KADRO hareketi hakkında birçok araştırma yapılmasına rağmen, bu derginin makaleleri tüm yönleri ile incelenerek değerlendirilmemiş ve daha çok bu derginin yazarlarının yayınlamış olduğu kitaplar üzerinden değerlendirmeler kısa yoldan yapılmaya çalışılmıştır. Özellikle derginin kurucularından olan Şevket Süreyya Aydemir’in yazmış olduğu “İnkılap ve Kadro“ isimli kitap KADRO hareketinin sonraki yıllara aktarılan ana kaynağı haline gelmiştir. Daha sonraki yıllarda öne çıkan Atatürkçü, Kemalist, Ulusalcı ve Cumhuriyetçi akımlar kamuoyu önüne çıkarlarken KADRO dergisini ve bu hareketten geride kalan yazılı malzemeleri esas kabul ederek bu hareket hakkında yargılama ya da değerlendirmelere gitmişlerdir. KADRO kurucusu Şevket Süreyya aynı zamanda 1920 yılında yapılan Bakü Kurultayı’na Ankara hükümeti adına katılarak ve yeni Türk devletinin “Doğu Halkları Kurultayı” içindeki konumunu da inceleyerek Azerbaycan ve Kafkasya’daki gelişmeleri gördükten sonra, Türklerin yeni başkenti olan Ankara’ya gelerek, yeni Türk devletinin kuruluşuna bir yüksek bürokrat kimliği ile katılmıştır.

Derginin diğer kurucuları ve yazarlarına bakıldığı zaman da, KADRO hareketinin yeni yönetim düzeninin ve siyasal rejimin oluşturulmasında KADRO’cuların Türkiye Cumhuriyeti'nin üst düzey yönetimine yazı ve makaleler aracılığı ile katkı verdikleri ve daha sonraki aşamada da Sanayi, Ticaret ve Tarım Bakanlıklarında üst düzeyde görevler alarak devletin kuruluşuna bizzat önemli katkılar sağladıkları görülmüştür. İttihat ve Terakki Partisi ile Cumhuriyet Halk Fırkası gibi parti mensubu bazı siyaset adamlarının da zaman içinde KADRO dergisi ile yakından ilgilenerek makaleler yayınladıkları görülmüştür. KADRO dergisi çizgi olarak Ziya Gökalp ya da Yusuf Akçura ile temsil edilen Türkçülük akımından uzak dururken, Doğu Halkları Kurultayı’nın etkisiyle KADRO’cular Sovyetler Birliği rejimine daha yakın duran görüşleri gündeme getirmişlerdir. Lenin ve arkadaşları her türlü emperyalizme karşı çıkarken, Lenin’in düşüncelerinden yararlanmışlar ama bütünüyle bir sosyalist rejim altında yaşamayı düşünmemişlerdir. KADRO’cular emperyalist sistemin çöküşü sonrasında bir sosyalist rejimi düşünmemişler ama ulusal sol bir çizgide tam anlamıyla siyasal ve ekonomik bağımsızlık düzenini savunarak, sosyal emperyalizme de karşı duran bir yol sergilemişlerdir.

KADRO’cular sosyalizm ve kapitalizm arasında tam anlamıyla bağımsızlık düzeni ve ekonomiyi savunurlarken, emperyalizme karşı sömürgeler imparatorluğunu savunan Sultan Galiyev’in görüşlerine sahip çıkmışlardır. Galiyev Rusya’da yaşayan Müslümanların kuracağı bir sömürgeler Enternasyonal’ini tam bağımsızlığın gerçek örgütlenmesi olarak öne sürerken, bütün Doğu Halkları ile birlikte aynı zaman Atatürk’ün açıkça dile getirdiği Mazlum Milletler dayanışmasını sağlayacak yeni bir örgütlenmeyi, KADRO hareketi de tıpkı Sultan Galiyev çizgisinde sonuna kadar savunmuştur. Batı emperyalizminin kontrolü altında bir Bolşevik akımına karşı çıkan Sultan Galiyev Anadolu’da örgütlenen Kemalist hareket ile yakın ilişkiler içinde bulunmuştur. Sovyet devrimi dinsizlik çizgisini cami ve klişeleri kapatarak yaygınlaştırmaya çalışırken, Sultan Galiyev antiemperyalizm çizgisinde Sömürgeler Enternasyonal’inin kuruluşunun hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordu. Bütün Müslüman topluluklar ile birlikte Türkiye’deki İslam potansiyelini de yakından inceleyen Galiyev, savaş sonrası yıllarda yeni devletler kurulurken, Anadolu topraklarında kendine özgü bir laik cumhuriyet kuran Kemalist hareket ile yakından ilgilenmiş ve Atatürk ile mektuplaşarak iki ülke ve Müslüman nüfuslu bölgeler arasında antiemperyalist işbirliğini savunmuştur.

Zamanla Stalin diktatörlüğünün pençesine sürüklenen Sultan Galiyev Hristiyan batının baskıları sonucunda idam edilerek, Müslüman Sosyalistler ya da Antiemperyalist Sömürgeler Federasyonu gibi örgütlenmelerin önü kesilmiştir. Batı emperyalizmi Müslüman toplumlara sosyalizmi yasaklarken, aynı zamanda sömürgelerin de bir üçüncü dünya yapılanmasına yönlendirilmesi gibi, dünya dengelerini yeniden oluşturacak farklı bir yapılanmanın önünü kesmeye çabalıyordu. KADRO hareketi, Rusya’dan gelen fikir adamları tarafından örgütlendiği için, Sovyetler Birliğinin Yeni Ekonomi Politik adı ile uyguladığı sınıflar ötesi eşitlikçi bir ekonomi politik ile yakından ilgilenerek, Türkiye’yi batının sömürgesi olmaktan kurtulamayan yeni ulus devletlerin çıkmazından kurtaracak Sömürgeler Enternasyonal’ini savunmaya başlayınca, batı blokunun önde gelen ülkeleri KADRO’nun kapatılması için harekete geçerek siyasal baskı yapmışlardır.

KADRO hareketi bir ulus devletin kuruluş aşamasında içinden çıkan bir hareket olduğu için hem her türlü emperyalizme karşı çıkmış hem de bu doğrultuda her türlü ulusal politikayı Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çıkarları doğrultusunda sonuna kadar savunmuştur. Sultan Galiyev, Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik konumu yerinde değerlendirerek işgalci ve saldırgan batı emperyalizmine karşı üçüncü bir dünya oluşumu adına Sömürgeler Enternasyonal’ini Atatürk ile iş birliği yaparak siyasal gündeme getirmek için, çok çalışmış ama onun bu tür girişimleri Atatürk’e yazdığı mektuplar aracılığı ile ortaya çıkınca, Stalin yönetimindeki Sovyet rejimi Müslümanlar için ayrı bir Enternasyonal’in önünü kesmek amacıyla Sultan Galiyev’i idam etmiştir. Müslümanların Hristiyanlara karşı yeni bir İslam sosyalist düzeni kurmasını engelleyerek Türkiye Müslümanlarının Sovyet Müslümanları ile antiemperyalist çizgide bir İslam Enternasyonali oluşturmasına batılı emperyalistler izin vermemiş ve emperyalistlerin baskıları ile bu proje önlenmiştir.

Sultan Galiyev gibi tam bağımsızlık peşinde koşan KADRO’cular, bu hedef doğrultusunda ağır sanayi ve ticaret sisteminin kurulmasını ve böylece büyük sermayeye karşı bağımsız sanayileşme yolundan denge sağlanarak, emperyal sömürü düzeninin önlenmesini, ayrıca doğu halklarının yeni kurulan ulus devletleri aracılığı ile oluşturacakları bağımsız devletler topluluğunun dünya dengelerinde üçüncü dünya oluşumunun kapitalist ve sosyalist bloklara karşı bir denge oluşturmasını, ısrarlı bir biçimde sonuna kadar mücadele ederek savunmuşlardır.

İmparatorluklar çağını geride bırakarak ulus devletler çağına doğru yönelirken, Türk dünyası hem bir uluslararası yapılanma hem de bir ulus devlet kurma gibi iki zıt gelişme karşısında kalmıştır. KADRO hareketi böylesine bir tarihsel dönemeç katledilirken içeride ulus devlet olgusu, evrensel düzeyde ise ulus devletlerin kendi hegemonyalarını oluşturarak, uluslararası rekabet sürecinde daha üst düzeyde yer alabilmenin savaşları sürdürülmüştür. Milli devletlerin tarih sahnesine çıkışı ile birlikte, sosyalizmin savunduğu sınıf mücadeleleri geride kalmış ve bunların yerini uluslararası savaşlar almıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus devlet olarak yüzüncü yılı kutlanırken, bu ulus devletin içinden ortaya çıkan KADRO hareketinin yüz yıllık birikim açısından yeniden ele alınarak değerlendirilmesine ciddi bir gereksinme vardır.

KADRO hareketine yüz yıl sonra bakarken dünyanın çok değiştiği ama bazı önemli gerçeklerin de devam ettiği anlaşılmaktadır. KADRO’cular uluslaşmayı ve ulusalcılığı benimseyen bir yayın çizgisi ile öne çıkarken, bölgesel anlamda bir siyasal model olarak sosyal anlamda ulusalcılığı savunmuşlardır. Sovyetler Birliği sosyal anlamda bir sömürgeciliği savunurken, KADRO hareketi de Türkiye’de üçüncü dünya ülkelerine örnek olacak düzeyde bir sosyal ulusçuluk savunmasını dergilerdeki yazılar aracılığı ile Türk kamuoyuna getirmişlerdir. Antiemperyalist ulusçuluk savunulurken, ulusal toplum içindeki sınıf çatışmaları önlenmeye çalışılmıştır. Ulusal toplulukların ulus devletlere yönelmesiyle birlikte, ulus savaşları sınıf çatışmalarının yerini almışlardır.

Bugün gelinen aşamada küresel kapitalizm yeni emperyalist düzen kurarken, ulusal çekişmelerinin yerini şirket emperyalizmi almaya başlamıştır. Şirketler arası rekabet KADRO’cuların ulusal sol yaklaşımı ile aşılarak sentezci barış düzenine ulaşılabilecektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.