Mehdi, Hak üzerine doğru yolda olan, insanların iman yolunda iman üzerine gitmelerine vesile olan İslâmî bir terim olarak âhir zamanda geleceği müjdelenen, kendisine, Kehf suresi 65. Ayeti kerimede,
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan ledün ilmi öğretmiştik.
denilerek tarif edilen, Allah tarafından tevhit olan doğru yol gösterilen, Hakk’a yöneltilen, imanî hususlarda hata ve yanlışlıklardan korunan, insanları irşad eden, doğru yola sevk eden, zulüm ve haksızlıkların kol gezdiği bir dünyada adaleti tesis eden bir kuldur. Hizmetiyle, inançsızlık içerisinde bulunanlara, şüphe içinde olanlara ve batılı Hak bilenlere doğrusunu bildirip insanların kendilerini kurtarabilmelerinin yolunu gösteren, Peygamberimizin,
Size bakanlar Müslüman olmak istemiyorsa siz henüz iman etmemişsiniz.
buyurarak belirttiği, kendisine bakılınca Müslüman olunmak istenen imanı kemâl bulmuş, Allah’ın razı olduğu mümin kuldur. Cenab-ı Allah’ın rızası olan işlerde, Hud suresi 112. Ayeti kerimde,
O halde sen ve beraberinde tövbe edenler, emrolunduğunuz şekilde, doğru yolu tutun. Sizden hiçbiriniz büyüklenip, Allah tarafından konulmuş sınırları aşmasın; çünkü unutmayın yaptığınız her şeyi O görüyor.
denilerek beyan edilen, emrolunduğu gibi olurken rızası olmadık işlerden de yine emrolunduğu gibi uzak durandır. Nefsanî istekler ve menfaatten kaynaklı kişisel fikirler üzerine olmak için emredilenlere aykırı olmayandır. Gözü, kulağı ve kalbi, Hakk’a açık batıla kapalı olandır. Yaşamının merkezinde dünyevilikler bulunmayan, merkeze imanı koymuş olandır. Kıblesi Beytullah olup içinde dünyevî ihtiras, hırs, iktidar, para, makam değil, Allah sevgisi, samimiyet, teslimiyet, ilim, ahlak bulunandır.
Bu tanımlarla baktığımızda Mehdi ismiyle zikredilenin, ilerleyen zamanlarda gelmesi beklenen bir adamdan ziyade her zaman diliminde, her an yaşamın içinde Allah’ın, Peygamberimiz Hz. Muhammed ve O’nun kutlu Ehlibeyt'inin yolu olan tevhit üzerine olarak kalbinde iman bulunmasıyla Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmeyi başarmış ve bu şehadetle yaşayan “Kulum” dediği kişi olarak görmekteyiz. Bizler, Mehdi diye zikredilen olmak için gayret göstermeyip kendimizi bu tanımlamalardan ayırıp kendi dışımızda bir adam beklersek zaten iman yolundan, Allah’ın kulluğundan ayrılmış oluruz. İman yolu olan Allah’ın kulluğundan ayrılana, Mehdi beklemek, sadece nefs-i emmaresinden kaynaklı batılı Hak olarak zannetmeyle, daha çok batıla gömülerek şirk içinde kendisine zulmetmesi demektir. Onlar, Allah’ın rızası olmadık işlerin tam merkezinde olmaktan rahatsızlık duymayanlardır.
Bizler, imanî yaşam içinde emrolunduğumuz gibi yaşayabilmek için kendi dışımızda bir Mehdi beklemek yerine Mehdi özelliklerini kendimizde oluşturmakla yükümlüyüz. Nedir Allah’ın biz insanlara verdiği emri? Bu emirleri anlamalıyız ki kendimizde oluşturacağımız ve üzerine yaşayacağımız özellikleri bilebilelim!
“Yalan söylemeyin, haksızlık yapmayın, hak yemeyin, çalmayın, zulmetmeyin, öldürmeyin, yetim malı yemeyin, dolandırmayın, cimri olmayın, öfke, gurur, kibir, haset, nefret gibi iblise ait özelliklerden uzak durun, makamınızı halka hizmete kulanın, haksız kazanç elde etmeyin, doğru, sevgi ve saygılı, yardım sever olun, Beni zikredin, muhabbet edin, okuyun, Benden başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed’in Benim kulum ve resulüm olduğuna şehadet edin, Savm, salat, hac, zekât üzerine olun, uyarıcılarıma biat edin, Ehlibeyti sevin”
emirleri, emredilenleri yaparak kendimizde oluşturmamız gereken imanî değerlerdir. Mehdi ismiyle zikrettiğimiz zihniyetin tanımı, bu özellikler içindeki tüm iman ehli kullardır. Bize düşen, Allah’ın emrettiği gibi yaşamaktır. Cenab-ı Allah, Nisa suresi 59. Ayeti kerimede,
Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu hareket hem hayırlıdır hem de sonu pek güzeldir.
buyurmaktadır. Ayette, “İçinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin” denilerek işaret edilenler, Kur’an’da birçok ayette “Uyarıcı” olarak zikredilenler olup her birisi kendi devrilerinin, tevhide davet eden, Peygamber ve Ehlibeyt yolunun takipçileri olan Mehdileridir. Bizler, Mehdiyi çok uzaklarda ya da çok ileri zamanda aramak yerine kendisine bakınca onun gibi olmak istediğimiz günümüz Mehdilerini örnek alıp, onlara uyup benzemeliyiz. Nur suresi 55. Ayeti kerimede,
Allah, içinizden iman edenlere ve salih ameller işleyenlere vaat etmiştir. Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi kıldıysa, bunları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi kılacak, kendileri için seçip beğendiği Hak dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirip huzura ulaştıracaktır. Çünkü onlar, yalnızca Bana kulluk yaparlar ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.
denilerek anlatılan hakikat, iman edip salih amel işleyerek Mehdi diye zikredilen kulluk bilincinde olacağımızdır. Güç ve iktidar sahibi olmak, iman üzerine kulluk bilincinde imanı güçlü ve kendi beşerî varlığımızda iktidarın, dünyevî çıkarların ve nefs-i emmarenin değil kendimizin oluşudur. Hak din olarak zikredilen ise Mehdi özelliğinde yaşadığımız imanî yaşayıştır. Bizler, Mehdi denilen özellikler üzerine olmadan asla gerçek huzura kavuşamayacağız çünkü insan olarak yaratılmamızın bize yüklediği sorumluluk Mehdi olmaktır. İnsan kalbinde taşıdığı sorumluluğu yerine getirmeden huzura kavuşamaz! Yalnızca Allah’a kulluk yapmak, hakiki iman üzerine olmakla mümkündür. Buna terki dünya denilmiştir. Para, makam, iktidar, nefsanî çıkarlar, dünyevî zenginlik sahibi olmak için emre karşı çıkmak, kulluğumuzu batıla yapmak, bunları ve nefsimizi Allah’a ortak koşmaktır. Mehdi özelliğinde olmadan, Allah’a ortak koşmaktan kurtulamayız. Bakara suresi 165. Ayeti kerimede,
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını eş ve ortak tutanlar vardır ki, onlar bunları, Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.
denilerek Allah’a ortak koşan şirk ve küfür ehli ile Mehdi ismine layık olmuş iman ehlinin tanımı yapılmaktadır. Mehdi olmak, Allah’ı dünyevî her şeyden daha çok sevip sadece ve sadece, emrolunduğumuz gibi dosdoğru olarak Allah’a kulluk yapmaktır. İman üzerine Allah’ın razı olduğu mümin kulluk, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ile mümkündür ve şehadet ise Mehdi olmakla gerçekleşir. Şehadeti olmayanlar Mehdilikten uzak şirk içinde kendi zanlarıyla yaşayanlardır.