Bazı konuşmacılar katıldıkları toplantılarda yerli ve milli olmaktan yana olduğunu nedense araya sıkıştırıp söyleme ihtiyacı duyuyorlar. Etkiyi artırmak için de “Şu da yerli olmalı“ diye beyanda bulunmayı ihmal etmiyorlar.
Bursa Elektrik Mühendisleri Odası 1986 yılından sonra Bilgisayar Fuarları ve Semirleri düzenliyordu. Son günde de dinleyicilerin soruları seçilen panelistlerce cevaplandırılıyordu.
Biri söz aldı ve Odanın Türkiye genel başkanına sordu: “Dinlediğimiz seminerlerde bilgisayarların gelecekte her işi yapabilecekleri anlatıldı. Ben İşletme Bölümünde okuyorum. Bu muhasebeyi de tutacakmış. Ben iş bulamam. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?..”
Başkan da cevap verdi: “Evet biz de aynı endişeleri duyuyoruz. Bilgisayarların böyle yaygın kullanılmaması için araştırmalar yapıyoruz. Kısıtlamaların getirilmesi için girişimlerde bulunacağız..”
Şaşırdım ve söz aldım: “Bundan 100 yıl önce piyasaya otomobil çıktığında dedeleriniz deseydi ki bu kadar nalbant ve at arabacı işsiz kalır. Otomobilin kullanımı kısıtlayalım diyerek sizin geleceğinize karar vermelerini kabul eder misiniz?..” Dedim.
Hep bir ağızadan “hayır kabul etmeyiz” dediler.
“Peki bu günden siz gelecek nesillerin nasıl yaşıyacağına karar verme hakkını nerden alıyorsunuz?..” diye sordum ve “Peki muhasebeciler ne olacak? Nalbantlar ve arabacılar nasıl sürücü ve tamirci oldularsa bilgisayar kulanıcıları da iş gücünde vasıf değiştirecekler. Verimlilik artacak ve bir defter yerine onlarca defter tutacaklar..” Şeklinde açıklamalarda bulundum.
Baktığınızda oda başkanı kendisini aydın, ilerici, devrimci, çağdaş olarak nitelendiriyordu. Fakat davranışları ve ifadeleri ile tutucu tavır aldığını görüyoruz. Kendini muhafazakar dindar olarak niteleyen aydınlarımız da, bir zamanlar televizyon seyretmeye karşı olduklarını söylemişlerdi.
Burada asıl soru: Gelişen araçlar kullanıldığında biz ne olacağız?
Bu sorunun cevabını verebilmek için sorulması gereken “Bu cihazlar veya araçlar niçin geliştiriliyor ve yapılıyor?..”
Tabii ki VERİMLİLİĞİ VE ÜRETİMİ ARTIRMAK İÇİN.
İş gücü, bu araçları kullanabilmek için vasıf değiştirecek. Okulların ve eğitim kurumlarının görevi de bu değişimi gerçekleştirmek.
PEKİ BİZ NİYE YAPMIYORUZ?
1971 Yılında ODTÜ’de ingilizce hazırlık sınıfındayız: ikinci sömestrede araştırma ve tanıtım makalelerinin yer aldığı bir kitap okuduk. O yıllarda Türkiye’deki tüm okur ve yazarlar tercüman olsalar, Amerika’da bir haftada yayınlanan bilimsel makaleleri ancak bir yılda tercüme edebiliyorlar. Yani ABD’ye yetişme ihtimali yoktu. Verimliliği ve üretimi artırmak yani maliyetleri düşürerek rekabet piyasasına ayak uydurma zorunluluğu vardı.
Stratejik ürünleri üretmek için çaba göstermeliyiz. Bu yönde kullanımda gecikmemeliyiz. Onun için her şeyi yerli yapma şansımız malesef az. Bir cihazı yerli üretemesek bile kullanarak millileştirebiliriz.
Aynı tartışmalar şimdi de “yapay zeka” için yapılıyor.
Üzülüyorum..