BURSA ARENA / Haber Merkezi
WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange “Şu anda doğmakta olan bu kuşak, son özgür kuşaktır” dediğinde yıl 2018’di. Davos’taki konuşmasında Yuval Noah Harari de “Bu çağ bir dijital diktatörlük” yaratabilir sözleriyle Assange’ın söylediklerini teyit ettiğinde takvimler yine 2018’i gösteriyordu. Pozisyonları ve otoritelerin onlara bakışı farklı olsa da ikisi de aynı şeyi ifade etmişti: “İşittiklerimiz dijital diktatörlüğün ayak sesleri olabilir!”
Assange, “Yakında tüm insanların, hükümetlerin ve devlet kurumlarının küresel veri tabanlarına dâhil edileceğini ve bunun biraz totalitarizm koktuğunu”söyledikten hemen sonra, 2012 yılından beri kaldığı Londra’nın Ekvator Büyükelçiliğinin interneti kesildi.Harari de Davos’ta yaptığı konuşmasında “21. yüzyıldaki yapay zekâ ve makine öğreniminin ortaya çıkardığı güç, demokrasinin üstünlüğünden yana duran ibreyi diktatörlüklere doğru savurabilir. Demokrasi merkezi veri işlemeyi mümkün kılan yapılara uyum sağlayamazsa insanlar dijital diktatörlüklerin boyunduruğu altına girebilir…” dedikten sonra dinleyenler tarafından şok ve şaşkınlık duyguları içinde alkışlandı. Tüm bu gelecek öngörüleri şeytani bir bilim adamının dünyayı ele geçirmeye çalıştığı Hollywood filmlerini anımsatıyor. Sizce de öyle değil mi?
1995 yılında Mamoru Oshiitarafından uyarlanan ‘Ghost in the Shell' animasyonu da benzer bir dijital distopyayı beyazperdeye taşır. Film günümüzde olduğu gibigelişen dijital ve robotik teknoloji ile ruhlarını kaybetmeye başlayan karakterlerin hikâyesini anlatır.Dünya 2030'lu yıllara gelmiştir, insanoğlu sanal bir gerçeklikte yaşarken düzen de sanal yollardan sağlanmaktadır. Filmde ‘Net’bilgi paylaşım ağından çok kitleleri etkisi altında tutan, yönlendiren, devletlerin ve şirketlerin çıkarları için olayları manipüle eden sanal bir silaha dönüşmüştür. Oshii eserinde ‘Net’i tüm dünyaya erişen; çeşitli örgütlerin, hükümetlerin ve uluslararası dev şirketlerin yer aldığı ve yönettiği sanal bir ağ olarak yorumlar. Dışişleri Bakanlığının uygulamaya koyduğu ‘Proje 2501/Kukla Ustası’adlı kahramanımız ise zorlu bir süreçten sonra bilinç kazanacak ve sanal dünyanın sınırlarından kurtulup fiziksel dünyaya geçerek özgür olmak isteyecek bir yazılımdır.
Ghost in the Shell filmi ile bulunduğumuz gerçek dünya arasında neredeyse hiç fark kalmamış durumda! Kukla Ustası bizim gerçek(!) dünyamıza gelmeye çalışırken, biz de neredeyse onun gerçekliğine geçmek üzere gibiyiz! Neden mi dersiniz? Gelin cevapları beraber irdeleyelim.
Zamanda ve mekânda yolculuk yapmaya alıştığınızı biliyorum. Fakat maalesef bu sefer zaman şimdiyi ve mekân ise burayı gösteriyor! Takvimlerimiz 2020’yi gösterirken “Laboratuarda üretilen biyolojik bir silah mı?” yoksa “Doğal yollarla yayılan bir salgın mı?” olduğu tartışılan bir hastalıkla topyekûn mücadele ediyoruz. Yazıyı hazırladığım 17 Nisan 2020 tarihi, Berlin saati ile 15.23’te dijita ldünyanın verilerine göre 2.205.976 kişi koronadan etkilenmiş .558.168 kişi iyileşirken, 148.649 kişi hastalıktan hayatını kaybetmiş durumda. İnsanlığın geriye kalanı ise ülkelerinin koyduğu yasaklar kapsamında evde dijital dünyanın onlara sundukları ile hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Disney +, Netflix üzerinden film izlerken, Instagram, Facebook, TikTok gibi sosyal mecralarda takılıp, Zoom, Skype, Whatsapp üzerinden toplantılarımızı yapıp, arkadaşlarımız ve yakınlarımız ile sohbet ediyoruz! Anlayacağınız tüm dünya dijitalleşmiş durumda!
Tüm insanlık sanal dünyanın hülyalarında, can derdiyle, insani haklarının ellerinden alınışını kabul etmiş. Dünya ülkeleri ve devasa şirketler ise insanlığın geleceğini kurtarmak(!) için çalışmalarına hız vermiş. 2015 yılında Çin ile yapılan anlaşma gereği Avrupa Birliği 5G kablosuz iletişim teknolojilerinin geliştirilmesi konusunda çalışmalara hız vermiş durumda. Bu anlaşma gereğiinsan sağlığı üzerindeki etkileri tartışma konusu olan 5G, 2020’de dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Avrupa’da da aktif hale getiriliyor.
Ortadoğu’da İsrail vatandaşı olan Harari’nin ifade ettiğine göre İsrail, Batı Şeria’da dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir takip sistemi inşa ediyor. Çin, Kuzey Kore ve ABD de aynı ayak izlerini takip ediyor. Yine Harari’ye göre ancak bugün bu takip hâlâ geleneksel sistemler üzerinde yürürken yarın bir akıllı bileklik takmaya mecbur kalacağımız yapılarda işler daha da değişecek. Sokakta liderinizin posterini gördüğünüzde ne hissettiğinizi merkeze rapor edecek tarzda bir sistemi düşünsenize!
Dijital kontrolün sosyal anlamda en etkin kullanıldığı Çin Halk Cumhuriyeti ise yapay zekâ tarafından kontrol edilen Sosyal Kredi Sistemini hayata geçirdi bile! 30 yıl boyunca Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütünde çalışmış ekonomist Dr. Peter Koenig ID 2020 adı verilen bir projeden bahsediyor. Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in başını çektiği bu projenin amacı, kamu ve özel kurumların ortaklığında dünyadaki herkese dijital bir kimlik verilmesi ve insanlara çip takılması.
Son olarak, yapay zekâ ve doğal zekânın bütünleşmesi ile insanüstü bilince ulaşmayı hedefleyen Elon Musk’ta Neura Link adlı yeni bir şirket kurduğunu ve insan beynini bilgisayar ara yüzlerine bağlayacak teknolojiler üzerinde çalıştıklarını ifade etti. Musk, maymunlar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda bilgisayarların beyin gücüyle kontrol edilmesini başardıklarını belirtti.
Peki, iktisadi, politik ve teknolojik gelişmeler gerekçesiyle, insanoğlunun bilinci dijitalleştirilip, bedeni de robotlaştırılırken, tüm eski kutsal yazıtlarda tahtı kalpte olduğu ifade edilen ‘ruh’ bu işin neresinde kalıyor? Sormadan edemiyorum!.. (Şalom / Arda Eşberk)