"Rab" kelimesi bir sıfat olarak kullanılır ve tamamı Cenab-ı Allah’a ait olan yaratan, idare ve irade eden, terbiye eden, gözetip koruyan, nimet veren, öğreten anlamları içermektedir. Günde kırk defa okunan Fatiha suresi 2. Ayeti kerimede Cenab-ı Allah,
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur
buyurarak, Rab’lığın sadece Kendisine mahsus olduğunu vurgulamaktadır. Rab’lığın sadece Allah’ın Kendisine mahsus oluşu, yaratmanın, irade etmenin, gözetip korumanın, nimet vermenin ve öğretmenin sadece Kendisine mahsus oluşudur. Allah dışında hiçbir şey yoktur lakin kelâm zahir olunca iki ortaya çıkar gerçeğiyle, Allah’ın dışında herhangi bir şeyin, kişinin, makamın ya da nesnenin yaratması, öğretmesi, idare ve irade etmesi mümkün olamayacağından anlayışımızda oldurmak yani bu özellikleri Allah dışında herhangi bir şeyle bağlamak şirktir. Cenab-ı Allah, “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” derken; “Hamd, âlemlerin Rabbi olan Bana mahsustur” yani, “Alemleri yaratan, idare ve irade eden Benim” buyurmaktadır. Her iş bir yaratılıştır, her varlık bir yaratılıştır, ihtiyaç duyduğumuz her şeyin var oluşu ve temin edilmesi bir yaratılıştır ve yaratan Rab’dır! Bu sebeple, Cenab-ı Allah, Kendisinden başka ilah olmadığını beyan ederken de Kendisinden başka Rab olmadığını beyan etmiş olur. Enam suresi 102. Ayeti kerimede,
İşte bu, Rabbiniz olan Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. Öyleyse yalnızca O’na kulluk edin. O, her şeyin üzerinde gözetleyen, denetleyen ve işlerini yürüten Vekil’dir
denilerek bu gerçek beyan edilir. Kendisinden başka ilah yani Kendisinden başka Rab olmayan Allah hem bizi hem de bizim hizmetimize sunduğu tüm âlemi yaratmış olandır, yaratmak sadece Kendisine mahsus olandır. Bakara suresi 22. Ayeti kerimede,
O Rab ki yeryüzünü sizin için bir döşek, gökyüzünü de tavan kıldı. Gökten su indirdi ve onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse bütün bu gerçekleri ikrar edip bildiğiniz hâlde Allah’a eş, ortak koşmayın
denilmektedir.
Rab olan ve Rab’lığın sadece Kendisine mahsus olduğu Allah’a ilahlık ya da Rab’lık yönüyle ortak koşmak, güvenmek, sevmek, zikretmek, kulluk etmek yönlerimizi yaratılmışlığa yöneltmektir. Yönelttiğimiz şeyler, kişiler, para, eşya, makam, güç olmaktadır. Varlığımızın devamlılığı konusunda Allah’ı yedek ilah yapıp paraya, eşyaya, makama, güce güveniyor ve bunlardan beklenti içindeysek kendimize gayrı Rab’lar edinmişizdir. Kendimizi, Rabbimizin bizlere verdiği makam, mevki, güç, para gibi dünyevilikleri, insanların faydasına kullanmak yerine kendimiz için nefsimiz için menfaatlerimiz için haksız kazanç için kullanıyor ve bunlarla varlık giyinip kendimizi güçlü ve vazgeçilmez zannediyorsak kendi Rab’lığımızı ilan etmişizdir.
Bilmeliyiz ki "Firavun", ismiyle zikrettiğimiz bir şahıs değil zihniyet olup bu zihniyet kendisini Rab zannedip bunu ilan edendir. Yaratmayı, rızık vermeyi, öğretmeyi, makamın gücünü, idare ve irade etmeyi kendisinden bilip ilan etmiştir. Oysa kulluk, Rab’lık iddiasında bulunmadan, Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğine şehadet ederek Allah’a ortak koşmadan sürdürülen yaşamdır. Kulluk, Allah’a ortak koşarken, sözle değil ama anlayış ve yaşam biçimiyle Rab’lık iddiası içindeyken, sadece tanımlanmış şekilleri yerine getirip yılda bir ay aç kalmak değildir. Bakara suresi 139. Ayeti kerimede,
De ki, “O hem bizim Rabbimiz hem de sizin Rabbiniz iken, Allah hakkında bizimle tartışacak mısınız? Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size! Ve biz, hiçbir ortak edinmeksizin dini O’na halis kılanlarız”
denilerek bizlere bu gerçek anlatılmaktadır. Allah’ın bizim Rabbimiz oluşu, bizi yaratanın ve yaratmasıyla Kendisine ait özellikler ile ziynetlemesinin gerçeğini vurgulamasıdır. Araf suresi 172. Ayeti kerimede,
Hani Rabbin, Âdem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti de onlar, “Evet Rabbimizsin, şahit olduk” demişlerdi. Bu, Kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir
denilerek bu gerçek vurgulanır.
Bizleri, Kendi zatından zahire çıkartarak yaratan Allah, yaratma gayesine hizmet edebilelim diye verdiği Kendisine ait olan özellikleri bizlere gösterip, “Sizi yaratan, yaratmasıyla sizi Kendi özelliklerim olan hayatiyet, bilme, irade etme, güç sahibi olma, görme, işitme ve konuşmayla birlikte öğrenme, sorgulama, araştırma, yorumlama, keşfetme özelliklerimle sizi donatan Ben değil miyim?” demiştir. Bizler de gösterilene yani kendimize bakıp “Evet, Sen bizim Rabbimizsin ve bizler Senden başka Rab ya da Rablar edinmeyeceğiz” dedik. Neden ayeti kerime, “Biz bundan habersizdik dememeniz için” diyerek bitiyor? Çünkü, bizler yaratılma sebebimiz için yaratıldığımız yer olan geldiğimiz dünya boyutunda dünyanın gelip geçiciliğine, sahte süsüne ve ihtiyaç duyduklarımıza kapılıp verdiğimiz sözü unuttuk! Sevdiğimiz, değer verdiğimiz, güvendiğimiz, zikredip hizmet ettiğimiz yani insan olmamızdan gelen Rabbe ait özelliklerimizi, kulluğumuzu, Rabbimizden yana değil eşyadan, paradan, makamdan, emmareden yana bunları zikredip, bunlar için yaşayıp, bunlara değer vererek ve bunlara sahip olanları sevip zikrederek, özenerek ve bunlara sahipken bunlarla emmaremiz için bulunarak verdiğimiz söze ihanet ettik, kendimize gayrı Rablar edindik! Oysa, Enam suresi 164. Ayeti kerimede,
O, her şeyin Rabbi iken, Allah’ın dışında bir Rab arar mıyım hiç? Herkesin kazandığı sadece kendini bağlar. Hiçbir suçlu bir başkasının suçunu yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, anlaşmazlığa düştüğünüz konularda size haber verecektir
denilerek böyle olmamamız konusunda Rabbimiz bizleri uyarmaktadır.
Bilmeliyiz ki, başta İblis, Firavun, Nemrut, Tağut gibi Cenab-ı Allah’ın, “Bunlardan olmayın” dediği lanetlenmiş kim varsa hepsi bir adamla sınırlı olmayıp bir zihniyettir ve bu zihniyet; kendisine başka Rablar edinen ya da Rab’lığını ilan edenlerdir. Makamını kendi çıkarları için kullananlardır. Makamıyla hizmet etmek yerine kendisine hizmet ettirenlerdir. Makamın gücünü kendi menfaatleri için kullananlardır. Bu zihniyet de kendi çıkarları için bu zihniyete itibar edip etrafında toplananlar da gayrı Rablar edinen şirk ehlidirler.
Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğine şehadet edenlerdir kendilerine gayrı Rab’lar edinmeyenler. Şehadeti olmayanın gayrı Rab’lar edinmişliği devam etmektedir.
teşekkürler Hocam