Rusya’da sosyalist rejim girişimleri önce şaşkınlık ile karşılanmış daha sonra da artan tepkiler yükselmeye başlayınca, 1918-1919 tarihleri arasında ülkenin her tarafında iç savaş tırmanmaya başlayınca bu durumu önleyebilmek için kentlerin ve savaşan orduların ihtiyacı olan ikmal ve desteklerin artırılmasına çalışılmış ama sonuç alınamamıştır. Gelecekte ticaretin yerini almak üzere ürün dağıtımın düzenlemesi getirilerek, erzak ve gıda eksikliklerinin karşılanması sağlanmaya çalışılmıştır. 16-50 yaşlar arasında olan her Sovyet vatandaşı için çalışma yükümü getirilirken, zengin vatandaşların elindeki mal ve mülk gibi zenginlik kaynaklarına tümüyle el konulmuştur. Zamanla herkes için beslenme ve kişisel ihtiyaç olan malların tamamını devlete teslim etmek gibi zorunluluk, bütün toplum için bir ana düzenleme kuralı olarak yönetim kararı ile benimsenmiştir.
1919 tarihindeki iç savaş ve karışıklıklar üzerine 1920 tarihi itibarıyla devlet beyaz ordulara ve yabancı müdahale birliklerine karşı çıkarken savaş komünizmi önlemleri alınmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda önce işletmelerin millileştirilmesi ile işe başlanmış ve daha sonra da bankalar merkezi yönetime bağlanarak sosyalist devrime uygun düşmesi beklenen bir yeni bir devlet bankacılığına kalkışılmıştır. Bu ikili ekonomi kararı sonrasında bu kez ticaretin ve piyasanın tümüyle millileştirilmesiyle sorunlar çözülmeye çalışılırken, yapılan girişimler tam aksi yönde karaborsa ve kaçakçılık girişimlerini beslemeye başlamıştır. Özellikle bu gibi durumların ortadan kaldırılması için bütün ürünlere el koyma ve devletin kayıtları içinde tüm mal varlıklarının yeniden düzenlenmesi için devletin kontrolü altında bir genel kayıt sistemi kurulmuştur.
1920 yılında hastalıkların kitlelere yayılması yüzünden 1920 yılında 8 milyon kişi ölürken bu duruma tepki gösteren birçok toplum kesimi bir araya gelerek ayaklanmaya gitmeye çalışmışlardır. Zaman içinde işçi ve köylü isyanları birbirini izleyerek ortaya çıkınca sosyalist rejim artık sorunları çözemez bir konuma doğru sürüklenmiştir. Bu gibi olumsuzluklar üzerine batı ülkelerinden gelen bazı iktisatçıların katılımı ile, 1921 yılında yeni ekonomi politikası adı altında açlık ve işsizlik sorunlarına acil çözüm getirecek alternatif bir program devletin önde gelen kurulları tarafından benimsenerek desteklenmiştir. Lenin’den kalan yeni ekonomi politikası genişletilerek iç ticaret düzeni yeniden kurulmuş ve böylece çözüm getirilmek istenmiştir.
Sovyet rejiminin tek bir amacı vardı: kapitalist toplumun maddi ve manevi engellerinden kurtulmuş gerçek anlamda bir enternasyonal proleter devrimci olacak yeni bir insan modelini geliştirmek ana hedef seçilmişti. Ne var ki geleneksel ailenin yıkılmasının gündeme getirildiği bir siyasal oluşum yeni tip bir insana ulaşmak amacıyla aile birliği yıkılırken, dinsel önyargıları da ortadan kaldırmak üzere vicdan özgürlüğü haklarını yeniden düzenlemeye yönelirken, klişeler ile okulların birbirinden ayrılması amacıyla yeni bir kanun metni hazırlayarak bunu merkezi yönetimin ilgilerine sundular. Bolşevikler Ortodoks kiliseler ile iş birliği yaparak halk kitlelerinin vicdani gereksinmelerini karşılamaya çalışıyorlardı. Parti genel sekreteri parti yönetimini ele geçirince, din ve bu alanda çalışan tarikatlar üzerinde çok büyük baskılar uygulanarak, dinsizlik amacıyla öne çıkmış olan sosyalist rejimin yürüyebilmesi için alternatif modeller getirilmeye çalışılmış ama istendiği gibi bu konudaki boşluklar doldurulamamıştır.
Rusya’da Hristiyanlık can çekişirken, Müslümanlık belli bir hoşgörü ortamından yararlanarak geçmişten gelen varlığını sürdürebilmiştir. Tanrıtanımazlık lehinde verilen mücadele, bilimsel maddeciliği ve Marksizm ile Leninizm’i yaygınlaştırmaya yönelik çok geniş bir halk eğitimi çabaları çerçevesi içinde yürütüyordu. Okuma yazma kampanyaları ile Rus halkı okuryazar bir toplum olmaya doğru yönlendiriliyordu. Yetişkin insanların hızla okur-yazar olması destekleniyordu. Böylece Rus toplumunun ve sosyalist halk kitlelerinin entelektüel bir çizgide batı standartlarına yakın bir seviyeye gelmesi sağlanmak isteniyordu. Ekonomik alanda sanayileşme batı dünyası ile rekabet çizgisinde gündeme getirilirken, ayrıca yeni ekonomik düzen kollektifleştirilerek Sovyet halkı yoksulluktan kurtarılmaya çalışılıyordu. Planlama ve sanayileşme ülke ekonomisini kollektifleştirmek hedefi ile kullanılırken 1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği ekonomisi dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olarak öne çıkıyordu.
Lenin ve Troçki’den kurtulan Stalin hızla otoriter rejime yönelerek bu ideolojik imparatorluğu dünyanın en güçlü devleti yapmaya hazırlanıyordu.1936 yılında kabul edilen anayasa ile Sovyetler Birliği biraz daha batılı devletlerin yapılanmasına yakınlaşma adımları atıyordu. 1940’lı yıllara doğru dünya giderken ortaya bir Hitler faktörü çıkıyor ve Nazizm dünya hegemonyası peşinde koşarken Stalin böylesine bir emperyalist saldırıyı önlemiş ve dünya tarihinin yön almasında birinci derecede rol almıştır. Uzun yıllar İngiltere ile rekabet eden Almanya yirminci yüzyılın ortalarında Rus orduları ile karşı karşıya kalmış ve bu aşamada ikinci bir cihan savaşı yaratılarak, Ruslar Almanya ile kapıştırılmış ve böylesine bir sonuç yıllarca uğraşılarak hazırlanırken, İngiltere’nin yerine Rusya Almanya ile kapıştırılmıştır.
1934 yılında Birleşmiş Milletlere üye yapılan Sovyetler Birliği, Almanya gibi dünyanın en güçlü ordusunu yenerek evrensel alanda en güçlü devlet olduğunu kanıtlamıştır. Stalin 1943 yılında komünist enternasyonali feshederken açıktan diktatörlüğünü öne çıkarmıştır. İkinci dünya savaşı sırasında Almanya ile tüm cephelerde Rusya savaşırken, Sovyetler Birliği çatısı altında toplanmış olan sosyalist devletler birlikteliğinden fazlasıyla yararlanmıştır. Rusya’nın ekonomik gücünü temsil eden büyük fabrikaların doğu bölgelerindeki batı dünyasından uzakta kalan bölgelere taşınmaları konusunda hükümet aldığı kararları uygulamaya geçerek taşınma işini savaş öncesinde tamamlamıştır. Büyük Anayurt Savaşı adının verildiği ikinci dünya savaşına Rusya çok iyi hazırlanarak bu büyük savaşı kazanmıştır. Savaşı kazanan Rusya savaş sonrası yıllarda toparlanmaya öncelik veren Sovyet Rusya 20 milyon insanını cephelerde kaybederken beşinci kez bir beş yıllık planı devreye sokarak, ülkeyi savaş izlerinden temizleyecek bir kalkınma programını merkezi devletin yönetiminde uygulama alanına getirmiştir. Sovyet hükümetinin kararları ve politikalarına karşı çıkan Rus vatandaşları, sonraki yıllarda Orta Asya steplerine sürgüne gönderilerek sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. Cihan savaşları sonrasında soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliği küresel barış arayışı içinde olmuş ve bu yoldan giderek bir yeni dünya düzeni arayışı içinde, üçüncü dünya ülkelerinin çoğuna SSCB üyesi olmayan devletler de da dahil olmak üzere, iki büyük dünya savaşıyla Rusya’nın önü kesilmiştir.
Batının emperyalist imparatorluğuna karşı çıkacak yeni bir sosyalist toplum projesini gündeme getiren Sovyet Rusya, iki büyük dünya savaşı ile karşı karşıya geldiği zaman tükenme noktasına gelmiş ve bu aşamadan sonra ciddi bir çöküş ve dağılma konjonktürü ile uğraşmak zorunda kalmıştır. Brejnev sert bir yönetim ile Sovyet Rusya’yı ikinci büyük kutup olarak muhafaza etmeye çaba gösterirken, Kruçev gibi bir Ukraynalı bir Sovyet önderi çıkarak Kırım’ı Yahudilere vererek, savaşlara giden yolların önlenmesini dünya kamuoyunun dikkatlerine sunmuştur. Yahudilere İsrail’e gitme hakkı tanıyan KRUÇEV, çeşitli yönlerden barıştan yana bir yol izleyerek Rus halkı içinde bir kaynaşma ve birliktelik girişimlerinin öncüsü olmuştur. Yeni bir dünya düzenine küreselleşme ile yönelen birçok ülke ve toplum yumuşama süreci içine girerken, Sovyetler Birliği de böylesine bir oluşuma olumlu bakarak yakın durmuş ama sonunda kaybeden tarafın içinde kalmıştır.
1989 yılında Yeltsin Rusya Federasyonu’nun kurucusu olduğu Sovyetler Birliği başkanlığından çekilmesi üzerine, dünyanın ikinci büyük gücü olan sosyalist blok çökmüştür. Önce açıklık diyerek yola çıkan Gorbaçov GLASTNOST adı altında yaklaşım geliştirmiş ama bu tutum imparatorluğun içindeki siyasal ve sosyal bağları kaldırdığı noktada, Sovyet Rusya’nın çöküşü başlamıştır. Sovyet blokunun yıkıcısı olan GARBAÇOV yoluna devam ederken ikinci aşamada bir de PERESTROİKA politikasına yönelince, RUSYA bir türlü yeniden adım atılarak yapılanamamıştır. Yeniden yapılanma adı verilen ikinci adımın etkisiyle bu doğrultuda atılan adımlar aracılığı ile yeniden bir yapılanma gerçekleşememiş ama var olan büyük bir düzenin çökertilmesi sağlanabilmiştir. Bu nedenle Sovyet Rusya dağılmaktan kurtulamamış ve dünya ülkelerine çok olumsuz bir görünüm verdiği için, Gorbaçov Lenin’in kurduğu çok uluslu, çok dinli ve kültürlü bir imparatorluğun yıkıcısı olarak tarihteki yerini almıştır. Yanlış bir yaklaşım doğrultusunda ele alınan ikinci blok dönemi geride kalmıştır.
Sovyet modeli ile yeniden örgütlenen Rusya, Sosyalist bir rejim altında yirminci yüzyılda dünya ülkelerine örnek olurken, çeyrek yüzyıl önce çöktüğü için bugün tarihi bir olay görünümünden başka bir mesaj vermemektedir. Doğu ve batı bloklarının tam ortasında ve arasında ayrı bir örnek olarak varlığını koruyan Türkiye’nin, küresel emperyalizmin doğu ve batı örnekleri karşısında merkezi örnek olarak varlığını geliştirmek gibi, bir misyona her zamankilerden daha fazla gereksinmesi bulunmaktadır. Gorbaçov dönemi tam anlamıyla Sovyet sisteminin çöküşü olmuştur.
Sovyetler Birliğinin dağılması bütün dünya ülkelerindeki sosyalist hareketlerin önünü keserek bunların zayıflamalarına neden olmuştur. Ayrıca ikinci bir kutup olarak batının emperyalist politikalarına karşı çıkış sağladığı için, dünya dengeleri açısından bugünkü dünya ülkelerini böylesine bir karşıt kutbun ortaya koyacağı dengelerden mahrum ederek siyasal alanda dengesizliklerin daha da artmasına yol açmıştır. Dünya iki kutuplu bir siyasal modelden çok kutuplu yeni bir yapılanmaya doğru yönelirken, tek kutuplu dünyanın önüne geçilmesi gerektiği konusunda, dünya devletleriyle küresel bir uzlaşmaya gereksinme duymaktadır.
Önümüzdeki dönemde dünya yeni bir yapılanmaya doğru giderken yirminci yüzyılda yaşanmış olan Sovyetler Birliği deneyinden çıkan çok fazla ders bugünün kuşaklarına yön göstermektedir. Bugün küresel emperyalist şirketlerin yapmaya çalıştıklarını o dönemde şehir devleti konumundaki Sovyet yapılanmaları temsil ediyordu. Onlar da sosyalist bir ideolojinin öncülüğünde bir dünya devleti kurmaya yöneliyorlardı. Bugün de devletlerin yapamadığı dünya devleti modelini, küresel şirketler şehir devletleri üzerinden yaparak, dünya halklarını bir avuç zengin kişinin keyfine ve çıkarlarına doğru yönlendirmeye çalışmaktadırlar.