Son günlerin en popüler konusu bu: Kim daha çok soyunacak ve sınırları zorlayacak?
Tarzını hiç sevmesem de modacı Cemil İpekçi’nin bir söyleşisine rastladım sosyal medya da. “Dekoltenin de sınırı olmalı ve o ölçü ya kadını çok cazip ya da basit gösterir. O denli soyunmuş bir kadınla ne bir davete ne de bir yemeğe giderim. Ayrıca benim işim soymak değil giydirmek” diyordu. Galiba bakış açıma en yakın yargı buydu.
Tüm yaşantım boyunca insanların özgürlükleri konusunda hassas davranmış ve adil olmaya çalışmışımdır. Örtündüğü için haksızlığa uğramış kadınlarımızın yanında yer almışımdır.
Bugün hem örtünen hem de çok açılan kadınlarımızı eleştireceğim.
Kadın ya da erkek diye ayırmadan söylemeliyim ki saygıyı kişi kendisi hak eder. Kendisini konumlandırdığı yeri yine kendisi seçer. Tuttuğu ayna doğrudan kendisidir.
Dinin “Örtünün!” emri günümüzde hala tartışılırken, inanmış insanın Tanrı buyruğu saydığı şeyi yapma özgürlüğü vardır. İnançlarından ötürü kimse aşağılanamaz, kimsenin özgürlük alanına girmediği sürece anayasanın koruması altındadır. Toplumun buna hiç itirazı olmamıştır. Ta ki kurum ve kuruluşlara kıyafet özgürlüğü gelene kadar.
Kıyafet yerini ve zamanını iyi seçtiğinizde sizin saygınlığınızdır. Ve aynı zamanda işinize saygınızdır. Bu evrensel bir yargıdır. En özgür ülkelerde bile bu durum dikkate alınır. Örneğin bir cezaevine şortla ya da dekolte kıyafetle giren bir avukat hanım ya da polis memuru gördünüz mü? Ya da sınıfa bu kılıkla giren öğretmen? Örnekleri çoğaltabiliriz.
Son günlerde mezuniyet günleri ile ilgili tartışma bu konuyu bir kez daha gündeme taşıdı. Okulda olması gereken tören ile müzikli mezuniyet günü ya da balosu aynı şey değildir. Sayın Bakanın pahalılığı dem vurarak yasakladığı bu özel günde sapla samanın karışması kaçınılmazdır. Geçmişte yaptığımız bu özel gecelerde hiç böyle tatsızlıklar yaşamadık. Çocuklarımız istedikleri gibi giyinip gönüllerince eğlenirler, anılarına güzel bir geceyi dahil ederlerdi.
Örtünmenin de açılmanın da ayarı kaçarsa toplumda ayrışmalar kaçınılmazdır. “Ben İzmir de kapalı kadın görmek istemiyorum.” diyen kadınla, avm de rastladığı şortlu genç kız için amiyane tabirler kullanan o sakallı (!) yobaz farklı değildir gözümde.
Örtünmüş bir kadın bunu Allah için yapıyorsa vücut hatlarını apaçık belli eden kıyafetler giymeyecek. Ben modern bir kadınım diyen de ilk çağ görüntüsünde sokaklarda gezmeyecek. Tepki görürlerse de şaşırmayacaklar. Asla tepki görsünler demiyorum. Yazımın başında söylediğim gibi yerimizi kendimiz belirleriz.
Kadınlarımız horlanıp, aşağılanıp, cinsel bir obje, bir eşya gibi görülürken kendimize dikkat etmemiz gerekliliğini vurguluyorum.
Metro ve otobüslerde karşılıklı oturan kadın ve erkeklerin pantolon giyiyorum rahatlığı içinde bacaklarını açarak oturmaları kadar iğrenç bir görüntü olamaz. Hele ki karşısında karşı cins oturuyorsa. Giyiminiz kuşamınız ne olursa olsun zarafet ve edep sizi ondan daha çok öne çıkarır amacınız dikkati çekmekse eğer.
Uluorta sakız çiğneyen, ağzını kocaman açıp dondurma yalayan bir bayan, sakalı ve bıyığıyla oynayan bir adam isterse ilah olsunlar, seviyeleri bellidir. Buna bir de artık bizden ayrılmaz bir parça olan telefon konuşmalarını da eklemeliyim: Toplu taşım araçlarında aşkım, tatlım ve benzeri özel konuşmaları duymak zorunda değiliz. Aşkınız, tatlınız da mübarek olsun ama özeli genelleştirmek çok büyük görgüsüzlüktür.
Toplu taşım araçları demişken ev rahatlığında yapılan sesli sohbetleri dinlemek zorunda kalan bin bir sorunla boğuşan, yorgun, hasta insanlar için de hak ihlalidir biline.
Değerli dostlarım, yaşadığımız zamanı kuralsızlığa taşımak bizi suçlu yapmaz ama görgüsüz yapar, yanlış anlaşılmalara hatta bazen kaosa sürükler. Çok özendiğimiz batı dünyası insanı dışıyla değil içiyle ve değerleriyle ölçer. Eğer ciddi anlamda o seviyeye ulaşmak istiyorsak bugünden tezi yok içimizdeki yetenekleri öne çıkarıp onları zenginleştirme ve topluma değer katma yönünde harcamalıyız zaman ve paramızı. Binlerce liralık giysiler bize giydiğimiz anda mutluluk verecektir sonrası yoktur. Bir toplulukta dikkati çekmek sınırlı bir zamandır.
Unutulmamaksa derdimiz üretmek zorundayız.
Değerimizi dışımızda değil özümüzde aradığımızda biz de bugün şikâyet ettiğimiz hiçbir sorunla karşılaşmayacağız.
Selam ve muhabbetle…
Teşekkürler hocam