Münafık, bir adamın ismi olmayıp, Allah’a inandığını, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e ümmet olduğunu iddia edip, imanın, ibadetlerin ve kulluğun sadece şekil ve suret boyutunda kalarak aslında kalben iman etmemiş, kalben ümmet olmamış, kalben kulluk yapmayan zihniyetin adıdır. Bu sebeple her kim bu düşüncede ve anlayıştaysa o münafıktır. Münafıklığın cinsiyetle, mevki ve makamla, dünyevî konumla, zenginlik ya da fakirlikle hiç alakası yoktur. İçinde ikilik olan şirk bulunan, kalbinde iman değil dünya bulunan, şehadeti gayrılara olan kişiler münafıktır. Münafıklar tüm bu imanî değerleri kullanarak insanları kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullananlar, kandıranlardır. Onlar kalplerinde yasaklanmış olan zulmanî vasıflar taşırken, olması gereken rahmaniyet, insanları kandırabilmek için dilinde olanlardır. Cenab-ı Allah, Bakara suresi 10. Ayeti kerimede bu gerçeklik için,
Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.
buyurmaktadır. Allah, münafıklık için kalp hastalığı ibaresini kullanmaktadır ve kalp hastalığını yani münafıklığı, yalan söylemek olarak tanımlarken tüm zulmanî vasıflara dikkat çekmektedir. Peki söylenen yalan nedir? Cenab-ı Allah, Bakara suresi 14-15-16. Ayeti kerimelerde,
İman edenlerle karşılaşınca “İnandık” derler, şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler. Asıl onlarla alay eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır. Doğruya karşılık sapıklığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.
buyurarak söylenen yalanın ne olduğunu göstermektedir. İnandık demek dilde kalıyorsa, kalbi imanla doldurup, kalp gözüyle Allah’tan başka ilah olmadığına şehâdet yoksa bu hal ya cehalettendir ya da münafıklıktandır. İnanmak, tevhit üzerine Allah’ın kulu olarak yaşamak olup kulluk yaşamın içinde Allah’ın istediği gibi bulunmaktır. Bir birey, yaşamın içinde nefsinin istediği gibi bulunuyorsa, yaşamı, üzmek, aldatmak, hak yemek, çalmak, dolandırmak, kızmak, eziyet etmek, küfretmek gibi yasak olan zulmanî vasıflarla geçiyorsa ve ilah olarak zahirde kendisini görüp nefs-i emmaresine hizmet ediyorsa o münafıktır. Sevmeyi, zikretmeyi, muhabbet etmeyi, fikretmeyi, yüceltip hamd etmeyi kendisi için kullanıyorsa münafıktır. Bu bireyler, namaz da kılsalar, oruç da tutsalar, hacı da olsalar, kurban kesip Kur’an da okusalar tüm bu yaptıkları şeklen ve sureten olur ki bunları yaptıkça münafıklıkları onlarda daha da güçlenir de münafıklıkları onlara kendi içinde bulundukları hali doğru ve Müminlik olarak gösterir. Onlar, Cenab-ı Allah’ın Bakara suresi 18. Ayeti kerimede,
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, doğru yola dönemezler.
diyerek işaret ettikleridir. Onların gözü, dünyaya, paraya, makam ve mevkiye, şan ve şöhrete, güce ve kendi egolarına, kendi ilahlıklarına açıktır. Onların dili kendi münafıklıklarına çözülüdür de zikirleri de muhabbetleri de küfürleri olur. Onların kulakları, sadece kendi emmarelerinin fitnelerine açıktır da doğruyu işitmezler. Oysa şehadet ehli müminlerin gözü tüm bunlara kapalı, kulağı kapalı, dili kilitli olup, gözleri, kulakları ve dilleri sadece haktan yana, şehadete açıktır. Müminler, Hakk’ı severler, zikrederler, muhabbet ederler ve Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederler. Onların kullukları Allah’a olurken, münafıkların kullukları sadece münafıklığadır.
Münafıkların her söyledikleri sahte, her yaptıkları sahtedir. Onlar, imanî değerler üzerine bulunurken de böyledirler. İmanî değerleri herkesi kandırmak için ve kendi menfaatleri gereği kullanırlar. Namaz kılarlar ama kıldıkları namaz kalben değil sadece şekil olarak kalır ve bununla kıvanırlar. Oruç tutarlar ama onların orucu sadece aç kalmaktan ibarettir, açlıklarını kullanırlar da insanları bu açlıkla kandırırlar. Hacca gitmeleri sadece turistik ziyaret olur da aldıkları “Hacı” ünvanını kandırmak, akıl çelmek için kullanırlar. İnsanlar onlara bakıp, onları doğru, dürüst, adaletli, kendisinden başka herkesi düşünen ve iyiliğini isteyen güvenilir bireyler zannederler. Oysa onların her şeyi yalan ve sahtedir. Bakara suresi. 204. Ayeti kerimede,
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahit getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
denilerek tarif edilendir münafık. Onlar için Cenab-ı Allah, Kendi yarattığından ötede, gayıpta, batın olan, kendileri zahirde mutlak olandır ve Allah’ı yedek ilah yaparlarken kendilerini ilah edinenlerdir. Onların her yaptığı dünyalık kazanmak için aldatmaktır. Onlar ibadetler de dahil her yaptıklarını kalplerinde bulunan makam, şöhret, güç ve para putlarına secde etmek için yaparlar. Onlar, para kazanmak için hak yerler, dolandırırlar, çalarlar, yetim hakkı yerler. Onlar, makam ve mevki sahibi olmak için zulmederler. Onlar kendileri övülüp yüceltilsin diye, meth edilsin diye, zikredilsin diye emmarelerinin telkinleriyle yaşarlar. Onlar herkesi aldatırlar ama mümin gibi davranırlar. Onları, şeklen müminlikte görürsün oysa Cenab-ı Allah, Nisa suresi, 142. Ayeti kerimede,
Gerçek şu ki, münafıklar sözde, Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar.
demektedir. Münafıklar, yaşamla ibadeti birbirinden ayırırlar ve onlar, “O başka bu başka” gibi sözlerle kendilerini haklı çıkartmaya çalışırlar. Münafıklar, yaşamın bütünlüğü ibadet üzerine bulunmak olan Müminliği, kendi halleri olan münafıklık gibi anlatıp uygularlar. Allah’a kulluğun sadece ibadet saatinde ibadet ederken yapılan şekil olduğunu, bu şekli yapmanın yeterli olduğunu, ibadet vakti dışında dünya için yaşamak gerektiğini ve emmarenin tatmini için ne gerekiyorsa yapılabileceğini söyleyip yaparken yasaklanmış olanları doğruymuş gibi sunanlardır. Tövbe suresi, 56. Ayeti kerimde,
Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.
denilerek bu gerçek beyan edilir. Münafıklar, kendilerine verilen emaneti kendi çıkarları için kullanırlar. Bu emanet, mevki, makam ve vazife de olabilir. Münafık kişi, o makamı, o vazifeyi adaletle, dürüstçe halka hizmet adına değil de dünyevî çıkar elde etmek için kullanır. Münafıklar insanları menfaatlerine uyan ve uymayan diye ikiye ayırırlar. Menfaatlerine uyanları severmiş gibi yapıp menfaatlerine uyduğu sürece onlara itibar ederler. Menfaatlerine uymayan ya da menfaatlerine uymaz hale gelenleri de dışlayıp kötülerler. Onların yaptıkları iyilikler bile ticaret mantığıyla yapılan, arkasında riya olan iyiliktir. Münafık olmak bir kişinin kendisini kendi eliyle zulme atmasıdır.
Cenab-ı Allah, Kendisine kulluk olarak Kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edilip bu şehadet üzerine yaşanmasını emretmektedir. Tüm ibadetlerin yapılma gayesi de budur. Şehadeti olmayan kulluk münafıklıktır. Mümin, kendisinden ve her yüzden Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet üzerine yaşayandır. Münafıklık ise içinde şehadet olmayan her türlü düşünce, anlayış, yaşam ve ibadet üzerine bulunmaktır.