Bizde demokrasi parmak hesabıyla açıklanmaya çalışılan bir olgudur.

Hatta demokrasiyi tramvaya benzetip vatandaşı ilgisiz hatta hiç istemediği yerlere götürüp bırakanlar da yok değil…

Hani “Banker Bilo” filminde Maho Ağa (Şener Şen), köylüsü Bilo (İlyas Salman) ve arkadaşlarının paralarını alıp Almanya’ya götürme vaadiyle kamyon kasasında Türkiye’yi dolaştırarak İstanbul’da bırakıyor ya…

Bizimkisi de o hesap. Hatta beteri… AB ülkelerinde pasaportsuz gezip o standartlarda hizmet almayı hayal ederken gözümüzü Ortadoğu’nun batağında açtık.

Açtıysak tabi…

Neyse konuyu dağıtmadan devam edelim.

Sözlük anlamı ile nitelik, “bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik” olarak; nicelik ise, “bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu” olarak tanımlanır.

Demokrasilerde parmak hesabı yapmanın türlü sakıncaları olduğu ortada…

Feodalite ve tarikat-cemaat yapılanmasının büyütülüp güç kazanması “liderini besle, peşindekileri kafesle” kafasında ve blok oy peşindeki siyasetçilerin kısa vadede ekmeğine yağ sürse de işimize geldiği zaman sığındığımız cumhuriyetin köküne kibrit suyu dökmektir.

Hem de her vade diliminde…

Hele hele siyasi parti liderlerinin ne derlerse desin peşinden gidilen ağalara, şeyhlere dönüştüğü, sendikaların, STK’ların ve bağlı oldukları federasyon ya da konfederasyonların iyice “sarardığı” ya da bölündüğü bir ortamda…

Ya temsiliyet?

Kadınların, engellilerin, hatta ne yazık ki bir türlü kurtulamadığımız emperyalizm kaynaklı imparatorluk ya da ideoloji virüsü etkisiyle dini ya da etnik grupların mecliste (daha çok) temsil edilmesinin gerekliliği ifade edilir.

Son ikisi bilinçli ya da bilinçsiz üniter ulus devleti ve laik cumhuriyeti reddeden bir sosyal patoloji.

Uzmanları ilgilensin.

Orayı geçiyorum.

Kadınların ve engellilerin sorunları, hâkim zihniyet sebebiyle her geçen gün artmakta. Buna karşılık gerek TBMM’de gerekse il genel meclislerinde kadınlar da engelliler de yok denecek kadar azlar sayısal anlamda.

Bu temsil edilme elbette arttırılmalıdır ama bunun sayıyla ilgisi olduğu asla düşünülemez.

Ekmeğinin peşinde bir annenin diz boyu fakirlik içinde yangında ölen beş çocuğunun haberinin ardından “her şeyi paraya bağlıyorsunuz” diyebilecek kadar gözü gönlü nasır tutmuş bir “kadın” milletvekili var TBMM çatısı altında.

Geçtiğimiz yıllarda içinde bulunduğum bir sosyal ortamda boşandığı eşine fazlaca hak tanındığını düşünen bir erkeğe “şeriat olmazsa böyle olur” diyerek destek veren, üstelik eğitimli bir “kadın” tanımıştım.

Şimdi düşünsenize mecliste bu iki örnekten 600 tane(!) “kadın milletvekili” olduğunu…

Yine geçmişte şahit olduğum, bu sefer engelliler üzerinden bir örnek.

Birkaç yazı önce bundan bahsetmiştim, tekrar özetleyeyim.

2017 yılında Bursa Tofaş Spor Salonunda bir basketbol milli maçı olmuştu. O dönemde iktidar milletvekili olan tekerlekli sandalye kullanıcısı vekil de maça gelmişti. Engelli-engelsiz herkesle birlikte maç seyrettiğimiz, tekerlekli sandalye ile erişimi olan “engelsiz tribüne” davet ettik.

Tribüne gelmedi. Protokol tribününe çıkmak için uğraştı durdu. Bu mümkün olmayınca pota altından tek başına seyretti maçı.

Bugün de kendisinin varlığından yakın zamanda bir dijital platform için çekilen ve hayat hikayesinin anlatıldığı filminden haberdar olduğumuz, iktidar yani “icraat” cephesinde bir “engelli” milletvekilimiz var.

Ama…

Hadi gerisini söylemeyeyim şimdilik…

Sonuç olarak, önemli olan meclis dahil her mecrada sayısal değil, bilinçli varlıktır.

Kadınlar için de… Engelliler için de…

Aksi durumlar sadece o kişinin “hayatını değiştirmekten” başka anlam ifade etmeyeceği gerçeğinin yanı sıra sorunları çözmez, tam tersi, çoğaltır.

Zaten ortalık, milletvekili olma hayaliyle her türlü hak arama mekanizmasını ve dolayısıyla derdine derman arayan insanları basamak olarak kullanan ya da kullanmak isteyenlerle, hatta onların sırtından kazanım peşinde koşanlarla dolu...

İki yılda ballı kaymaklı “milletvekili emekliliği”, tekrar seçilirsen “hem milletvekili hem milletvekili emekli maaşı” başka nerede var değil mi?

Haftanın Notu:

Market zamlarını “şikâyet edin” dendi ya… Türlü vergi, akaryakıt, elektrik, doğalgaz, köprü-otoyol ve benzer zamları da Cimer’e falan şikâyet mi etsek?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.