, yok küçük partiler oylarına göre değil de altıya bölünecek paylara eşit haklar istiyorlarmış, yok hepsi Başkan yardımcısı olacaklarmış.. Yahu siz hastayı ayağa mı kaldıracaksınız yoksa miras paylaşımına peşin mi başlayacaksınız? Böyle yaptığınız içindir ki tüm AKP’lilerin morali çok yerinde, puan kaybedeceklerine puan alıp duruyorlar.
Hele İstanbul Belediye Başkanına ne demeli, il il gezip durmak da neyin nesi? Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Muğla hepsi görevlerinin başında, İmamoğlu seçim turları atıyor. Evet İmamoğlu’na çok haksızlık yapılıyor, başını belaya sokmak için tezgahlar kuruluyor, hapse atmak için olmadık senaryolar düzülüyor ama, mağduru böylesine oynayıp siyasi kazanç sağlamak da yakışmıyor doğrusu.
Kılıçdaroğlu Başkanlığı istemekte, en azından arzu etmekte haklı. Ama Meral Akşener istese haksız sayılır mı? Önemli olan Kılıçdaroğlu ya da Akşener değil, kazanabilecek ve rüzgârıyla AKP’yi yolcu edebilecek bir adayı seçebilmek. Siyasetten anlayanlar, siyaset mühendisleri, tarafsız politik gözlemciler Kılıçdaroğlu’nun başkan seçilmesine şans tanımıyorlar. Siyasi matematik de, bu sonucu veriyor zaten.
Özetlersek, 6’lı masada oturan liderlerin hiçbirinin seçilebilme şansı yok. Aslında mükemmel bir çalışma yapmışlar, ufak tefek eksiklerine rağmen ortaya harika bir çalışma planı çıkarmışlar. İktidara geldiklerinde yapacakları şeyleri çok iyi anlatmışlar. Eleştirilere kulak asmayın, son yılların en gerçekçi ve çarpıcı raporunu hazırlamışlar işte.
Buraya kadar çok iyi.. Ama asıl önemli iş, iktidarı AKP’nin elinden alacak yeni ve güçlü bir aday.
Şurasını iyi bilmek gerekiyor ki, AKP iktidarı kaptırmamak için ne mümkünse yapacak. Kılıçdaroğlu şimdiye kadar 8-9 seçim kaybetmiş. Bu kere de kaybetse nihayetinde 10 olur. Yani Kılıçdaroğlu’nun kaybedeceği bir şey yok. Ama AKP Genel Başkanı Recep Tayyip öyle mi? Bu seçimi kaybederse her şeyini kaybeder, ömrü mahkemelerde hesap vermekle geçer. Etrafındaki kalabalık aniden dağılır, en yakınlarını bile mahkemelerde aleyhine tanıklık yaparlarken görür. Tarihe bakın, bunun yüzlerce örneğine rastlarsınız. Onun için AKP seçime iyice asılacak. Yasaları dilediği gibi kullanacak. Seçimlerde devletin bütün imkânlarını kullanabilmesi için kanun bile çıkarıldı. Yani muhalefet maça 1-0 mağlup çıkıyor. Yüksek Seçim Kurulundan muhalefet endişe ederken, AKP müthiş güven duyuyor. Son seçilenlerin kimlikleri bile açıkça tartışılıyor kamuoyunda. Zaten yargıya siyasi güven olmasa, Anayasa’nın açık hükmüne rağmen AKP Genel Başkanının tekrar başkan adaylığı söz konusu olabilir mi? Nitekim 6’lı masadan da bu konuda güçlü bir itiraz duyulmuyor. Anlaşılıyor ki, Erdoğan’ın adaylığına fazla bir ses çıkarılamayacak. Çıkarılsa bile en küçük bir etkisi olmayacak. Görünen köy kılavuz istemiyor çünkü…
Peki nasıl son verilecek AKP iktidarına?
Güçlü bir yeni aday bulunamazsa, yeni ve güçlü bir siyasi rüzgar estirilemezse, nasıl değiştirecekler bugünkü siyasi iklimi ve kadroyu? 6’li masanın tartışmayı, münakaşayı, ısrarı filan bir yana itip, süratle muhalefetin tüm kesiminin peşine düşeceği bir adayı bulması lazım. Bu İmamoğlu olabilir, Mansur Yavaş olabilir, belki de tüm milleti kucaklayacak çok daha tecrübeli bir politikacı-ekonomist ya da bilim adamı olabilir. İyi yetişmiş, dünya çapında kadınlarımız var. Niye bir kadın başkanımız olmasın yani? 6’lı masadaki liderlerden olamayacağına ve hiçbirinin AKP’yi alt edecek güveni ve inancı veremediklerine göre, havanda su döverek vakit kaybetmek yerine, yeni bir adayda buluşmalıdır 6’lı masa.
Kim ne derse desin Kemal Kılıçdaroğlu, parti yönetiminde hatalar yapmasına rağmen düzgün, devleti iyi tanıyan, dürüst, Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine bağlı, namuslu bir insan, örnek bir aile babasıdır. Seçilebilse hem devleti ve hem de milleti mükemmel temsil eder, hepimizi sevgi, şefkat ve sorumlulukla sarıp sarmalar ve tanınamayacak hale gelen devlet düzenimizi de yerine oturtur. Ben şahsen ona güvenirim, tüm ahlaksızlıkları ve yolsuzlukları bertaraf edeceğine, devleti yandaş liyakatsizlerden kurtarıp, yerlerine ehil, iyi yetişmiş, deneyimli kadroları geçireceğine eminim. Ama benim emin olmam ve de güvenmem yetmiyor ki. Sandıktan galip çıkması için, AKP’lilerin oylarından daha fazlasını alması lazım. Mümkün görülmeyen bu işte…
Kolay mı AKP’yi seçimde mağlup edebilmek? Eşit şartlarda yarışılmıyor ki.. Birinin elinde devletin tüm imkânları, astığı astık kestiği kestik, 11 milyon insana oturduğu yerden maaş dağıtıyor, gıda-yakacak-giyecek yardımı yapıyor, ulufeler dağıtıp duruyor. Üstelik yargıya, emniyete, diyanet teşkilatına ve ateşli yandaşlarına da çok güveniyor. Muhalefetin hali ise, “kelin merhemi olsa başına sürecek” gibi görünüyor. Aralarında anlaşamıyorlar, kesin bir mutabakat yok, HDP’yi aralarına almadıkça ya da desteğini sağlayamadıkça, AKP’yi devirecek oyu sağlayamıyorlar. Peki, nasıl kurtulacak Türkiye bu AKP yönetim ve saltanatından, söyler misiniz?
Muhalefet bir araya gelmedikçe, kemik gibi durmadıkça, firesiz bir mücadeleyi başlatmadıkça ve siyasi pazarlıkları göz ardı etmedikçe sonucu sağlayamaz. Kimse kimseyi kandırmasın. Şimdi bakanlık, mebusluk, başkanlık paylaşımının, tartışmasının ve münakaşasının sırası değildir. AKP devlet yönetiminden uzaklaştırılacaksa eğer, küçüklü-büyüklü-mini-adı duyulmuş duyulmamış tüm muhalefet partilerinin bir araya gelmeleri ve tek bir oy kaybına bile sebep olmayacak bir mücadele ve beraberliği başlatmaları şart. Akıl için yol birdir ve ortak aklın kullanılmasından daha başka ciddi bir seçenek şimdilik görülmüyor. Ama siyaset bu. Kim bilir köprülerin altından daha ne sular akacak…