Amerika ile ilişkilerimiz giderek geriliyor. Washington’un Adalet Bakanı Gül ile İçişleri Bakanı Soylu’ya yaptırım kararı almasından sonra sürecin nereye doğru gideceği tahminleri yapılıyor. Uzmanlar “Yaptırım kararları derin krizin ayak sesleridir” diyor.
Önce şunu vurgulayalım:
Amerika’nın bu tür baskı ve küstah çıkışlarının tamamen karşısındayız ve kesinlikle taviz verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sorunların ilerleyen zaman diliminde çok daha derinleşebileceği ihtimallerinin olabileceği hesapları yapılıyor.
Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Ali Faik Demir, Türkiye ile ABD arasında yaşanan krizin taraflar arasında tarihi dönüm noktalarından biri olduğunu söylüyor. Daha önce ABD’yle Kıbrıs, 1915 olayları, ambargo kararları başta olmak üzere pek çok konuda tansiyonun yükseldiğine ancak böylesine kabine üyelerini doğrudan hedef alan siyasi bir hamlenin ilk kez görüldüğüne vurgu yapıyor.
Washington’ın iki bakana uyguladığı yaptırım kararının sembolik açıdan önemli olduğunu kaydeden Demir’e göre, yaşanan süreç Trump’ın “Süresiz dostluk ve süresiz düşmanlık olmayacak” siyasetinin de bir parçası gibi görünüyor. Bu çerçevede, Demir Trump’ın ilişkileri “en tepeden, en dibe indirme ya da tersi” yönde küresel çapta izlediği politikalara vurgu yapıyor.
Peki alınan bu kararların ardında neler olabilir?
Trump yönetiminin bu adımıyla bir yandan da Türkiye’ye, Suriye ve İran konusunda mesaj verme çabasında olabileceği ihtimal olarak masada duruyor. Özellikle Trump yönetiminin İran’a yönelik yaptırım kararlarına Ankara’nın uymamasına karşı diş gösterme hamlesine girişmiş olabileceği görüşleri öne çıkıyor.
Şimdi Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Ali Faik Demir’in bu konudaki görüşlerine bakalım:
“ABD’de Kongre’nin bir bölümünde bu yıl seçimlerin olacağını unutmayalım. Trump’ın bu çerçevede iç siyasi hesaplara girişme çabası olasılığını da gündeme getiriyor. Diğer yandan da Trump’ın tartışmalı başkanlık süreciyle birlikte Pentagon’dan Dışişleri Bakanlığı’na, Washington’da farklı politikaların dillendirildiğine, Beyaz Saray’ın siyasetinin Suriye dahil sahada nasıl yankı bulacağının tartışma konusu olmayı sürdürdüğüne işaret ediyor. Bu çerçevede de Washington’dan yaptırım kararının geldiği dönemde aynı zamanda ABD Avrupa Kuvvetleri ve NATO Müttefik Kuvvetler Harekât Komutanı’nın Ankara’da görüşmeler yapmış ve bazı konular masaya yatırılmıştı. Türkiye’den gelen ilk tepkileri, krizi daha da derinleştirmeme yönünde doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ankara’nın karşılıklılık ilkesi çerçevesinde tutum izlemesi doğru bir adım, ancak diğer yandan da çözüme yönelik diplomasi anlamında çabaların sürdürülmesi gerek. İlişkilerde kimi taraflarda kriz yaşanıyor, kimi taraf da yaşanmıyor. O zaman sorulardan biri de şu, taraflar krizlerle birlikte krizsiz alanları yürütme başarısını gösterebilecek mi? Trump, Türk - ABD ilişkilerinde kırılma mı yoksa geçici süreli bir kriz mi istiyor?”
İşin ilginç tarafı Amerika’nın Papaz Brunson’un serbest bırakılması konusunda kararlı olması ve ilişkilerin gerilmesinde başrol oynamayı sürdürmesidir.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence Brunson'u Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tutuklattığını iddia ediyor ve "ABD hükümeti, Türkiye'ye ağır ekonomik yaptırımlar uyguladı. Yaptırımlar, Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan ve Türk hükümeti rahip Brunson'u serbest bırakana ve bu masum din adamı ABD'ye dönene kadar sürecek" diyor.
Soru şu?
Amerika’nın yaptırım kararları ekonomimizi etkiler mi?
ABD'nin yaptırımları sadece iki bakanı kapsıyor ve Türkiye'ye yönelik genel bir yaptırım özelliği taşımıyor.
Bu nedenle bu yaptırımların ekonomiye etkisinin sınırlı kalacağı görüşü öne çıkıyor.
ABD'de yaptırım programlarını uygulamaya koyan kuruluş Hazine Bakanlığı'na bağlı olan Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC).
OFAC'ın uyguladığı yaptırımlar iki ana gruba ayrılıyor:
-
Hükümetlere yönelik olan ve tüm ülkeyi kapsayan yaptırımlar
-
Gerçek ya da tüzel kişilerin yurtdışı varlıklarına yönelik yaptırımlar
Türkiye'de iki bakana yönelik olarak açıklanan yaptırımlar ikinci grupta yer alıyor.
İlk gruptaki yaptırımlar ise söz konusu ülkenin ekonomisini hedef alan ve daha gerniş kapsamlı sonuçları olan adımlar olarak kabul ediliyor.
ABD'nin tüm ülkeyi hedef alan yaptırımları toplamda beş ülke için uygulanıyor. Bu yaptırımların büyük kısmı on yıllardır yürürlükte.
.