Ülkemizde fenomenden geçilmiyor. Bir gün, D. E. Polat çiftinin hızlı ve aşırı zenginlikleri, bir başka gün N. B. Candan kardeşlerin ve N. Güngen’in durumu, arkasından F. Terim Fonu adıyla ortaya çıkan dolardan yüksek faiz kazanma olayı karşımıza çıkıyor.
Daha bilmediğimiz neler var kim bilir. İnsanların hırsı başını aşarsa, sonuç böyle oluyor demek ki! Kolay para kazanma tek hedef ve övünç kaynağı olmuş.
Bu olaylarda, kara para aklamanın yanında vergi kaçırma da var. Asıl sorun ise denetimsizlik. Ancak birisi şikayet ederse, denetim için harekete geçiliyor.
Kara para aklamada Meksika’dan sonra ikinci sırada geliyoruz. Oysa, Dünyanın çoğu ülkesinde, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nde vergi kaçırmak çok büyük suçtur.
Bizde ise sıradan bir işlem muamelesi görüyor. Hatta ‘akıllı adam Devlete para kaptırmıyor, bu Devlete vergi mi verilir’ diyenler bile var.
Peki neden oluyor bütün bunlar? Önemli olan o. Palyatif cezai yaptırımlar ve iktidara yaslanmış birtakım yargı mensuplarının vereceği kararlarla, bunların çözülemeyeceği ve önlenemeyeceği açık.
Bizim, ‘balık baştan kokar’ diye bir atasözümüz vardır. Hala ana-baba yönetiminin dışına çıkamamış, birey olamamış çocuk toplumumuz yukarıdakilerde gördüklerini örnek alıyor.
O yetmezmiş gibi 12 Eylül Askeri yönetiminden bu yana uygulanan ekonomi ve eğitim politikaları ile toplum, tüketime ve kolay para kazanmaya yöneltildi.
Yani asıl sorun, uygulanan ekonomi politikaları ve ona dayalı olarak uygulanan eğitim politikaları. Kitle iletişim araçlarının etkisi de cabası.
Bütün bunların önlenmesi, halen uygulanan politikaların değiştirilerek toplumun üretmeye yönlendirilmesi ve ülkemizin fabrika ayarlarına döndürülmesi ile mümkün olacaktır.
Bunun da şu anki iktidarla yapılmasından söz edilemez.
Ancak iktidar birleşerek hareket ederken, muhalefetin bir araya gelememesi ve sinerji yaratamaması bize geleceğimiz konusunda, ‘ümitsiz vaka’ demesek de pek ümit vermiyor.