Yılların yanlışları 1-2 ayda düzelmez. Doğru ama, hemen ve kolayca düzelecek işler de yok değil. Örneğin şehrin makyajı, çiçeklenmesi, tarlaya dönen bazı önemli yolların yamanması, inşaatların sezon sonuna kadar durdurulması, trafiğin bir miktar düzene sokulması filan, öyle zor işler değil.
Zor işlerin üstüne gitmek yerine, önceliği olan işlere bakmak lazım. Kaçakları yıkacağım diye yola çıkmak, sonra da zoru görünce frene basmak yanlış olur. Yanlış olur çünkü, kaçakları yıkmaya başlarsan, hem de tam turizm sezonunun başladığı bir zamanda bu kararı uygularsan, Bodrum’un yarısını yıkmak zorunda kalırsın. Çünkü Bodrum kaçak inşaat cenneti bir yerdir. Peki ne yapalım da, sorunu daha akıllıca çözelim..
2017 sonuna kadar yapılanlar imar barışına girdi. Bu tarihten sonraki kaçakları hemen mühürlersin. Eski ve yeni mühürlerin yasal cezalarını (10 bin-50 bin TL arası) derhal kesersin. Böylece Belediyenin kasasına bir çırpıda çok büyük bir para sokarsın. O parayla da bozuk yolların tamamını pırıl pırıl asfaltlarsın. Cezaya ve mühüre rağmen süren inşaatlara da kepçeyi ve dozeri gönderir, gereğini yaparsın. Türk’ün aklı gözüdür. Birkaçını yıktın mı, devam edenlerin hepsi durur.
Şimdiki mevcut duruma bir bakalım. Bodrum’un her yerinde inşaatlar, yeni Başkanla dalga geçercesine sürüyor. Yollarda beton mikserlerinden geçilmiyor, dozerler ve kepçeler kentin her yerinde rahatça çalışıyor. Güya inşaatlar 15 Mayıs’ta duracaktı. Ne durması iyice hızlandı. Hergün yürüyüş yaptığım Ortakent sahilinde, çok çarpıcı örnekler yaşanıyor. Bir koca otelin inşaatı devam ederken, hemen yanındaki tesiste kalan turistler, toz toprağın arasında denize girmeye çalışıyorlar. Ortakent’in mandalina bahçeleri kesilip yerine villaların dikilmesine devam edilen arka bölümü de öyle, Yaka köyü de öyle, Yalıkavak-Turgutreis, Akyarlar-Gümüşlük de öyle.. Bodrum’un neresine baksanız kaçak inşaatlar sürüp duruyor…
Aslında inşaatların kabalarını acilen durdurmak ama ince işlerine (yani bina içlerinde) bayrama kadar izin vermek daha doğru olur. Çünkü inşaatlarda çalışan işçilerin çoğu, bayramda memleketlerine giderler ve büyük bir bölümü de sonbahardan önce dönmezler. Böylece turizm sezonundaki inşaat görüntüleri de kendiliğinden düzene girer. Bunları yeni Belediye Başkanına yardımcı olmak için yazıyorum. Dinler, dinlemez, önerilerimize kulak asar asmaz, onun bileceği iştir. Öncelikle kentteki beton santralleri, trafiği altüst etmekle kalmayıp yolları da bozan mikserleri, kepçe, dozer ve paletli inşaat araçlarını kontrol altına alırsa, işin önemli bir bölümünü çözmüş olur.
Beton santrali dedim de, havaalanındaki santrale ve boru fabrikasına nasıl izin vermişler, anlamak mümkün değil. Uçaktan inen yüzbinlerce turist, Bodrum ve Milas’a böylesine çirkin bir görüntüden geçerek gidiyorlar. Buraya ÇED raporunu nasıl almışlar, devletin Çevre Bakanlığından nasıl izin koparmışlar, soran yok, soruşturan yok. Belli ki havaalanı yapılırken kullanılmış bu santral ama, alan bitince (bunu kaldırın) diyen olmamış. Sadece burası değil, Bodrum’a gidişi de sağlı sollu rezil etmişiz. Devletin ormanını biçerek otopark yapanlara, yüzlerce zeytin ağacını bir gecede yokederek otomobil servisleri kuranlara, koca koca binaları konduranlara kimse dur demiyor ki.. Evvelden denizi seyrede seyrede giderdik Milas’tan Bodrum’a. Şimdi oteller, yasalara aykırı olarak yol kenarına duvarları çekip, o enfes manzarayı bitirdiler.
Torba'nın Kaynar mevkii, çok değerli bir ormandı, milli parktı. Gidin görün, ne hale getirdiler bu güzelim yeri. Her yerini yapılarla, binalarla, betonla doldurmuşlar. Özelliği kaybolmuş, değerini yitirmiş bu doğa zengini bölgemiz. İdarecilerimiz buna da seyirci kalmışlar, buraları kurtarmak için kıllarını bile kıpırdatmamışlar. Tapusu olana diyeceğimiz bir şey yok, komünist bir ülke değiliz ki herşeyi yasaklayalım. Ama SİT alanlarının derecelerini düşürüp, buraları imara açmak, Bodrum’a ve çevresine ihanet etmek değil de nedir?
Şimdi Torba’ya çok güzel bir otobüs terminali yapıyoruz. Şehirdeki eski terminali buraya taşıyıp, trafiği oldukça rahatlatacağız. İyi de, ormanı biçip niye yaparız ki, neden keseriz o güzelim çamları sanki. Daha müsait bir yer bulamazmıydık, yılda bir-iki kere kullanılan deve güreşi alanını terminale tahsis edemezmiydik? Haydi olan oldu, peki ormanı kesip Bodrum Orman Müdürlüğü'ne yapılan yeni binaya ne demeli? Ormanı korumakla yükümlü bir kurumun, ormanı keserek kendisine bina yapması, affedilecek veya hoşgörülecek bir iş mi?Hemen yanındaki hafriyat şirketinin ormanı traşlaya traşlaya açtığı ve kamyon - kepçe -dozer - vinç gibi araçları park ettiği yeri de mi görmüyorlar?.. Haydi onu görmüyorlar diyelim, ya peki Kızılağaca sapan yolun başındaki seyahat acentası.. Ormanı aça aça, koca bir alan yarattılar kendilerine. Yoldan görünmeyen binalar bile yapmışlar arkaya. Bu memleket sahipsiz diyorum da inanmıyorlar.
Herkes birbirini idare ediyor Bodrum’da. Sen-ben-bizimoğlan üçlüsü hala hakim kente. Yeni Belediye Başkanından çok şeyler bekliyoruz. Ama hangisini halledecek olumsuzluk ve yanlışlar zincirinin, hangisini çözecek? Eleştirmek kolay ama yol da göstermeli ve yardımcı olmalıyız. Bunun için baştan söylememiz gereken şey, eski kadrolarla yeni işler başarılamaz. Bodrum Belediyesinin yepyeni bir ruha, siyasetten ve çıkardan arınmış bir anlayışa, doğrunun üzerine (fincancı katırlarını ürkütmeden yürüyeyim) demeyen bir zihniyete ihtiyacı var. Bunu görmek için beklemeye devam edeceğiz ve Bodrum’un sorunlarını çok sık ele almayı sürdüreceğiz. Yeni Başkana güvenimiz ve inancımız sürüyor.