Kadir kelimesi, güçlü, hüküm veren ve değer katan anlamlarına gelmektedir. Özellikle Kur’an’ı Kerimin bu gecede indirilmesinin, geceyi şereflendirdiğini ve kadrini yücelttiğini ifade etmek için bu geceye Kadir gecesi ismi verilmiştir. Yüce Kur’an’ı Kerimde Kadir ismiyle 5 ayetten oluşan sure vardır. Duhan suresi 2-3. Ayeti kerimelerde,
Aydınlatan kitaba yemin olsun! Biz onu mübarek bir gecede indirdik; biz daima uyarmaktayız.
buyurularak bu gecenin önemli ve kutsal bir gece olduğu beyan edilmiştir. Bakara suresi 185. Ayeti kerimesinde,
Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla batılı ayırt eden Kur'an, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya erişirse orucunu tutsun. Hasta olan ve yolcu bulunan, hastalığında, yolculuğunda orucunu yer, sonra yediği günler kadar tutar. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük değil. Bu da sayıyı tamamlamanız, Allah'ın size doğru yolu göstermesine karşılık onu ululamanız içindir, böylece de ona şükretmiş olabilirsiniz.
denilerek Kur’an’ın, Kadir gecesinde, Ramazan ayında indirildiği belirtilmiştir. Kadir suresinde Cenab-ı Allah Kendisine iman eden bizlere,
Şüphesiz, biz onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.
buyurmaktadır. Şimdi, Duhan suresi 2. Ayetinde, “Aydınlatan kitaba yemin olsun!” denilerek Kur’an’ı Kerimin aydınlattığı vurgulanmaktadır. Bizler aydınlık beyanını, gece karanlığına nuruyla doğan güneşin kendimizi ve etrafımızı aydınlatması yani görülür kılması için kullanırız. Kur’an, aydınlatan olarak vurgulandığından buradaki aydınlık da bir karanlığı aydınlatmak olarak kullanılmaktadır. Kur’an’ın aydınlığı ise Bakara suresi 185. Ayeti kerimede, “Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla batılı ayırt eden Kur'an, bu ayda indirildi” denilerek tanımlanmaktadır. Bu ayetten anlıyoruz ki aydınlanması gereken karanlık, gecenin örtüsü olan karanlık değil, cehalet karanlığı olan doğrunun bilinmemesi sonucu hakla batılın birbirinden ayırt edilmeden batılın hak olarak yaşanılmasıdır. Kur’an’ın aydınlığı cehalet karanlığının tam tersi olarak, kişilerin menfaatlerinden kaynaklı kendilerine göre olan doğruları değil Hakk’a göre değişmez tek doğrunun bilinmeye başlamasıyla Hak’la ile batılın ayrıt edilerek batılın terki Hakkın tevhitliği üzerine yaşamaktır.
Kur’an’ın aydınlığında hakka göre yaşamak için hak ile batılın ne olduğunu Kur’an’a göre öğrenip hakkı yaşamak olan oruç çıkmaktadır. Orucun Ramazan ayında yaşanması Kur’an’ın bu ayda aydınlatıcı olarak gelmesindendir. Fatiha suresi 6. Ayetinde,
Bizi dosdoğru yola ilet
denilerek zikredilen dosdoğru yol, Kur’an’ın aydınlığında hak üzerine yaşanılan kulluktur. İçinde bulunduğumuz soğuk, karanlık ve güvensiz ortamın aydınlanması, ısınması ve güvenli olması için ateş yakmak, ateş için de yanacak malzemelerimizin olması gerekir. Elimizde odun var, çalı çırpı var, tutuşturacak malzemeler var ama biz bunları bir araya getirip tutuşturmak yerine sürekli sahip olduğumuz oduna, çalı çırpıya ve tutuşturacak malzemelere sahip olduğumuzu söyleyip isimlerini tekrar etsek ateş yanar mı, kendimiz ve içinde bulunduğumuz ortam ısınıp aydınlanır mı? Yapmamız gereken isimlerini tekrar etmek değil bir araya getirip tutuşturup, ısınıp, aydınlanıp güvene kavuşmaktır.
İşte Yüce Kur’an’ı Kerim, Cenab-ı Allah tarafından, bizi ısıtan, aydınlatan ve güvende tutan rahmet olarak gönderilmiştir. Kur’an’ı Kerim uygulandığında taşıdığı sırları aşığa çıkartan ve bizleri kurtuluşa erdiren kitaptır. Anlamadan, sadece sevap kazanmak için okumak ama okuduğumuzu hayatımızda uygulamamak kurtuluşumuza yine kendimizin engel olmasıdır. Kur’an’ın gerçek değeriyle okunup yaşanmaması kendimize zulümdür. Allah, Allah’lığı gereği Kur’an’ı biz insanlara göndermiştir! Kendisine Kur’an gönderilen biz insanlar ise insanlığımız gereği yapmadan sadece yapılması gerekeni okumak değil okuduğumuzu yapma vazifemizi yerine getirmeliyiz. Allah Allah’lığını yapıyor, biz de kulluğumuzu hakkıyla yapacağız. İnsanların kendilerince tanımladığı Hakk’a göre batıl olan kulluktan yani karanlıktan çıkıp, Kur’an’da tanımlanan Hakk’a göre kulluk olan aydınlığa gireceğiz.
Ey Allah’a inanıp kulu olma gayretinde olan bizler! Kur’an’ın aydınlığında hakka göre yaşamadan Kadir gecesine erip yaşamış olamayız. İşte bu sebeple Cenab-ı Allah, “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır” demektedir. Hesapladığımızda bin ay, bir insanın ortalama dünya hayatına denk gelmektedir. Ömrümüzü Kur’an’ın aydınlığında yaşamak bizim için dünyanın zenginliğine sahip olarak dünyevî zevk ve sefa içinde yaşamaktan çok daha önemlidir. Bizler, ebedi bir yaşamı yaşayacak olanlarız. Ebedi yaşamın birbirine zıt iki boyutu vardır. Aydınlık ve karanlık! Ebedi yaşamın aydınlık tarafında yaşamayı hak etmek için ömürle sınırlı dünya yaşamında Kur’an’ın aydınlığında yaşayıp Kadrine erenlerden olmamız farzdır. Ebedi yaşamın aydınlığı Kur’an’ın aydınlığı olduğundan dünyada Kur’an’ın aydınlığına göre yaşamak dünyada ebedi yaşamı yaşamaya başlamaktır. Kur’an’ın aydınlığına ters, dünyanın cehalet karanlığına dönük zulüm içinde yaşamak ise karanlığı yaşamaktır.
Bizler, Kur’an’ın öğretisiyle, emirlerine itaatle, sevdiklerini sevip sevmediklerinden uzak durmakla, tanımladığı insanlığa erip kulluğumuzu hak etmekle Kadrine ermiş olabiliriz. Tüm bunları yapmadan Kadir gecesine erdim işte kadir gecesi içindeyim demek hayalciliktir, sahtekârlıktır. Hastaneye gitmek bizi iyileştirmez. İyileştiren, doktora muayene olup verdiği reçetede yazılı ilaçları alıp kullanmaktır. Kur’an güneş gibi tüm nuruyla doğdu! Yapmamız gereken yüzümüzü Kur’an’a dönerek Kadrine ermeyle kendimizi değerli kılmaktır.
Kur’an’ı Kerim bizlere, Allah’tan başka ilah olmadığını ve bizlerin Allah’tan başka ilah olmadığına kendimizde ve her yüzde şehadet etmemizi söylemektir. Kadrine erenlerden olmak için Kur’an’ın aydınlığında hakka göre yaşamaya başlayarak Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmeliyiz. Şehadeti olan kadrine ermiş, olmayan ise henüz erememiştir.