Babadan kalma bir tüfek vardı.
Duvarda asılı duruyordu.
Tabi ki onun orada asılı kalabilmesi için devletten bir de ruhsat alınması gerekiyordu.

Ruhsat almak için işin içine girdiğimde gördüm ki,
Tüfek ruhsatı almak, şirket kurmaktan daha zormuş.

Emniyet Müdürlüğü sitesinde silah ruhsatı almak için e-devlet üzerinden alınacak randevu ve gerekli belgeler sıralanmış.
Doktor raporu,
Maliyeden, vergi dairesinden Borcu yoktur yazısı
1 tane biyometrik fotoğraf son 6 aylık olacak
Ruhsatın aslı, fotokopisi ve tüfek getirilecek,
Vergi dairesine harç ücret bedeli olarak 424,75 TL yatırılacak ve dekontu getirilecek,
Türk polis teşkilatı güçlendirme vakfı genel müdürlüğü adına Ziraat bankası veznesinden 400,00 TL yatırılacak, internet bankacılığı kullanılmayacak ve dekontu getirilecek,
E-devletten silah ruhsatı randevusu alınmadan müracaat kabul edilmeyecek..

İnsanın aklına ister istemez sorular takılıyor tabi ki.
Mesela bankaya yatırılan parada, internet bankacılığının kullanılmasını neden istemiyorlar.
Banka memuru buna “Alınan belge bedelidir” diye cevap veriyor.
Her ne kadar "e-devlet üzerinden randevu alınacaktır" diyorlarsa da varınca da işlemi görüyorlar.

Diğer bir takıntı soru; Borcu yoktur yazısının istenmesi. Parayı yatırınca buradan da kolay geçiyorsunuz zaten.

Asıl azap doktor raporuyla başlıyor.
Sağlık ocağına gidip meramınızı söylediğinizde, o doktor yüzünüze şöyle bir bakıp “Bu işi iyice zorlaştırmaları lazım” diye mırıldanıyor.. Benim de onun yüzüne bakıp “Siz de ehliyet alırken sizin işinizi de zorlaştırsınlar” diyesim geliyor.

Neticede beni hastaneye psikoloji uzmanına sevk etti. 
Hastaneye vardığımda, rapor verme işleminin sağlık ocaklarından alındığını söylediler.
Herhalde bu alınmadan emniyetin haberi olmasa gerek.
Bir psikoloğun kapısını çaldım.
Bana 561 soru ihtiva eden bir belge verdi ve “bunu samimiyetle doldurup gelin” dedi.
Soruları doldurup geldim.
Bu defa 20 dakika sonra gelmemi söyledi.
Bekledim ve 20 dakika sonra gittim.

Bunu siz doldurmamışsınız” dedi.

Hayır ben doldurdum

Mota mot aynı, bu durumda size uygunluk veremeyeceğim” dedi.

Nasıl yani?..” diye sordum, “milli piyango alınca da numaralar mota mot olunca ikramiye alınıyor..”

Üzgünüm” diyerek beni ruh hastalıkları uzmanına gönderdi.

Daha içeri girer girmez bayan doktor “Soruları kimden aldın” dedi.

Soruları aldığımı kim söyledi?..

Bu durumda sizi muayene edemeyeceğim”..

Peki ne yapmam lazım?..

Gidip soruları alıp tekrar doldurun”…

Dese ki cevapları aldın mı, belki de “evet” diyeceğim.

Soruları aldım, bazı soruların cevaplarını yanlışa çevirerek yarım saatte doldurup verdim.
Psikolog hanım da üzerine şablonu koydu. Yanlışları gördü.

Sonra beni çağırıp “geçerli profil kanaatiyle bir uygunsuzluk olmadığını” söyleyerek belgeyi verdi. 

Yani yanlış yaptığınız zaman sizi uygun adam gören bir ülkede yaşıyorsunuz.
Acaba bu psikologlar kendi yazdıkları bu soruları hiç okudular mı?
Okumadan ellerindeki şablonu test cevaplarının üzerine koyarak değerlendirme yapıyorlar.

Birinci soru “Ben teknik yazıyı severim” cevabı da doğru olacak.
O zaman adama sormazlar mı doktorların yazısı neden çivi gibi.

561. soru ise “Sinema filmlerindeki aşk sahnelerini severim”.. Cevabı da “yanlış” olacakmış.
Senin için yanlış olan benim için doğrudur. Ben bu sahnelerden hoşlanıyorsam yanlışlık bunun neresinde?..

Velhasıl tekrar ruh sağlığı uzmanına vardım.

İçeri girince “Sizin cevapları sekreteriniz mi doldurdu” diyerek başladı.
Sekreterim olmadığını söyledim. 

Sonra bir şey daha söyledi,

Anlayamadım” dedim,

Ha” dedi, “sizin bir de kulak burun uzmanına görünmeniz gerekir” diyerek bir not yazıp elime verdi. Haydi oradan KBB uzmanına geldim. 

Doktor baktı, “ne istiyorsunuz” dedi,
Tüfek ruhsatı alacağım bir de sizin görmenizi istediler

Allah Allah, ben ne yazacağım?",

Valla size gönderdi.”
Adam baktı, “neyse bir test bari yapalım” dedi.

Sonra test kağıdının üzerine “Ruhsat almasında bir sakınca yoktur” diyerek beni gönderdi.
Tekrar ruh sağlığı uzmanına geldim.
KBB testine bakmadı bile. Beni KBB uzmanına göndermenin EGO’sunu yaşıyordu.

Şimdi vezneye gidin ve tekrar bana gelin” dedi.
Vezneye geldim ve 300 TL'de burada bayıldım..

Buradan Sağlık Bakanlığı’na ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne seslenmek istiyorum;

Çok bilip de hiçbir işe yaramayan, özellikle sade vatandaşları çileden çıkaran bu insanların alın uzmanlıklarını, konuşturulacakları bir yerde değerlendirin..

Mesela;
Polisler neden intihar ediyor?
Polisler neden meslektaşına kurşun sıkıyor?
Polis neden amirinin odasına girip de onu öldürmeyi düşünüyor?

Buradan bu hekimleri yetiştiren hocalara da bir çift sözüm var;
Onlara sadece “Hipokrat “ dersleri vermeyin.
Biraz da adamlık, insanlık dersi verin ki,
Babaları yaşındaki insanlar geldiğinde en azında “Buyurun oturun” demeyi öğrensinler..

Son sözümü de çocuklarıma vasiyet olarak bırakacağım;
Gidin sizi kıskanan Avrupa’da yaşamayı öğrenin, onlar sizi bir daha kıskanmasın.
Ben öldüğüm zaman da babamdan kalma o av tüfeğini benimle beraber gömün.
Gömün ki size bir çilesi kalmasın.

İşi böyle dostlar, kısadan anlattığıma bakmayın.
Bekleme süreleri ve yaşananlar;
Müslüman ülkede Müslümanlara yapılan Müslüman eziyetinden başka bir şey değil.

İşin ekonomik boyutuna gelince;
Tüfeği satsanız, yapılan bu masrafları karşılamaz.
Yiğitçe bir Emniyet Genel Müdürü çıkacak ve;
Oğlum adam olana verin, adam olmayana vermeyin” desin yeter. 
Onlar adamı da şalgamı da çok iyi ayırırlar.
Fazla formaliteye gerek yok. 
İyi niyetli ve masum insanlara azap vermeyin..

.....

Yazarın tüm yazıları için tıklayınız

.....

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.