Seçimin tekrarlanması turizme zarar verir mi? Pahalılık iç turizmi etkiler mi? Herşey dahil sistemi, giderek tırmanan fiyatlar nedeniyle işletmecileri zora sokar mı?
Sektör bunu konuşuyor, bu soruların cevabını arıyor şimdi. Kimse çıkıp söylemiyor gerçeği; sezona iyi hazırlandık mı, turizm bölgelerinin altyapı sorunlarını çözdük mü, yerli-yabancı turistin huzur ve güveni için gerekli ortamı yaratabildik mi? Bu konularda ağzını açan kimse yok. Bakan bile suskun…
Aslında çok iyi giriyorduk sezona. Herkes umutluydu, bu yıl rekorlar kıracak, iyi para kazanacaktık. Rezervasyonlar patlamıştı, kaybettiğimiz ülkeler geri dönüyorlar, İspanya yerine Türkiye’ye yöneliyorlardı. Gelen haberler çok güzeldi, hepimizi sevindiriyordu. Ama turizmin çok hassas bir sektör olduğunu yine unutuyor ve herşey iyiye giderken iptal edilen seçim ve sonuçları üzerindeki gerilim ve siyasi kavgalarla, kurşunu yine ayağımıza sıkıyorduk.
Avrupa medyasını izleyenler, aleyhimizdeki yayınlarla ülkemize toplu saldırıya geçildiğini fark ederler. Haklı haksız neler yazıyorlar neler? Ülkemizde harp varmış, demokrasi can çekişiyormuş, adalet ve güven noksanı insanları ürkütüyormuş. Doğru yanlış, bunları okuyanlar tatile bize gelirler mi? Hele yabancı turist, huzur ve güven içinde olmak istemez mi? Yeni İstanbul Havaalanı ile ilgili haberler bile rezervasyon iptallerini hızlandırdı. Alanın uçuş emniyeti yokmuş, sert fırtınalar inişleri engelliyormuş, bu yüzden uçaklar Çorlu Havaalanına yönlendirilmiş.Dünyanın en büyük havaalanını yapmakla övünüyoruz ama zemin hataları ve meteorolojik farklılıklar nedeniyle zarar görüyoruz. Bırakın yabancı turisti, bizim yerli uçak yolcularımız bile, yeni havaalanını kullanmak istemiyorlar. Bu yüzden Sabiha Gökçen’e trafik iyice yoğunlaştı.
Hemen moralimizi bozmayalım. Türkiye yabancılar için o kadar ucuz ve cazip ki, tüm olumsuzluklara ve aleyhteki haberlere rağmen, Avrupa’nın dar gelirli turisti yine bize gelecek. Turist sayısında umduğumuz artışı belki yakalarız ama, gelirde umduğumuzu ne yazık ki bulamayız. Paralı turisti çekmeyi henüz beceremiyoruz. Zaten şartlar da, buna imkan vermiyor işte. Sakin, huzurlu ve rahat bir ülke değiliz. Bu özelliklerimizi çoktan kaybettik. Devamlı kavga ediyoruz, vaktimizi siyasi çekişmelerle geçiriyoruz ve bunların hayatımıza olumsuz etkilerini sadece biz değil, yabancı turist ve yatırımcılar da yaşıyorlar.
Enflasyon yabancı turiste yarıyor ama bizim yerli turisti perişan ediyor. Yabancının dövizi giderek daha fazla değer kazanırken, bizim Türk liramız hayli değer kaybediyor. Bu durumda haliyle, yerli tatilcilerin sayısında düşme olacak. İç turizmimiz zarar görecek yani. Çünkü bizim insanımız, tatile ayırdığı parayı bu yıl mutfak masraflarına ve geçimine harcamak zorunda kalacak. Ayrıca uçakların çok pahalı olması ve araç yakıt ücretlerinin devamlı artması da, yerli turistin seyahat arzusunu çok kısıtlayacak. Yatırımcılar ve işletmeciler, herhalde bu faktörleri dikkate alıyorlar, gerekli hesapları yapıyorlardır.
Şimdi gelelim herşey dahil sistemine.. Bu sistemi çok eleştiriyoruz ama, bir gerçeği de kabul etmek zorundayız ki, yerli-yabancı turist sayısındakı artışla Türkiye tercihinin önemli bir nedenini, bu herşey dahil sistemine borçluyuz. Aslında sistem fena işlemiyor ama, kontrolsüz kalmasının yarattığı bazı sakıncalar var. Örneğin yıldızsız otellerle pansiyonlar da bu sistemi uygulayınca, turiste verilen yiyecek ve içeceğin kalitesi çok düşüyor. Merdivenaltı imalatlarla açık büfeler kuruluyor, bu yüzden yapılan şikayetler Türkiye’yi çok zor durumda bırakıyor. O nedenle, hem Avrupa basınına malzeme oluyoruz ve hem de yabancı acentalara büyük tazminatlar ödemek zorunda kalıyoruz.
Bu yıl daha da ciddi bir tabloyla karşıkarşıyayız. Oteller fiyatlarını Kasım-Aralık aylarında acentalara bildirdiler. O tarihteki yiyecek-içecek fiyatlarıyla bugünün arasında yüzde 35-40 fark var. Sezon ortasında bu rakam daha da artacağından, herşey dahil sistemini uygulayan işletmeciler ne yapacaklar, nasıl kar edecekler, çok merak ediyorum. Bu işlere kafa yoran yetkililerimiz var mı acaba? Ne önlemler alıyorlar, ne düşünüyorlar dersiniz.. Turizm Bakanı dahil kimsenin sesini duyamıyoruz da…
Bakanlık dedim de aklıma geldi. Yıllardır süren iyi yetişmiş personel erozyonu sonucu, tecrübeli pek kimse kalmadı bakanlıkta. Şimdi duyuyorum ki, amatör ve bilgisiz genç bürokratların elinde işler. Zaten Bakanlar açısından da hayli talihsizlikler yaşadık. Son yıllarda öyle bakanlar gördük ki, doğru dürüst makamlarına bile gitmediler. Çok sık değişti bakanlar, bu yüzden işi doğru dürüst öğrenemediler ya.. Şimdi sektörden bir bakan geldi. Önce hayli umutlandık ama, zaman geçtikçe gördük ki, gelen gideni aratıyor. Mevcut Bakan’ın Bodrum’daki tahsisli arazisi de sorun oldu. Zannettik ki, bakan olduktan sonra tahsisi devlete iade ederek örnek bir jest yapar. Aksi oldu, önce "benim böyle bir yerim yok" dedi. Sonra da, yok dediği yerinin imar ölçüsünü büyüttü. Şimdi herkesin dilinde bu…
Her neyse, bu konuları ilerde daha fazla konuşacağız. Biz şimdi Türk turizm ailesinin başarılı olmasını dileyelim ve sektör mensuplarına hayırlı, uğurlu ve bol kazançlı bir sezon temenni edelim…