Yeni yıla girişle birlikte hem dünya düzeyinde hem de ülke düzeninde çok önemli değişiklikler yaşanmış ve birbiri ardı sıra güdeme gelen dönüşümler birbirini etkileyerek yeni yılla birlikte, yepyeni bir dünya ve ülke düzenlerinin birbirini etkileyerek eskisinden çok farklı bir küresel düzene doğru yönelirken, Türkiye gibi ulus devletler yepyeni bir küresel düzene doğru yönlendirilmeye başlanmıştır. Var olan ulus devletler düzeninden önce merkezi coğrafya ve dünya karalarının çoğunda geniş topraklara egemen olan imparatorluklar uzun süren geçerlilik süreçlerinde yaşanan olaylara dayalı bir biçimde gündeme gelen ulus devletler, son üç yüz yılda dünya konjonktürünün yeni uluslararası düzeni zorlayan değişim döneminde, dünyanın her bölgesindeki sömürgelerin zamanla ulus devletlere dönüştüğü görülmüştür. Bugünkü küresel düzen açısından konuya yaklaşıldığında, imparatorluklardan ulus devletlere geçiş aşamasının son dönemleri yaşanmaktadır. Ulus devletler üç yüz yıllık zaman süreci içinde kendilerine tanınan süre içinde uluslaşma oluşumunu tamamlayabilirlerse, yirmi birinci yüzyıla batı dünyasında yer alan ulus devletler gibi katılarak, uluslaşmanın gerçekleştirdiği ulus devlet yapılanması ile yollarına devam edebilmektedirler. Ne var ki, birinci dünya savaşı sonrası dönemde imparatorlukların dağılmasıyla birlikte, gündeme gelen uluslaşma olgusu böylece toplumsal milletleşme ile bir ulus ve devlet kaynaşmasını öne çıkarmaktadır. Yirminci yüzyılın son dönemlerinde büyük devletlerin uluslaşma oluşumunu tamamladıkları görülmekte ama küçük devletlerin merkezi açıdan güçlenemedikleri için ülke halklarının çeşitli toplulukların uzantısı olan farklı kimlikleri, ulusal bütünleşme içinde entegrasyona kavuşamadıkları ve bu yüzden dağılma, çözülme ya da çökme gibi olumsuz durumlarla karşı karşıya kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bugün yaşanmakta olan Suriye devletinin bitiş senaryosu, Türkiye ile karşılaştırıldığı zaman, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus devlet niteliğini cumhuriyetin yüzüncü yılında ki etkinlikler ile tam olarak kazandığı görülmektedir. Yüz yıl sonra bazı devletlerin toplumlarının geniş birliktelikler oluşturarak uluslaşmayı bir hedef yaptıklarını ve bu doğrultuda uluslararası süreç içinde toplumsal uluslaşma açısından olumlu yaklaşımlarını tamamladıklarını ama bazı küçük ulus devletlerin ise bu açıdan böylesine bir dönüşüme konu olamadıkları, ancak bu gibi bir dönüşüm için yeni uluslaşma programları uygulayarak, diğer ulus devletler ile oluşturulan geniş birlikteliğin içinde yer almaya çalıştıkları ortaya çıkmaktadır. Dünya tarihi incelendiği zaman büyük devletlerin daha kolay uluslaşarak birer ulus devlet görünümünde, uluslararası toplum içinde daha güvenceli bir konumda çağ değişimi olgusunu tamamlamaktadırlar. Suriye bir küçük devlet olarak ulusal merkezini güçlendiremediği için devlet düzenini koruyamamış ve bu nedenle bir çöküş sonrasında gündeme gelen yeni dünya düzenine doğru siyasal olaylar yönlenmeye başlamıştır. Türkiye ise, eski bir imparatorluğun bugünkü uzantısı olan bir ulus devlet olarak imparatorluk sonrasında, eski Osmanlı toprakları üzerinde kurulmuş olan tek ulus devlet olarak kendisini çevreleyen diğer sınır komşusu devletlere örnek olmuştur. Çağ değiştirirken, Türkiye Atatürk’ün güçlü ulus devleti olarak üniter ve ulusal yapı sentezini koruyarak yoluna devam ederken, yanıbaşındaki sınır komşusu olan Suriye devleti içine girdiği siyasal çöküntü dönemi sonunda, hiçbir zaman doğru dürüst bir ulus devlet olma noktasına gelememiştir. İşte böylesine bir aşamada önce Irak ve daha sonra da Suriye gibi iki eski BAAS devleti, bölünme ve dağılma süreci ile karşı karşıya kalmışlardır. Kutsal topraklar olarak ilan edilen eski Osmanlı ülkelerinde yeni dönemde iki ayrı devlet kurulurken, imparatorluk dışında kalan Arap topraklarında BAAS partisinin çekirdek yapısına dayanan cumhuriyetci devlet yapıları örgütlenerek imparatorluk sonrası dönem için ulus devlet arayışlarına girilmiştir.
Birinci dünya savaşı sonrasında yaşanan yüz yıllık zaman dilimi dolarken, Türkiye bir ulus devlet olarak oluşumunu tamamlayarak yüzyıl değişiminde ulus devlet kimliğini koruyarak hareket etme şansını elde etmiş ama Baas partisinin iki ayrı devleti olarak, önce Irak sonra da Suriye devletleri bölünme ve dağılma sürecine doğru kaymışlardır. Bugün Irak devleti üçe bölünmüşken Suriye’ye müdahale eden batılı emperyalist devletler, bu küçük ülkeyi de kendi çıkarları doğrultusunda bölerek parçalamaya çalışırlarken, bu ülkenin sınır komşusu olarak Türkiye’de yeni başlayan Suriye bozgunu sonrasında dışarıdan gelen birçok yansımanın etkisi altında kalmıştır. Birer Orta Doğu devleti olarak tarih sahnesine çıkan Irak ve Suriye batılı emperyalist güçlerin müdahaleleri ile uğraşmak zorunda kalmışlardır. Yirminci yüzyılda ortaya çıkan bu iki ulus devlet projesi başarısızlıkla uğraşarak, bölgeye dışarıdan müdahale eden Emperyalist ve Siyonist güçlerin savaş senaryolarına sürüklenirken, savaş sonrası dönemde bu iki devlet için İngiliz emperyalizmi kendi kurdurduğu BAAS partisi modeli çizgisinde hareket ederek, Arapların çok yoğun olarak yaşadığı bu toprakları uzaktan kumandalı yönetmek üzere yeni bir hazırlık olarak, bölgedeki Arapları örgütlemek üzere, Arap milliyetçiliğinin belirli ilkelere dayalı olarak yenilenmesini öne çıkarmışlardır. İngilizlerin çıkarları doğrultusunda Orta Doğu bölgesi yeni bir düzene oturtulurken, Araplık, Müslümanlık ve sosyalizm kaynaklı bir ülkesel sentezi BAAS partisini kurdurarak yeni dönemin Arap dünyası yapılanmasını öne çıkarmışlardır. Osmanlı sonrası Orta Doğu yeniden yapılandırılırken, İngilizler batı dünyasının birikimini kullanarak merkezi alanda ilan edilen Arap cumhuriyetlerini demokrasi ile buluşturmak ve sonraki aşamada da bu cumhuriyetleri demokrasi ile bir araya getirerek, kaynaştırmaya çalışmak gibi devlet kuruculuğu yaptıkları görülmüştür. Orta Doğu modeli olarak gösterilen BAAS modeli siyasal rejimler bu isimleri çağrıştıran üçlü senteze uygun bir yapılanma içinde uygulama alanına getirilmişlerdir. Yirminci yüzyılda Orta Doğu için model olan BAAS rejimleri son olarak gündeme gelen Suriye krizi ile dönemini tamamlayarak geri çekilmeye başlamıştır.
Orta Doğu için hazırlanmış bir model olarak İslam devletleri için hazırlanan BAAS rejimi bölgede varken, kuzeyde Sovyetler Birliği dünyanın kuzey bölgelerini etkilemeye başladığında Avrupa’nın eski emperyalistleri kendi aralarında çekişmeye başlamıştır. İngiltere, Fransa gibi büyük emperyal güçler merkezi coğrafyayı öne çıkarırlarken, Almanya, İtalya ve İspanya gibi eski devletler de yeni imparatorluklar oluşturmak üzere kıtalar ve denizler üzerinden, dünya topraklarını kendi hegemonyaları altına alabilmenin kavgalarına kalkışıyorlardı .Sovyetler Birliği’nin dağılması, ABD’nin dünya hegemonyasına girişmesi ve Avrupa Birliği’nin bir türlü kurulamaması gibi yeni siyasal gelişmeler yeryüzüne yenilikler getirirken, bu çerçeve de ikinci dünya savaşına gidilmiştir. İkinci büyük savaş İsrail’in kurulması doğrultusunda dünya gündemine girince, Avrupa’da başlamış olan birinci dünya savaşının ikinci cihan savaşı olarak dünya dengelerini bozması üzerine bir oldu bittiye getirilerek, Sovyetler Birliği’ne karşı İsrail devleti orta dünyanın tam ortalarında kuruluyordu. İsrail’in kurulmasıyla birlikte uluslararası politikalar değişmeye doğru yönlenince, Orta Doğu’nun önde gelen İslam ülkeleri BAAS rejimleriyle yakınlaşarak sosyalist ve milliyetçi politikaları içeren ulusal senteze dayalı yeni politikalar geliştirmeye çalışıyorlardı. Dünyanın en eski etnik ve ulusal toplumlarından olan Arapların İngiltere’nin güdümünde BAAS politikalarına yönelmesi, Orta Doğu’yu Siyonistlerin askeri rejimlere dayalı otoriter cumhuriyet rejimlerine mahkûm etmiştir. Orta Doğu ‘da İngiliz emperyalizmi Müslüman Kardeşler örgütlenmesiyle Batı Avrupa rejimlerine benzer bir çizgide demokrasi rüzgarlarını merkezi alanda estirmeye çalışırken, Büyük İsrail projesi ile Siyonizme yönelen Yahudi lobileri, kendi çıkarlarını koruyacak bir biçimde bölgeye askeri rejimler ya da kendisini devrim olarak tanımlayan ara rejimleri de öne çıkarıyorlardı. Son olarak Suriye’de, daha önceleri Irak’ta, Mısırda ve yakın gelecekte İran’da ortaya çıkacağı söylenen askeri yönetimlerin daha çok BAAS kökenli siyasal hareketler olarak devreye girdikleri görülen. BAAS rejimleri, Arap milliyetçiliği ile sosyalizm sentezi üzerinden demokrasilere karşı çıktılar.
İçinde bulunduğumuz yeni yılın ilk günleri ile birlikte gündeme gelen Suriye krizi, dünya politikasını merkezi coğrafyaya kilitlemiştir. BAAS rejimleriyle birlikte iş yapan devletler, İngiltere ve İsrail dengelerinde yeni dünya düzenini izleyerek ve de karşı çıkarak yeni dönemin farklı fırsatlarından yararlanmaya çalıştıkları görülmüştür. Türkiye’nin güneyinde yer alan Arap devletlerinin hemen hemen hepsi BAAS partileri üzerinden, İngiltere’ye yakın bir tutum içinde olmuşlardır. Ne var ki, bu devletleri tek ve büyük bir bölge devleti yapılanmasına İngiltere destekli BAAS rejimleri yönlendirememiştir. Arapların güçlü milliyetçilikleri giderek ağır basmaya başladığı dönemlerde, Arap milliyetçiliği sürekli olarak ön planda yer aldığı için, Irak, Suriye, Mısır, Lübnan ve Libya gibi ulus devletlerin kendi isimleriyle anılan kendi milletleri biçiminde bir yapılanma, Orta Doğu’nun Arap ülkelerinde görülmemiştir. Büyük İsrail ya da Büyük Orta Doğu gibi bölgesel emperyal projelerde merkezi coğrafya yeniden düzenlenirse, o zaman Büyük Arap Devleti, ya da Büyük Türk Birliği veya Büyük Şii Birliği gibi ulusal kimlikler üzerinden büyük ulus devleti kurma alternatifi öne çıkarılamamıştır. Küçücük İsrail Büyük İsrail Projesi ile bütün merkezi coğrafyaya egemen olmaya çalışırken, Araplar ve Türklerin orta dünya da hegemonik bir büyük devlet kurmaya yönelmelerini eski emperyalist ve siyonist devletlerin büyük oyunu olarak görmek mümkündür. Arapların yeni dönemde bir Büyük Arabistan’ı öne çıkarmaları, ya da Türklerin Orta Doğu ile Orta Asya ülkelerini bir araya getirecek bir Büyük Türk Birliği, bugünün koşullarında bütün dünya dengelerini yerinden oynatacak bir girişim olacaktır. Dünya kıtaları üzerinde kurulan büyük devletler gibi Orta Doğu bölgesinde de yeni bir büyük devletin küçük İsrail, küçük Suriye ya da küçük Irak gibi diğer devletler üzerinden kurulmaya çalışılması, ABD’nin Büyük Orta Doğu, İsrail’in Büyük İsrail ya da diğer devletlerin kendi kimlikleri üzerinden kuracakları birliktelik düzenleriyle, merkezi alanda emperyalizm ve siyonizmin baskı uyguladığı savaş senaryolarını dikkatle izlemek ve bunları engelleyecek alternatif karşıt planların uygulamaya getirilmesi gerekmektedir.
Deevm edecek