Derviş diye bir isim, bir kavram zikredip duruyoruz sürekli. Derviş nedir, neye diyorlar? Hani Yunus Sultan’ın,
“Dervişlik dediğin olaydı taç ile hırka,
Biz de pazardan alırdık otuza kırka”
dediği gibi. Nedir bu dervişlik? Dervişin tanımını yaparken genel anlamıyla, bir tarikata mensup olan, o tarikatın kurallarına uyup yaşayandır diyorlar. Ama bunun daha da özüne yaklaşarak derviş kavramına baktığımızda, Allah’a muhtaç olduğunun farkına varıp, bu farkındalıkla bir imana yönelip, dünyaya fakir manaya zengin olan çıkar karşımıza. Burada dikkat edilmesi gereken kısım Allah’a muhtaç olduğunun farkındalığıdır. Allah’a muhtaç olduğumuzun farkındalığından ne anlayacağız? O zaman, bir insan Allah’a muhtaç olduğunun farkındalığına varamadıysa ve bu farkındalıkla yaşamıyorsa o henüz Peygambere ümmet, Allah’ın mümin kulu değildir çıkıyor karşımıza çünkü derviş, Peygamber ümmeti, mümin kul olabilendir.
Allah’a muhtaç olup o farkındalıkla yaşamak ne demektir? Varlığımızın Allah’a muhtaç olması. Mevcut ve mümkün olan varlığın var oluşu Allah’tan. Allah ismiyle zikrettiğimiz aşkın bilincin, aşkın kudret sahibinin, varlığı sırf tevhit olan o yüceliğin, evreni en küçüğünden en büyüğüne kadar yaratmış olması ve halen yaratmaya devam ediyor olması ve evren ve yaşam var oldukça yaratmaya devam edecek oluşu asla inkâr edilemeyecek bir gerçekliktir. Öncelikle bunu kabul ediyoruz. Allah diye bir aşkın varlık var ve yaratılmışlık kendiliğinden olmayıp o Allah diye zikrettiğimiz aşkın varlığın yaratmasıyla mümkündür. İnsanlık aklî boyutta ne kadar felsefe yaparsa yapsın ne kadar bilimi kullanıp ideolojik ve felsefî görüşünü desteklemeye kalkarsa kalksın, Allah’ın varlığını inkâr etmek için ortaya koyduğu tüm gayreti ve çabası boşunadır. Allah öyle bir varlıktır ki varlığını inkâr etmek için ortaya konulan bütün deliller dahi varlığını ispat eder. Allah’ın varlığını yok edemezsin, yaratılmışın Allah tarafından yaratıldığını da inkâr edemezsin. Bu değişmez ve değiştirilemez sabit gerçektir. Zat-ı Hakk Kendisini Zatî Sıfatlarıyla,
Vücut: Var olmak., varlığının Kendiliğinden olması.
Kıdem: Varlığının başlangıcı yoktur. Allah sonradan meydana gelmiş bir varlık değildir, hiçbir şey yok iken O yine vardı.
Beka: Varlığının sonu yoktur. Her şey yok olduktan sonra Allah’ın varlığı yine devam edecektir.
Vahdaniyet: Bir olması demektir. Allah birdir, eşi, benzeri ve ortağı yoktur.
Muhalefetün Li’l-havadis: Yarattığının Kendisine denk olmaması.
Kıyam Binefsihi: Hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.
Subutî sıfatlarıyla da,
Hayat: Diri olması.
İlim: Bilen olması.
İrade: Dileyen olması.
Kudret: Kadir olması.
Sem’i: İşiten olması.
Basar: Gören olması.
Kelâm: Söyleyen olması.
Tekvin: Yaratan olması.
özellikleriyle tanımlar. Bu sebeple, varlığı Allah’tan olanın, varlığının devamlılığı da Allah’ta olur, varlığının yokluğu da Allah’ta olur. Bu hakikate, “Allah’tan geldik, Allah’tayız, Allah’a döneceğiz” diyerek tanımlama yapmaktayız. Şimdi, Muhyiddin İbnü'l-Arabî Hz. Allah için şöyle bir tanımlama yaparak, “Allah, Allah olduğu için Allah’tır” diyor. Allah’ı tanımlarken bile yine Allah’ı zikretmen gerekiyor, Allah ancak yine Kendisiyle tanımlanabilecek varlıktır. Bizler öncelikle, Allah’ın varlığına kalben iman ettikten sonra, şüphesiz bir nazarla O’na kendimizde şehadet edebiliriz.
Devam edecek