Mürid, irade ve talep ederken, Allah'ın irade ettiğinden başka bir şey istemeyen, Allah'ın iradesi karşısında teslim olan; mürşide bağlanan, derviş anlamına gelen kavram olup, aklen değil kalben Allah’ın kulu olmayı istemek ve bu yolda âdetler üzere yapılan her türlü şeyi terk edip daimiliğe eren demektir. Mürid olan bir insan, iradesini Hak üzerine kılmalı, kötü arkadaşlıkları terk etmeli, nefs-i emmaresinden kaynaklı kendisine zulmetme sebebi olan zulmanî vasıfları öğrenip onlardan uzak durmalı, Allah’ı zikreden kimselerle dostluk etmeli, tövbe etmeli, Allah’ın rızası olan işler içinde, rızası olmayan işler dışında bulunmalı, rızkını helal yollardan kazanmalı ve kendisine yol gösteren Hak dosttan ayrılmamalıdır.
Mürid olmak, Allah’ın rızasına ermiş iman sahibi mümin bir kul olmak için insanın kendisine yapacağı en büyük iyiliktir çünkü imana ait kutsî bir değerle güzelleşmek, insanı nurlar! Nurlanmış olmak insanın yaratılış gayesi üzerine olduğunun ispatı olup kurtuluştur. Dünyada bulunan ve iman dışında kalan her şey dünyaya ait olup dünyada kalıcıdır ama iman, Allah’a ait değerdir ve dünyada kalmayıp her an bizimle olan ve olacak olan gerçek zenginliktir. İnsanın, dünyada kalacak olanlar için yanında götüreceği kutsiyeti heba etmesi, kendisine yapacağı en büyük kötülüktür. Bu sebeple, babadan olma, anadan doğmayla gelmiş olduğumuz Müslüman bir aile ve toplum sayesinde kendimizi Müslüman zannederek, dünyada kalacaklar için yaşayabiliriz, peki ya iman? İman, Mürid olmayla gerçekleşen, dogmatik Müslümanlıktan çok daha değerli bir kutsiyettir. İmanı hazır bulamayız! İman ehli olmayı istemeli ve isteğimizde samimi olup iman yolunda yaşamalıyız ki bu ancak mürid olmayla mümkündür. Bu sebeple mürid, Allah'ın irade ettiğinden başka bir şey istemeyen, Allah'ın iradesi karşısında teslim olan demektir. Ne istiyor Cenab-ı Allah bizlerden? Ancak kendisine kulluk yapmamızı! İşte bu kulluk, dogmatik yollarla değil kendi irademizle gönülden isteyerek mürid olmayla gerçekleşir. Cenab-ı Allah, Maide suresi 16. Ayeti kerimede,
Rızasını arayanı, Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.
buyurmaktadır. Allah’ın rızasını arayan ve bulmak için kendi iradesiyle mürid olanları, Cenab-ı Allah, karanlıktan aydınlığa çıkartacağını, dosdoğru yola ileteceğini beyan etmektedir. Musa As, Allah’ın rızasına ermek istediği için Cenab-ı Allah O’nu, Kendi tarafından ledün ilmi verdiği kuluna yönlendirmiş, Musa As da o kulu bulup kendi iradesiyle mürid olmuştur. Peygamberimiz, tevhit olan İslam’ı tebliğ edip İslam üzerine yaşanması gerektiğini bildirince, Kendisine inanalar kendi iradeleriyle O’na tâbî olarak mürid olmuşlardır. Nisa suresi 175. Ayeti kerimede,
Allah’a iman edip O’na tutunanlara gelince, onları kendinden olan bir rahmete, lütuf ve ihsana dahil edecek ve dosdoğru yola hidayet edecektir.
denilerek beyan edilen de mürid olmaklıktır. Allah’a iman edip O’na tutunanlar kimlerdir? Ali İmran suresi 103. Ayeti kerimede,
Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın.
denilerek, kendisi tutulunca doğru yola erilen ve Allah’ın ipi olarak zikredilen, Mürid olmaklıktır ki Mürid olmak, günümüzde yaşamın içinde Allah’ın rızası olmadık, yalan söylemek, çalmak, içmek, gasp etmek, aldatmak, kandırmak, makamı ve görevi kişisel çıkarlar için kullanmak, paraya, güce, makama tapınmak ve diğer tüm işler içinde olurken doğuştan Müslüman olmayla kendisini Müslüman zannederek yaşarken bir de ibadetlerin kılık kıyafet, suret ve şekil yönünde olmaktan, Allah’ı adete, zamana ve mekâna kayıtlamaktan kurtulmuş, Allah dostlarıyla dost olmayı kendi iradesiyle talep edip başarmış olmaktır. Müritler de tıpkı bizler gibi, babadan olma, anadan doğma dünyaya gelip, bizim gibi dünya yaşamı içinde bulunanlar ve bizlerle aynı şeylere ihtiyacı olan yani yemek yiyip su içmek, giyinip barınmak zorunda olanlardır ama onlar, dünyada dünya için değil dünyada Hak için yaşamayı seçmiş ve Allah’ın iradesine tâbî olmayı başararak ilahî aşk, zikir, muhabbet içinde tevhit üzerine yaşayanlardır. Birisi, Allah’ın rızası dışında her türlü işin içindeyken ibadet ederken, diğeri aşk ile gönül rızasıyla Allah dostuyla dost olarak Allah’ın rızanın içine dalmış, iman ehli mümin kuldur. Bu sebeple, Mürid olmadan iman ehli mümin kul olmak mümkün değildir. Mürid olmadan sürdürülen Müslümanlık, Hakk’a göre değil, kişilerin kendi nefsanî isteklerine göre, sözde, şekilde, surette, dilde kalan yapmacık Müslümanlık olmaktadır. Bu Müslümanlık, Allah’ın istediği değil iblisin istediği Müslümanlıktır. Hicr suresi 28-42. Ayeti kerimelerde,
Hani Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde edin” demişti. Bunun üzerine bütün melekler secde ettiler. Ancak İblis, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. Allah, “Ey İblis! Secde edenlerle olmamandaki maksadın ne?” dedi. İblis dedi ki, “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insana secde etmem” deyince, Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir” dedi. İblis, “Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver” dedi. Allah da “O hâlde, sen vakti bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin” dedi. İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi. Allah, “İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur” dedi.
buyrularak bu gerçek anlatılmaktadır. İhlasa erdiren ve Allah’ın dosdoğru diye zikrettiği yol müritlik yoludur. Cenab-ı Allah, biz kendisine inanan ve kulu olmak isteyenlere, Enam suresi 153. Ayeti kerimede,
İşte bu benim dosdoğru yolumdur. Ona uyun. Onun dışındaki yollara uymayın. Yoksa sizi dosdoğru yolumdan saptırırlar. Korkup sakınasınız diye bunu size emretti.
buyurarak uyarmaktadır. İman İslam olmak, İslam tevhide ermek, tevhit Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğine kendimizde ve her yüzde şehadet edip şehadet üzerine yaşamak olup, bu ise ancak Mürid olmakla mümkündür. Mürid olan şehadete erip Allah’ın kulu olurken, mürid olmayanlar şehadete eremeyip nefs-i emmarelerinin kulu olarak, paraya, makama, güce tapan müşriklerdir.