Eskatoloji son şeylerle ilgili öğretiler bilimidir. Yunanca “eschatos” (son) ve “eschata” (en son şeyler) terimlerinden türetilmiştir. Dokuzuncu yüzyıldan önce İngilizce’de kullanıldığı görülmeyen bu kelimenin sonradan özellikle Hıristiyan teolojisinde bir genel düşünce ve kavram haline geldiği görülmektedir. Günümüzde eskatoloji, sistemik teolojinin bir alt dalı olarak kabul edilmekte olup genel olarak dünyanın sonunda olacak olan olaylar kapsamı içerisinde yer alır. Dünyanın sonunda gelecek olan kurtarıcı, iyilikle kötülüğün son savaşı, Tanrı’nın dünyanın egemenliğini radikal bir şekilde ele geçirmesi, ölüm, ölüm sonrası, yargılama, ceza, Cennet, Cehennem gibi konular eskatolojinin kapsamına girmektedir [1]. Kurtarıcı beklentisinin merkezindeki figürlerin her din ve kültürde farklı kavram ve isimlerle ifade edildiğini belirtmek gerekir.
Birçok toplumda izleri görülen bu kurtarıcı karakter için Güney Amerika yerli halklarından Aztekler “Quetzalcoatl”, Mayalar “Kukulkan”, Perulular “Viarcorcha”, Algonkinler “Heilbringer”, Eski Mısırlılar “Ameni”, Sabiiler “Praşai Şiva”, Budistler “Maitreya”, Hindular “Kalki”, Mecusiler “Saoşyant”, Yahudi ve Hıristiyanlar “Mesih”, Müslümanlar ise “Mehdi” kavramını kullanmaktadır [2].
Burada değinilecek konu eskatolojinin özellikle dünyanın sonuna doğru Mesih yahut Mehdi beklentisi yahut aldatmacasıdır. Yüzyıllardır insanlar kendilerine bir kurtarıcı beklemişler ve her seferinde büyük hayal kırıklıklarına uğramışlardır. Günümüzde eskatolojinin alanını genişletmiş güçlü devletlerin Teo- Stratejik hedeflerine giren bu virus sosyal ve zihinsel gelişmesini tamamlamamış ülkelere karşı kullanılan bir sömürü aracı olmaktadır. Uzay ve Nükleer çağa geçmiş bir dünyada, yapay zeka, dijital sistemler ve holografik tekniklerin kullanıldığı günümüzde isteyen her düşünce grubu kendisine sanal bir Mehdi oluşturabilecektir. Hıristiyan ve Yahudi dünyasında Mesih beklentisi olarak yüzyıllardır aktarıla gelen hurafeler İslam dünyasına Mesih ve Mehdi meselesi olarak intikal etmiştir.
Yüzyıllarca İslam dünyası geri kalma sebeplerini akıl ve bilim yolundan ayrılışına bağlamamış kendilerini kurtaracak bir kişinin varlığı yalanıyla avunmuşlardır. Ebû Reyhan El-Birûnî (973-1048) “Maziden Kalanlar” (El-Âsâr el-Bâkiye) isimli eserinde “Mehdi ve Deccal” meselesine bir başlık ayırmış bunun ne kadar anlamsız olduğunu o yıllarda anlatmıştır: “Mehdi'nin Muhammed Bin Abdullah yahut Muhammed Bin Ali olduğu söylenir. Hatta Muhtar Bin Ebu Ubeyd Es Sakafî insanları Muhammed Bin El Hanefiye’nin ardından gitmeye davet ederken sözü edilen bilgiyi delil gösterilerek onun bahsedilen Mehdi olduğunu iddia etmiştir” [3].
Ebû Reyhan El-Birûnî sözlerine şöyle devam etmektedir: “Günümüzde dahi bazı insanlar Mehdi'yi beklemekte onun hayatta olduğunu Radva (Medineye yedi konak mesafede ağaçlı, sulak) dağında bulunduğunu söylemektedirler. Ümeyye oğulları (Emeviler) ise sözü edilen Süfyanilerin gelmesini beklemektedirler. Yine insanları doğru yoldan saptıracak olan Deccal'ın İsfahan taraflarından çıkacağı belirtilmektedirler. Gök bilimciler Deccal'ın Yezdigert bin Şehriyar'dan (ölümü DS.651) (Sasanilerin son kralı) tam 466 yıl sonra Bartail adasında çıkıp geleceğini ileri sürerler. İncil'de de onun gelişiyle ilgili alametlerden söz edilir. Yunanca yazılmış Hristiyanlık kitaplarında onun adı “antihristos “ olarak geçer ki, Morsueste rahibi Mar Theodorus İncil’e yazdığı bir yorumda bundan bahsetmektedir. Biruni bu Mehdi beklentisi ile Hicretin 318 yılında insanların Kabe’de tavaf ederken nasıl kılıçtan geçirildiği ve cesetlerin zemzem kuyularına atıldığını anlatır [4].
Mehdi beklentisi adına müslümanın müslümanı katlettiği yüzlerce örneği tarihten ve günümüzden göstermek mümkündür. Mehdi beklentisi radikal gruplardan tasavvuf gibi İslam düşünce hayatında mümtaz bir mevkiiye sahip sufî gelenek içinde dahi maalesef bulunmaktadır. Mehdi düşüncesi Zerdüştlük, Kabala, İncil, Uzak doğu dinleri ve siyasi nedenlerle İslam’a katılmış ve İslam uygarlığın gerilemesine ve toplumların tembelleşmesine neden olmuştur.
Mehdi tasavvurunun (tasarım) İslam'da nasıl ortaya çıktığı ve Mehdi'nin geleceğine inanıp inanmamak tartışmalı konuların başında gelmektedir. Mehdi tasarımının Kur'an'da yer almaması ilk dönemlerdeki birçok insanın buna iltifat etmemesi, önemli hadis literatüründe bulunmaması Mehdi beklentisinin sonradan gelişen bir düşünce olduğu tezini güçlü kılmaktadır. İbni Haldun'a göre Mehdi ile ilgili hadislerin hiçbiri Hazreti Peygamberin zamanı ile ilgili değildir. Bu hadislerde Emeviler ve Abbasiler dönemindeki içtimai, siyasi ve askeri faaliyetler tasvir edilmiş sonra da bu tür hadisler Hz Peygamberin diliyle tavsif (nitelendirilmiştir) edilmiştir. Mehdi figürünün gelişmesinde özellikle Şia’daki şekliyle ölmüş ya da kaybolmuş bir imamın gökyüzünde kıyametten önce yeryüzüne döneceği beklemesi şeklinde tezahür eden inanç tamamıyla Yahudi ve Hıristiyanlığın tesiri altında gelişmiştir. Kurtarıcı mitosunun İslam'daki yansımasında İslam toplumunda Hz. Peygamber’den sonra zuhur eden siyasi kavga ve çekişmelerin iktidar mücadelelerinin de etkisi oldukça fazladır. Afrika'daki tasavvuf hareketlerinde Mehdi inancının Diğerlerine oranla daha güçlü olduğu bilinmektedir Bu tarikatlar bünyesinde Mehdi olduğu iddiasında bulunan birçok kişi çıkmıştır [5].
Genel olarak eskatolojik bir Mehdi beklemek Şia inanç esasları arasında yer alan önemli bir prensip olmasına rağmen Ehli Sünnet’e göre Mehdilik inanç esasları arasında yer almamıştır. Ebu Hanife, Eşari ve Maturidi gibi Sünni kelam âlimleri bu konuya değinmemişler ve eserlerinde yer vermemişlerdir. Fakat buna rağmen İslam dünyasında kurtarıcı mitosunun özellikle Hicri ikinci asırdan itibaren giderek yaygınlaştığı görülmektedir. Bunun bir sonucu olarak da tarihte birçok Mehdi ortaya çıkmıştır. Onlardan bir kısmı sadece psikolojik olarak rahatsız olan insanlar grubuna dâhil edilebilecek türde bireysel vakalarken, bir kısmı ise oldukça ciddi girişimlerde bulunarak siyasi iktidarları ele geçirmeye uğraşmışlardır. Bu yönüyle içi dinsel materyallerle doldurulmuş kurtarıcı bekleme mitosu daha ziyade iktidar mücadelesi içerisinde olan insanların arzularına hizmet etmiştir denilebilir [6].
İslam dünyasına bir hurafe yahut mitoloji olarak tahrif edilmiş dinlerden alınmış ve mevzu (uydurma) hadislerle desteklenmiş Mehdi problemi günümüzde cahil İslam toplumlarını bir aldatmakta aracı olarak kullanılmaktadır. Mitolojiler ve hurafeler bazen toplumları uyutmak hatta yok etmek için kullanılabilir. Bunun tarihte çok acı örnekleri vardır. İspanyolların Aztek uygarlığını yok etmeleri böyle bir mitolojik hurafenin sonucu olmuştur. İspanyollar Güney Amerika'ya Aztek ülkesine çıkmadan önce Azteklere ait böyle bir Mehdi/ Quetzalcoatl /kurtarıcı beklentisinin bilgilerine ulaşmışlardır. Mayalar, Aztek ve diğer yerlilerin nasıl yok edildiklerinin bilinmesi insanlığın geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.
Bu araştırma özelinde Azteklerin kurtarıcı/Mesih beklemelerinin sonucunun İspanyollar tarafından nasıl bir soykırıma dönüştürüldüğü anlatılacaktır. Bu örneğin asırlardır bir hurafe olarak Mehdi bekleyen Müslümanlara ve diğer din mensuplarına ibret alma/düşünme kapısı açması umut edilmektedir.
(Devamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz)
https://www.bursaarena.com.tr/eskatolojik-yalan-mesih-ve-mehdi-2-makale,9471.html
______________________________________
[1] Cengiz Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, Ortadoğu Dinlerinde Eskatoloji Mitosları, İz Yayıncılık, 2003, İstanbul, s. 48.
[2] Muhammed Cihat Oruç, Dinlerde Kurtarıcı Düşüncesini İfade Eden Kavramlar Üzerine Bir İnceleme, Trabzon İlahiyat Dergisi, TİD, cilt / volume: 9, sayı / issue: 2, (Güz / Autumn 2022): 127-155.
[3] Ebû Reyhan El-Birûnî, “Maziden Kalanlar” (El-Âsâr el-Bâkiye), Çeviren: D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul, 2011, s. 190.
[4] Ebû Reyhan El-Birûnî, a. g.e., s. 190-191.
[5] Cengiz Batuk, a. g. e., s. 142.
[6] Cengiz Batuk, a. g. e., s. 143.