İslam dünyası incelendiği zaman bazı tarikatlar ve cemaatlerin Kemalizm ile Siyonizm’i aynı kaba koymaya çaba gösterdikleri anlaşılmaktadır. Orta çağ düzenini savunan bazı dinci çevreler, Orta Doğu’da laik bir devlet kuran Kemalizm ile gene bu topraklarda bir Yahudi devleti kuran Siyonizm’i aynı kefeye koyarak, Kemalizm ile Siyonizm’i bir tutmak istemektedirler. Reel politiğin gösterdiği gerçekçi koşullara bütünüyle ters düşen bu kolaycı tutum nedeniyle, Kemalist Türkiye ile Siyonist İsrail, Arap ve İslam dünyasının dışında tutulma gayreti güdülmekte, kuruluşu sırasında İsrail için bir şemsiye olarak ABD tarafından kullanılan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu düşüncesi Kemalizm de sanki Siyonizm’in bir başka türüymüş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Konuyu fazla bilmeyen okumamış kesimlerde ve daha çok cemaatlerin kontrolleri altında hareket eden dinci alt tabakalar da giderek bir Kemalizm ve Siyonizm aynılığı yaratılmak istenmektedir. İsrail’in bir dönem şemsiye olarak kullandığı Türkiye Cumhuriyeti de sanki Yahudilerin kurmuş olduğu bir ikinci devlet olarak kamuoyunda gösterilmeye çalışılmaktadır. Tarihsel olaylara ve gerçeklere bütünüyle ters düşen bu durum, Orta Çağ düzeni arayışı içinde olan cemaatlerin en çok istismar ettiği ve kullandığı konuların başında gelmektedir. Kemalizm’ Siyonistlikle suçlanarak Türk halkının gözünden düşürülmek istenmekte, geleneksel Yahudi ve Müslüman çatışması bu doğrultuda körüklenerek, Kemalizm’in laik, ulusal ve üniter devlet modeli ile Müslüman halk kitleleri karşı karşıya getirilerek, bir anlamda devlet ve millet çatışması yaratılmak amaçlanmaktadır. Böylece; Kemalizm’in başarılı bir ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti modeli yıpratılıp yıkılmaya çalışılmaktadır. Giderek artan nüfus yapısı içerisinde kendisine daha fazla taban yaratmak isteyen dinci tarikatlar, okumamış kitleler ve masum cami cemaatini bu doğrultuda aldatarak, Atatürk Cumhuriyetinin çağdaş toplum yapısını yeniden Arabistan tipi bir modele doğru sürükleme çabası içinde oldukları görülmektedir.
Avrupa ile Asya, Hıristiyan dünyası ile İslam ülkeleri arasında tarihin bir köprüsü konumunda olan Türkiye’nin, Atatürk devrimleriyle çağdaş bir toplum yapısına kavuşturulmuş olan ulusal yapısı dış baskı ve desteklerle zorlanırken, Türkiye’de küresel emperyalizmin gündeme getirerek zorla dayattığı bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Küresel emperyalizmin Siyonist lobiler tarafından yönlendirilmesi nedeniyle, Orta Doğu’da İsrail merkezli bir harita çizilmek istenmektedir. Bölgenin en küçük devleti olan İsrail’in merkezinde yer aldığı ve Kudüs’ün başkent olacağı bir Büyük İsrail Projesi doğrultusunda Amerikan devletinin süper gücü yönlendirilince ve dünya ekonomisi Yahudi lobilerinin elinde bu amaç doğrultusunda seferber edilerek, gene Yahudi sermayesinin güdümü altındaki medya ve basın organları kutsal toprakların fethine doğru kullanılınca, Siyonizm merkezi bölgenin egemeni konumuna gelerek ve bu nedenle de ister istemez Kemalizm ile karşı karşıya gelmektedir.
Türkiye’nin, eski Osmanlı ülkesinin hinterlandı içinde bulunması ve Yeni Osmanlıcılık adı altında Siyonizm’in bütün Osmanlı ülkelerine sahip çıkmağa çalışmasıyla gene Kemalist Türkiye modeli büyük bir tehdit altına sürüklenmektedir. Siyonist Yeni Osmanlıcılık bütünüyle Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye ederek İsrail merkezli bir yeni Orta Doğu Federasyonu kurmaya çalışması da, Kemalizm ile Siyonizm’i karşı karşıya getirmiştir. Orta Doğu’nun bütün alanlarına egemen olmak isteyen İsrail, Mezopotamya egemenliği için bir kukla devleti Irak’ın kuzeyinde kurdururken, aynı doğrultuda Suriye, Türkiye ve İran için de bölücü senaryoları devreye sokarak, bölgenin bütün büyük devletlerini ABD’nin desteği altında parçalayabilmenin yollarını aramıştır. Siyonizm dünya egemenliği hedefinde merkezi alanda küçük İsrail’i kurduktan sonra, ikinci aşamada Büyük İsrail Projesine yönelince, bütün bölge ülkeleriyle beraber, Atatürk Cumhuriyetini de hedef aldığı için doğal olarak bölge egemenliği yarışında, Kemalizm ve Siyonizm rakip konumuna gelmiştir. İsrail lobileri bu durumu sürekli olarak Türk kamuoyundan gizleyerek, İsrail’in geleceğe dönük projelerinde Türkiye’yi ABD ve Avrupa üzerinden sonuna kadar kullanmaya çalışmışlardır. Siyonizm Türkiye’deki Yahudilerden yararlanarak oluşturduğu işbirlikçi lobiler aracılığı ile Türkiye ve İsrail devletlerinin çatışan çıkarları gerçeğini, sürekli olarak Türk kamuoyundan gizlemişler ve sonuna kadar Türkiye’yi İsrail’in çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. Bu tür politikalara alet olan Türkiye merkez sağ partileri önce çökmüş daha sonraları iktidara gelen sol partiler de aynı Siyonist ve emperyal çıkmazın içerisine sürüklenince, bunlarda çökmek zorunda kalmışlardır.
ABD emperyalizmini İsrail’in çıkarları doğrultusunda yönlendiren Siyonizm, Türkiye’nin sağ ve sol partileri ile kadrolarının çöküşünü İsrail’in çıkarları doğrultusunda gerçekleştirince, bu kez Türkiye’de demokrasiye devam edilebilmesi için İslamcı kadroların öncülüğünde İslam kimliğini öne çıkaran partiler iktidara gelmiştir. Milli görüş partisinin geniş halk kitlelerinin desteği ile iktidara gelmesinden sonra bir İsrail senaryosu çerçevesinde Siyonizm devreye girerek bu millici Müslüman partinin önünü kesmiştir. Daha sonraki aşamada ise Siyonizm’in güdümündeki küresel emperyalizmin Büyük İsrail hedefi doğrultusunda Büyük Orta Doğu ve ılımlı İslam projelerini gündeme getirdiği görülmüştür. Merkez sağ ve solun, emperyalizm ve Siyonizm’e teslimiyetçi politikalar yüzünden çökmesi üzerine, Atatürk’ün laik cumhuriyetinde İslamcı partilerin iktidar dönemi başlamıştır. Yenilikçi kanat adı altında geleneksel milli görüş çizgisinden kopanların oluşturduğu ılımlı İslam partisi, iktidarının ilk yıllarında kendisini destekleyen batılı çevrelere karşı ılımlı ve hoşgörülü davranmış ama bu tavizlerin karşılığında hiçbir şey alınamamıştır. Siyonizm, Büyük İsrail Projesi doğrultusunda Türkiye’yi dönüştürürken, İsrail’in çıkarlarını gizlemek üzere Avrupa Birliği sürecini öne sürmüş, Avrupa üzerinden gelen on uyum paketi ile Türk devleti yarı yarıya tasfiye edilmiş ama elli yıllık beklemeye rağmen bir türlü Avrupa Birliği içine alınmamıştır. Yirmi yıllık AB aday üyeliği döneminde sürekli olarak ABD ve İsrail ikilisi AB süreci görünümünde, Türkiye’yi değişime zorlamışlar ve bunun karşılığında Türkiye’nin gereksinmesi olan konularda hiçbir adım atmamışlardır. Avrupa Birliğine farklı yapısı ve özellikleri nedeniyle alınmayacağı başından belli olan Türkiye’nin AB süreciyle oyalanması, Büyük İsrail Projesinin devreye sokulması doğrultusunda değerlendirilmiştir. ABD’nin konumu ve süper gücü de gene Siyonizm’in hedefleri doğrultusunda sürekli olarak devrede tutulmuştur. Türkiye’nin sürekli olarak verdiği ödünler nedeniyle, devletin gücü zayıflamış ve Atatürk Cumhuriyeti İsrail yüzünden, merkezi bölgedeki etkisini yitirmek durumunda kalmıştır.
Soğuk savaş sonrasında küresel emperyalizm dönemine geçildiğinde, ABD üzerinden İsrail ve Siyonizm dünya hegemonyası için uğraşmayı sürdürmüş ve bu doğrultuda merkezi coğrafyayı yeni bir yapılanmaya götürecek değişiklikler teker teker ortaya çıkarılmıştır. Küreselleşme, modern çağların ürünü olan bütün kazanımları devre dışı bırakmak üzere, postmodernizmi öne çıkarırken, ulus devletleri parçalayacak derecede birçok kültürcülüğü de zorla dünya ülkelerine empoze etmeye başlamıştır. Ayrıca küresel sermaye, giderek bütün dünya kapitalist sistemini bir Siyonist azınlığın elinde toplarken, her geçen gün yoksullaşan halk kitlelerini yeniden baskı altına alarak, toplumsal tepkileri devre dışı bırakma doğrultusunda dini ve cemaatleri araç olarak kullanmaya başlamıştır. Böylece din yeniden yoksulların umudu haline getirilmiştir. Zenginler bu dünyayı paylaşırken, yoksullara öteki dünya bırakılmış, sosyalist sistem çökertilirken yeniden sol muhalefetin yükselmesini önlemek için, dinci akımlar piyasaya sürülmüştür. Ayrıca cemaatlere çok büyük dış para yardımı sağlanarak, bunların içinden bir işbirlikçi cemaat burjuvazisinin doğması sağlanmıştır. Cemaatçi burjuvazi tarikatlar aracılığı ile yoksul kitlelerin din ile baskı altına alınmasında kullanılmıştır.
Siyonizm’in güdümündeki küresel emperyalizmin bu gibi siyasal oyunlarının tamamı, Türkiye Cumhuriyeti’nde de sahneye konulmuştur. Siyono-emperyalizmin bu gibi stratejileri, Türk devletini son derece zor durumda bırakırken, Kemalizm’i de ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Kemalizm ve Siyonizm çekişmesinde, Siyonist lobiler Amerikan devletini, Avrupa Birliğini ve batı kapitalizmini Türkiye’ye karşı birlikte kullanmışlardır. Türkiye’yi yöneten hükümetler hep batı destekli olarak işbaşına geldiklerinden, bu duruma karşı çıkamamışlardır. Dış destekle iktidara gelen partiler batı emperyalizminin güdümünde batının çıkarları doğrultusunda çalışırken, Türkiye’nin ve Türk halkının ulusal çıkarlarını ihmal etmişler ve bu yüzden de Türk devletinin yarı sömürge konumuna gelmesine yol açmışlardır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde olduğu gibi bir yarı sömürge konumuna sürüklenmesinin ana nedeni; Batı Blokunun Türkiye’ye karşı çifte standartlı davranmasıdır. Böylesine olumsuz bir durumun ortaya çıkmasında, bölgede İsrail’i merkez yapmak isteyen Siyonizm’in çok önemli payı bulunmaktadır.
.....
Yazının devamı için tıklayınız
.....