SORU: İnsan akışkan mıdır?
Enerjiyiz, suyuz, ısıyız, kokuyuz, sonsuzuz, süreç içindeyiz, nefesleyiz, geçirgeniz, düşünceyiz: yani akışkanız. İnsan var olan tüm akışların parçasıdır. Akışımız ne çok hızlı ne de çok yavaş olmalı, tüm varoluşun ahengine uymalı. Varoluşun bir kaç akış çeşidi var:
Yatay akış: Yaşamı devam ettirmek bir amaçtır. Can merkezlidir. Zihinsel, duygusal fiziksel akışlar burada çalışır. Can gözü ile algılarız.
Dikey akış: Ruhu olgunlaştırmak için yaşam bir araçtır. Ruh merkezlidir. Sezgiler, tahayyül, genişleme söz konusudur, Gönül gözü ile algılarız.
Bütünsel akış: İçsel uyumu tamamlamak ve bütünle akışkan olmaktır Öz merkezlidir. Üçüncü göz aktifleşmiştir.
Holagram akış: Tüm var oluşla uyum ve dansa katılmaktır. Hem var hem yok olmaktır.
Yaşamımızdaki tüm tanımları en az bu üç akışa göre yeniden yanıtlamamız bizi yeniler ve akışkanlığımızı artırır. Aşağıda bir örnek çalışma verilmiştir.
Soru: “Değerli insan” kime denir?
Bu soru ile aklımıza gelen yanıtları yazalım. Yanıtlarımızı, yatay, dikey, bütünsel akış diye ayırabilir miyiz?
Yatay akış içinde: Emek veren, yaşama değer katan, hak yemeyen, faydalı, yargısız olan vb. insan değerlidir.
Dikey akışta: Güzelliğe saygı duyan, güzelliği barındıran, güçlü, hoş görülü, paylaşım yapan, öncü olan vb. kişiler değerlidir.
Bütünsel akışta: Değerli insan tanımına gerek duymadan varoluşu ile zaten değerlidir.
Bu yanıtların çoğu bizim ezberlerimiz ve beklentimizdir. Nasıl yargıladığımızı, not verdiğimizi fark edebiliyor muyuz?
Akış, birçok öğretide önemli sayılmıştır:
Taoizm düşüncesinde, istediğimiz şeye ulaşmak için çaba harcamadan, isteğimizi evrene haber vermemiz ve doğal akış içinde oluşacağına inanmamız yeterlidir. Ying-yang sembolü, zıtlıkların bir bütün oluşturduklarını açıklar.
Tasavvufta, evrensel bir düzen olduğu bu düzenin de sonsuz dönüşüm halinde olduğu kabul edilir. ANI fark ederek akış yönünü izlemek ve ona uyumlu davranmamız beklenilir. “Ne yokluğa yerinirim ne varlığa sevinirim.” diyen Yunus, zıtlıkların devamlı birbirine aktığını gayet sade olarak örneklemiştir.
Zen Budizm'in düşüncesinde de Anda olmak ve rastlantıları fark etmek önemlidir. Bu öğretiye göre, duygusal ve mantıksal alışkanlıklarımızın farkına vardıktan sonra akış haline geçebileceğimiz, aydınlanacağımız düşünülür. Bizler bazen “ya buraya hangi düşünceden geldim, nasıl düşüncelerle aktım” diye kendimizi yakalar ve şaşarız. Akışta olmak, kendini akışa bırakmak değil, akışı fark ederek uyumlanmaktır. Akış evrensel bilinçle beraberliktir artık. Akışta olan kişi sayfalarca yazabilir ve hiç karalama olmaz.
Evrensel akışı fark etmek yaşamda yüzmeyi becerebilmektir. Yüzmek eylemi hem kişisel hem bütünseldir. Zıt uçların birinde (acı-sevinç, aşk-nefret) takılırsak kişisel akışımız, evrensel akışa uymaz ve hastalıklarla boğuşuruz. Akışı fark eden kişi, hasta olsa da hastalıkla boğuşmaz, akıp gideceğinin farkındadır. Zıt uçlardaki dalgalanmaları, en az seviyede dengeleyebilmek (nefis temizliği) bilinç seviyemizi genişletir. Tüm sahiplendiğimiz sıfatlar, sınırlarımızı kalınlaştırır, akışımızı yavaşlatırlar. Akışı yavaş olan kişilerle tokalaştığımızda ellerini bir odun gibi sert ve katı hissederiz. Bazı dönemlerde negatif yön ağır basabilir, o anlarda isterseniz kendimizi gözlemleyelim, olayların pozitife akmasını bekleyip ona göre davranalım. İşte o zaman, kolay uyum sağladığımızı ve işlerimizin rast gittiğini fark edebiliriz.
Sizlere AŞK-İ-KAR İsimli kitabımızın arka kapağındaki grafiği sunuyor, hepimize su gibi akışkanlık diliyoruz.