Yirmi beş yaşına kadar beyin oluşmaya devam ediyor. Kan hücrelerimiz, dört ay içinde, deri hücrelerimiz birkaç haftada, atomlarımız yedi yılda değişirken biz nasıl aynı kalıyoruz? Aynı hastalığı sonraya taşıyoruz? Değişmeyen belleğimizle. “Gelecek hayalimiz geçmiş bilgilere göre düzenlenir.”
“Resimle içgelişim” paylaşımları içinde yargısızlık, farkındalık, duygusallık ünitelerimiz de bulunur. Kendimizi tanımak ve oluşumu kavramak, sezgileri açmak gibi amaçlarımız için beynin sistemini merak ettik! Resim yapmanın ve resim okumanın beyin gelişimine etkili olduğunu düşünmekteyiz. Çalışmalarımızda yaptığımız deneyimleri paylaşırken, David Eagleman’ın “BEYİN” isimli kitabından da faydalanacağız.
1-Beyin genellikle taklit ve hayal ederek öğrenir. Taklit resimle uğraşmanın ilk basmağıdır.
2-Karar verme aşamalarında, olmuş gibi hayal etme gücümüz resim aracılığı ile gelişir. Hayal gücümüz beynimizdeki kayıtlara göre yapılır.
3-Resimde işlenen plastik kavramının beyindeki plastisite sıfatıyla uyuştuğunu fark ettik. Beyinde plastisite; biçim verme, aldığı biçimi koruyabilme özelliğini anlatıyor. Deneyim beyni değiştiriyor ve genişletiyor. Güzel sanatlara, plastik sanatlar demesine beynin bu özelliği neden olabilir.
4-Kullanılmayan eli kullanarak yapılan çizgi çalışmaları beynimizin iki tarafında yeni kıvrımlar oluşturur.
5-Beyin çalışmaya devam ettikçe yenilenir ve sanatın yeniliğine ulaşır.
6-Şekillere tepkimiz, şekle değil şeklin beyindeki kayıtları ile ilgilidir. Resim okumaları beyindeki kayıtları fark etmemizi sağlar.
7-Gözümüzün gördüğü ise kayıtlarda var olanla eşleşir. Göz bildiğini görür ve gördüğünün on katı kayıtlı değilse göremez. Resimde yapılan okumalarda, diğer katılımcıların okumalarına hak verdiğimizde bizim kayıtlı sistemimiz genişler.
8-Beyin görmek için bir içsel kalıp hazırlar. Bu kalıp nedeniyle örneğin, yüzümüzün kardaki izini kabarık olarak algılarız!
9-Bir tabloya kısa süreli bakıp gördüklerini not etmeleri istendiğinde de kişisel kayıtlar öne çıkar. Resimle ilgili detaylar görünmez. Diğer katılımcıların fark ettikleri sonra diğerlerince de fark edilir. Ve bu yolla beynimizin içsel modeli yenilenir, genişler.
10-Dış dünyada renk, ses, koku yokmuş. Dalga boylarının beyindeki algılanışlarıymış. Görünür ışık kırmızıdan maviye uzanan, elektromanyetik tayfın on trilyonda biriymiş. Radyo dalgalarını, telefon, televizyon dalgalarını, X, gama ışınlarını, mikro dalgaları göremiyoruz. Yani gördüğümüz biyolojimiz ile sınırlı! Gerçeklik beynimizin algısı oranındadır. Bu durumda Resimle uğraşmak biyolojimize etki edecek bir evrim aracıdır.
11-Duyuların birbiri ile harmanlanmasına duyu ikilemi (sinestesi) deniyor. Sözcükten tat, harften renk, hareketten ses algılanabiliyor. Bu algılama hallerini resim yaparak saptayabiliriz.
12-Bilinçli farkındalık isteyen kişi “az önce ne oldu?” sorusunu sorarak oluşumu deneyimi kavrar. Bilinçli deneyim anlık belleği fark etmektir.
13-Beynin; bilişsel çalışma, sosyal ağ, hareket, meşguliyet, yaşama amacı belirlemek, vicdanı dinlemek, soru sormak, oyun oynamak, her dem yenilenmek ile yaşlanması yavaşlar. Sanatın tüm dalları yukarıda sayılanları içerir.
14-Beyinde her şey çift iken epifiz bezi iki lopun ortasında ve tektir. Beynimizin frekansı 72-90 MHz iken epifiz bezinin frekansı 528 MHz dir. Üçüncü göz olarak da adlandırdığımız ve iki kaşımızın hizasında olan yer. Trans hali frekansımızı yükseltir. Resim yapmak bir ibadet, trans haline dönüşürse sağlığımızda artar.