Akış körlüğü; aklımız o anda ilgilendiğine odaklanırken, hazır olanı görmeme halidir.
Plan ve hedef, aklımızın erdiğince yaptığımız bizi otomatiğe bağlayan yönlendirmelerdir. Diğer taraftan plansız yola çıkmak zaman ve emek kaybına sebep olur. E, ne yapalım o zaman?
Yapılacak işi, günü planlamak yapılacak ilk iştir. Yola koyulmak mükemmeldir. Onu mükemmel yapan sonucu bilinen işler değil hiç aklımıza gelmeyen denk gelmelerdir. Bu denk gelişlerde bizim ile bütünün akışının birbirini tamamlaması, birbirine uyması hissedilir. Yolda iken daha önce aradığımızın orada olduğunu fark etmemek, önemli bir kavşağı kaçırmak akış körlüğüdür. Daha net olarak açıklarsak, yere düşen düğmemizi ararken yerdeki daha değerli bir şeyi görmeme halidir!
Yarı uykuluyken kardeşim gelip odasına girdi, hızlıca kapıyı kapattı. Merhabamı duymadı bile. Hım, sevgilisi ile kavga etmişler diye düşündüm! İki gün sonra ne olduğunu sorduğumda:
- Gelen ben değildim sevgilim geldi, başı ağrıdığı için odaya geçip uyudu!
Her şeyi aklımızla çözeceğimize inanırız. Oysa aklımız yukarıda anlattığım yaşanmışlık gibi, bildiği kadarını görür, bildiği kadar yorum yapar! Akış körlüğü yaşadığımızda yaşam yolculuğumuzda patinaj yaparız. Aynı sorunlarda çift dikişler yaşarız. Kendimizi şansız ve mutsuz hissederiz.
Akış yaşanmayan resimler de bizi yerimizde saydırır.
Hem ressam hem izleyici aklın sınırı içinde hapistir. Ressamın belirlediği konu, ifade etmek istediği düşünce, izleyicide de sınırlar oluşturabilir. Bu tür resimler akış körlüğünü yaşattığı gibi bunun doğal gibi algılanmasına da etki yapar. Çok şey anlatmak isteyen resim değil yazı eylemini kullanabilir.
Yazma ve karalama sonucunda kendi birikintisi akıttıktan sonra akışa geçilen çalışmalar izleyici tarafından hemen anlaşılır. Figür olup olmaması önemini yitirir. Her resim ayrı bir müzikle dans eder sanki. O yazı ve resimle izleyici de akış yaşar. Öyle ki, o yaşadığımız akışı ifade bile edemeyebiliriz!
Doğru dönüşür,
Gerçek değişir,
Hakikat genişler.
Akış; zıtlıkların sürekli birbirine dönüşmesi yani canlılık halidir.
Yatay akışta doğruyu, dikey akışta gerçeği, bütünsel akışta hakikati fark ederiz. En az üç akış içindeyiz yani! Akışımız başladığında bütünsel bakışa sahip oluruz. Kişisel güzelliğimiz açığa çıkar. O anda yapmamız gerekeni yapar, seçmemiz gerekeni seçeriz.
Muhteşem bir yazı.. Kaleminiz kıymetini bilenlerle buluşsun