Aralıklarla da olsa bulutları yarıp yürekleri ısıtan güneş gibi dostluklar vardır.
Metin Milli ile birkaç yıl süren dostluğumuz gibi..
1963- 66'lı yıllarında tiyatro tutkunu bir felsefe hocası yaktı yüreklerimizi, ısıtıp aydınlatan ortak ampulümüzü..
Hoca hem akşam liselerinde ders verirken, biz kurtuluş öğrenci yurdununda müdürlüğünü yapardık..
Hocada felsefe büyüklüğünde bir tiyatro aşkı vardı.,
Yakaladı gül yüzü ile rahmetle andığım Burdur’lu Sosyal Hizmetler Akademisi okul arkadaşım Yalçın Civelek’le ben Boğazlıyan’ lı Enver’i..
-Buyur Hocam hayrola?..
Gülen yüzün yanlış kulvarlarda dolaşmamış olduğumuzun belirtisi..
-Ancak diyeceklerin var sanırız buyur.,
-Çocuklar,Paydos oyunu için ikiniz adayımsınız, Metin Milli gibi.. dedi kısaca..
-Hadi gelin gidelim, tanıştırayım sizi..
diyerek bohçaladı bizi..
Buluştuk akşamcıların, deve dişi sanatçıların pipo, malboro, Pallmal ve anason flört kokulu TUNA lokantasında..
Orta boylu yağız minyon tipli Mardin asilzadesi Metin Milli ile kaynaştık oracıkta..
Sesinin tonunu sevdik.. Sıcak sohbetini de..
Hele 2-3 kadeh sonrasında mırıldandığı “Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun gelmiyorsun” Hüzzam şarkısının 20 yıl sonra varacağı zirveyi gösterdi hepimize..
Ve o günden sonrası tiyatro çalışmalarımız başladı..
Paydos oyun provalarımızın her akşam geç saatlere kadar sürdüğü Namık Kemal Orta okul tiyatro sahnesinde..
Sahne tablolarını da hünerli fırçasıyla Metin Milli süslüyordu.,
Aylarca süren provalarımızda birgün dahi olsa Metin Milli’den tiyatrodan başka ses çıkmadı, bariton küpüne batmış ses tellerinden..
Biz de zorlamadık aman bir daha söyle şu hüzzam eseri diye..
Önceliğimiz PAYDOS’a zirve kazandırmaktı..
Sanki Milli’nin ilerdeki sanat ve ticaret alanında kazanacağı zirve hepimizin malumu gibiydi..
Ve Atatürk lisesinde açıldı sahne kapımız seyirciye..
Biz 23 yaşlarında iken Rüştü Asyalı kardeşimiz 16 yaşındaki üstün yeteneği ile makyajımıza imza atmıştı hünerli parmaklarıyla..
Ve ayakta alkışlandığımız gecenin sonunda hepimizin, aylar süren Metin ikramlı poğaçalı prova yorgunlukları, yerini nemli gözlerimizin ışıldayan pınarlarına bırakmıştı..
Saray gibi kabaran göğüslerimiz de inip kalkıyordu habire..
Ve sonra 3. tiyatroda oynadık Semih Sergen ve Kerim Afşar gibi büyük ustaların da övgülerine mazhar olduk..
Ve sonra mı?
Devlet Konservatuarı sahnesinde çıktık seyirci huzuruna bir kez daha.
Coşkulu seyirciler alıkışladılar PAYDOS’a verdiğimiz emeklerimizi.,
Yine onurlandırdılar yüreklerimizi..
Bizi de şımartmıştı hem Hocamız hem Anlara seyircisi..
Hiç umursamıyorduk okulumuzun sağlayacağı geleceğimizi..
Tiyatro deliliği sarmıştı yüreklerimizin hücrelerini..
Başımızı döndürmüştü bu başarı..
Hoca ve biz sıvadık yayan yapıldak paçalarımızı..
Bahçelievler dahil, Maltepe, Ulus, Yeni Mahalle semtlerinde aradık, bize lokma sağlayacak kendimizin kuracağı tiyatro sahnesini..
Metin’in hepimizden daha üst düzeydeki varlığına güvenerek..
Aylarca bakmadığımız yer kalmadı..
Az gidip uz gitsek, dere tepe düz gitsek de, Hocamızın istediği özellikleri taşıyan sahneyi bulamadık..
Muhasebecilik yapan Metin’in bütçesi belki de yetmedi..
Bilemem..
Bu arada bir koltukta iki karpuz da olsa sınıflarımızı da geçmeye devam ettik..
Sonra mezuniyet.. Soğuyan tiyatro sevdamız ve tiyatroya PAYDOS günleri....
Metin Milli ile 1966'da kısa süren dostluğumuz ,16 Haziran'daki ölümü ile SONSUZ ALEME taşınmış oldu..
SAYGIYLA RAHMETLE ANIYORUM TÜRK SANAT MUSİKİSİNİN BÜYÜK USTASI DOSTUMU..
YÜREKLERİMİZİ VE BİRLİĞİMİZİ KENETLEYEN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN..