Resmi algılamak, okumak bizim olgunlaşmamızla değişebilir.
Sanatsal bir resim, bizim tekamülümüz oranında ve zamanla değişik okumalara neden olur. Bu çalışmalar olgunlaşmamız ve bakış açımızı genişletmemiz için yararlandığımız bir çeşit oynaşmalardır.
.
Bir resmi okumak:
1-Yatay akış seviyesinde yapılan bir çalışmada; duygusallık, çağrışımlar, düşünceler önemlidir. Bu seviyeden yapılan çalışmalarda, ressamın yapma nedenini kolayca açıklayabiliriz.
2- Dikey akış seviyesinde, sezgisel güzellikleri barındıran çalışmalarda hislerimizin ve algımızın nedenini hemen bulamayız.
3- Ressamın ve kendimizin neler hissetiğini fark etmek, bilinçli olarak kendimizi gözlemek özbilinç açılımı sağlar.
.
SORU: Bir resme nasıl bakalım, resmi nasıl okuyalım?
- Bir resme bakmadan önce gözlerimizi kapatıp bir kaç kez derin soluk alıp verelim.
- Resme gözlerimizi bir anda açarak bakalım. Aklımızın henüz tam aymadığı haliyle elimize gelenleri düşünmeden not edelim.
- Sonra resme uzun süre bakalım ve şu soruları soralım:
İçimize dokunuyor mu?
Dikey akışta mı, yatay akıştan mı yapılmıştır?
Bu resmin kopyası kolay yapılır mı?
Soyut hareketin somut çizimi mi, somut görünenin soyut çizimi midir?
Gözlerimiz resimde dolaşıyor mu, bir noktada mı takılıyor?
Resmin müziğini işitebiliyor muyuz?
Kendimi ondan ayırmada zorlanıyor muyum?
- Çocuk bakışı ile yargısız olarak yeniden bakalım.
- Tüm gördüklerimizi unutup yeniden ara ara bakalım. Sonraki bakışımızı ilk bakışımızın notu ile buluşturalım.
Bir resim bizi içine çekebildiği gibi itebilir de! Bunun nedeni resmin ve ressamın frekansının bizim frekansımıza uzak veya yakın olmasıyla ilişkilidir.
Bir resme bir kaç kişi ile bakmak, bizde gerçekten genişlik sağlar. Hele bu grup bir kaç yıldır “RESİMLE İÇGELİŞİM” uygulamalarını paylaşmışsa! Katılımcılara teşekkür ederiz. Aklımıza gelmeyecek ama duyduğumuzda içimize sinen her algı sinemizi genişletir. Sanatta asolanda bu değil midir?
Jacek Tobet 100X70 cm 2021
1954 doğumlu Polanyalı sanatçının bir resmi ilgi alanımıza giriverdi:
..
ÖZEL NOT: Lütfen bizim yazımızı okumadan once bu resmi siz okuyun ve bir kağıda bir kaç not yazın. Böylece makalaye siz de katılmış olursunuz!
Kamuran: Ne yapmış böyle ya? Beton içine sıkışmış insanlık. İnsana benzettiğim figürü incelediğimde sonsuzluğu algılıyorum. Ancak sonsuzluk gitgide azalıyor. Kırmızı boyutsuz dev kare, bakışımda küp gibi görünmeye yatkın. Her seferinde onun küp olmadığını söylüyorken yakalıyorum kendimi! Derinlikten yoksun bir yere terkedesim var. Kırmızı bu dünyayla ve betonla ilgili geliyor bana. Kare kırmızılığı ile çok rol çalma isteği içinde! Ama bütün buna izin vermeyecek kadar güçlü kurgulanmış.
Berna: O kırmızıyı oraya koyan cürete aşığız! Ben kırmızıyı otoriter veya sıkıcı bulmadım. Aslnda mimari plan gibi duran arka planın önünde cüretkar, davetkar hatta isyankar bir havası var! Çok boyutluluğun içinde tek boyutlu haliyle her şeyden daha derin ve neşeli!
Sandra: İlk bakışta siyah daire gözümü alıyor. Gözüm resimde dolaşmaya başlayınca kırmızı burada olduğunu haykırıyor! Yerde, önde, fiziksel boyutun temeli gibi. Diğer çizgiler bu kırmızı kare ile bağlantılı. O canlı bir kaynak. Ama sabit sınırları var. Bu sınırdan tek kaçış siyah daire. Bu daire hiçbir şeye bağlı değil, sanki istediği zaman bu resmin dışında da hareket edebilir!
Nejla: Bir çıkış ararken keskin köşelere çarpmak. Kırmızı ile değişim için çabalarken en sonunda yuvarlakla çıkışı yakaladım, rahatladım!
Sevgi: Betonlar gibi kaskatı bir insan var. Esnek olmayan sert bir insan. Bedenle uyumsuz bir başa sahip. Bu başın alıp gidesi var ama kırmızı alıyor gücünü!
Kişisel okumam: Kırmızı kendi içinde dönüşen yatay akışa denk gelmektedir. Tüm renkleri ve canlılığı temsil eden dalga boyu en güçlü renk. İnsan onun etkisinde, onun hükmünde ama ona ait değil. Dikey enerjiyi hissettiren siyah düzen ve işleyişin sonsuzluğunu hissettiriyor. Sonsuzluğu kuvvetlendiren siyahtan beyaza doğru sonsuz ton akışı. İnsan bütünlüğünü, bütünsel akışa kendini değiştirerek aktarıyor. O zaman o da bütünlüğü yaşıyor. İnsan siyahtan gelip, kırmızıda eğilip, beyaza doğru akma halindedir. Kırmızı, dünyaya bağımlılık, tutsaklık algılatıyor. Şekilden şekilsizliğe doğru akış kırmızı ile bağımızın azalması oranında oluşuyor!
Bütünsel bir okuma yapmaya çalışalım şimdi de: Bir sanat eserinde ortak paydalarda buluşmak eserin bütünsel akıştan çekilme oranında kolaylaşır. Çünkü o bütünselliğin biz de bir parçasıyız. Resimde kırmızı olmasaydı nasıl bir etki değişimi olurdu? O bildiğimiz can ve kanı ifade ediyor. Başımızı kırmızı köşelere vurmadan, yani acı çekmeden bilinçlenme yaşayamıyoruz. Daire insan bilincini temsil ediyor. Seviyesi yükselen insan, sadece bilinç olarak bütünselliğe katılıyor ve özgürleşiyor
Bir damlası yaşam kurtaran kırmızı
Ancak bir karede hükümdardır.
Siyah ise bir dairede
Beyaz için durmadan doğurmaktadır!