Batılı güçlerin Ortadoğu'daki birinci hedefi ve kalıcı tehdit saydığı Türk varlığıdır. Tarih tekerrür eder ve Türkler yine Avrasya'ya hakim olur korkusuna göre strateji takip ediyorlar.

1-Suveyş kanalı en kestirme Asya bağlantısı. Bu kanaldan her yıl 3-4 trilyon dolar mal geçiyor. Bu yüzden küresel ekonominin en kritik noktalarından biri olan kanalı denetim altında tutmak istiyorlar. Bu ancak Doğu Akdeniz kıyılarını elde tutmakla mümkün.

2- Kafkasya üzerinden Hazar'a ulaşmak ve Hazar ötesine sarkmak bütün hammadde kaynaklarının Türklerin denetimine geçmesi demek.

3- Ortadoğu petrolleri Arap topraklarında ama tamamıyla ABD denetiminde. Suud ailesi ve diğer emirlikler ABD ile anlaşmış, onun tehdidi altındalar ve petrol gelirlerini yoksul Araplarla paylaşmaya hiç niyetleri yok. Ama hızla çoğalmakta olan yoksul Arap kitlelerin Türkiye'nin koruması altına girmesi petrolü denetim altında tutan güçlerin korkulu rüyası.

Genel olarak söyleyecek olursak; Batılı güçlerin, Rusya ve Iran'ın egemen Fars kanadının Türkler karşısında yakın işbirliği halinde olageldiklerini hiçbir zaman gözden uzak tutmamak lazım.

Ortak hesap, Doğu'da Kürt maskesi takmış bir Ermeni devleti imal etmektir.

İsrail, bölgede gerginliği tırmandırma stratejisi ile elini rahatlatmak, savunma risklerini en aza indirmek istiyor. Iran'da Türkleri destekliyor. Çünkü Türkler Fars egemenliğini istemiyor. Öteden beri bunun mücadelesini veriyorlar. Azerbaycan'da Israil SIHA'ları bunun için var. Aynı İsrail, Türkiye'nin Hazar'a ulaşmasını istemeyen en önemli güç. Türkleri kullanmak ve İran'ı parçalamak istiyor. Benzer bir durum Iran'ın güneyinde Belucistan'da da var. Orası da Türk bölgesi ve sınırları Pakistan içlerine kadar ulaşıyor. Oralarda verilen Fars karşıtı mücadeleyi Sümeroloji üzerindeki çalışmaları dolayısiyla bir Belucistan Türk'ünden öğreniyorduk ama beş yıldır temasımız kesildi nedense.

İsrail, dikkat edilirse, Siha'lar vererek Türkiye'yi Batı cephesinde de kitlemek istiyor. Yunanistan Türkiye karşısında bir şansı olmadığını pekala biliyor. Batı çıkarlarının maşalığını yaparak AB'den maddi yardım alıyor. Kuruluşundan beri buna alışmış.

Büyük Güçler İran'ı yıkmak için, İran'daki huzursuz Türk varlığını harekete geçirmek istiyor. Başka bir hesabı yok.

Biz Türkiye Türkleri olarak tutarlılık adına, İran Türklerinin verdiği mücadeleyi Türkiye'de sessizce izlemeliyiz. Şunu unutmayalım ki Türkiye neredeyse bütün piyasaları küresel sermayenin mülkü yapılmıştır. Marketlerde ürünleri satılan nerdeyse bütün markalar yabancı sermayenin kuruluşudur. Sosyal medyada sık sık yayınlanan listelerle market raflarında inceleme yapabilirsiniz. Uludağ'ın suyu bile yabancılara satıldı. Küresel finans bütün mali piyasaları ele geçirdi. Hepsinden önemlisi Türkiye'yi şu sıralar yöneten kadro başlı başına bir tehdittir. İktidarın hiçbir öngörüsü doğru çıkmadığını da artık herkes kabul ediyor.

Bu şartlar altındayken, bir casus hikayesi de ben anlatayım:  

Soğuk bir kış günü Sibirya'da bir çoban donmak üzere olan bir serçe bulur. Onu avucuna alır ısıtır, cebine yerleştırır ve sonunda dumanı tüten bir sığır tezeği görür ve canlanan kuşu sıcacık tezeğin orta yerine bırakır. Hayata dönen kuş sevinçle cik cik ötmeye başlar. Çoban ise sürüsüyle beraber yoluna devam eder. Geriden gelen bir avcı kuşun sesini duyar, onu yakalar ve boynunu kırar ve heybesine atar.

İngiliz casus Cavendish bu hikayeden şu dersleri çıkarır ki bu dersler şimdi bize çok lazım:

1- Seni pisliğin içine bırakan herkesi düşmanın sanma.

2- Seni pislikten çıkaran herkesi dostun sanma.

3- Pisliğin içindeyken sessiz kal.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.