Bağımsız düşünce kuruluşu ‘Toplum Çalışmaları Enstitüsü’ direktörlerinden Doç. Dr. Asmin Kavas’ın kaleme aldığı “Kaybolan Çocuklar Krizi: Türkiye ve Dünyada Mevcut Durum, Zorluklar ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporu, bugün dikkatimi çeken yönleriyle inceledim.

Raporda, Diyarbakır’daki Narin çocuk cinayetinin gündeme oturuşunun; Türkiye’deki kaybolan çocuklar sorununun ne kadar ürkütücü boyutlara ulaştığını, çocuk istismarı yaygınlığını ve derinliğini ortaya koyduğundan bahsedilmiş.

Muhtelif Batı kaynaklarından verilerin de örnek gösterildiği raporda, 2022 yılında dünya genelinde kaybolan çocuk sayıları şöyle sıralanmış;

Her yıl için ortalama yaklaşık,

•Avustralya’da 20 bin,

•Kanada’da 45.288,

•Almanya’da 100 bin,

•Hindistan’da 96 bin,

•Rusya’da 45 bin,

•İspanya’da 20 bin,

•Birleşik Krallık’ta113 bin,

•Meksika’da 120 bin,

•Brezilya’da 40 bin,

•ABD’ de her 460 bin çocuk..

Listede Vietnam, Bosna, Afganistan, Irak, Suriye, Ukrayna, Doğu Türkistan, Sudan, Yemen ve Gazze gibi bölgelerdeki askeri müdahale ve savaşlarda, hatta (ülkemiz dahil) dünyanın bir çok yerinde yıkıcı depremler sonrası kaybolan çocuklara dair veriler yazılmamış. Bu sıralamada bizim ülkemiz de yok.

TÜİK’in 2024 Nisan ayı verilerine bakıyorum;

Türkiye'de son 9 yılda kaybolan çocuk sayısı toplam 104 bin 531 görünüyor. TÜİK, “ülkemizde yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuk kaybolmaktadır” şeklinde bir açıklama yapmış. TÜİK’in inandırıcılığını tarife gerek var mı bilemiyorum. TÜİK’in bu verilerini kaçla çarparsınız, ya da doğrudan inanır mısınız onu da bilemiyorum.

Doç. Dr. Asmin Kavas, raporunda “Çalışmanın en çarpıcı bulgusu, Türkiye’nin kaybolan çocuklar konusundaki uluslararası ağlara üye olmaması ve dolayısıyla, çocukların bulunması için hayati önem taşıyan küresel işbirliği fırsatlarından yararlanamamasıdır..” şeklinde bir eleştiride de bulunmuş.

Oysa aynı raporda, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde her yıl yaklaşık 250 bin çocuğun kaybolduğu ve Avrupa dışındaki ülkelerde bu tablonun daha da ürkütücü olduğuna vurgu yapılmış. Örneğin, Hindistan’da her 8 dakikada bir çocuk kaybolurken bu çocukların ya zorla çalıştırıldıkları ya da seks işçiliğine itilerek insan kaçakçılığına maruz bırakıldığı da belirtilmiş.

Yani yukarıda sıralanan ülkelerin aralarındaki kurumsal işbirliklerine rağmen, bir önleyici sonuç alamadıkları görülüyor. Bir başka deyişle söylersem, bu noktaya çözüm için öyle “küresel işbirliği” falan gibi bahislerin de birer fanteziden öteye geçemediği ortada.

Sırası gelmişken, çocuk hırsızlarının kimler olduklarını bir kez daha yazarsak, asıl “o hırsızların kendi aralarındaki küresel işbirliği” nin ne denli güçlü olduğu, yine ortaya çıkacaktır.

2022 Yılında yayınlanan bir araştırma yazımda, kaybolan/ kaçırılan çocuklar için;

* Bağımlı yapılarak uyuşturucu kaçakçılığı ve ticaretinde,

* Askeri eğitimle yetiştirilerek savaşlar ve iç çatışmalarda,

* Yine tehlikeli (bomba gibi) savaş araçları imalatında,

* Seks ve çocuk pornosu ticaretinde,

* Üstün zekâlıların seçilerek bilimsel (!) çalışmalarda,

* Öldürülerek böbrek, kalp, damar, kemik iliği, bebeklerin göbek bağı, özellikle kan hücreleri gibi organ ticaretinde,

* Yine öldürülerek bilimsel (!) çalışmalarda “kadavra” olarak,

(Ayrıca araştırmacılık düzeyi yüksek bir arkadaşımın tespitlerine göre ise)

* Satanist ayinlerde kurban edilmelerde..

Kullanıldıkları gibi konular çıkıyor karşımıza..

Şeklinde tespitlerde bulunmuştum.

Bu sıralamamın her bir satırını lütfen dikkatlice inceleyin. Ve bu hırsızların, dünyayı örümcek ağı gibi sarmış “işbirlikçi” örgütlenmelerini düşünün.. İşin ne kadar hayati derecede önemli olduğunu ve bu insanlık dışı eylemlerin iğrençliğini daha fazla anlayacaksınız.

Ben konuyu sadece “toplumda farkındalık” anlamında bu naçizane satırlarımla gündeme taşımaya çalışıyorum, o kadar..

Ancak bir şeyi eklemeden de geçemeyeceğim;

Sahi ülkemizdeAile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı” adında bir devlet kurumu da var değil mi?

Umarım o rengârenk türbanlarıyla topluma oldukça şirin görünen Bakanımız, bu konuyu daha derinlemesine düşünür ve elinden bir şey gelemese dahi azami gayreti gösterir. Biraz da Allah korkusu varsa, bu konu geceleri rüyalarına girer ve uyuyamaz..

Neticesinde, 21. Yüzyılda “Kayıp / Kaçırılmış Çocuklar” sorunu, sadece bizim değil tüm dünya insanlığının sırtında saklanamayan bir kambur gibi duruyor.

Çocuklarınıza sahip çıkın ve sağlıcakla kalın..

21.09.2024

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Mehmet Özdemir 3 ay önce

Harika bir yazı. Kaleminize, yüreğinize sağlık.

Avatar
Hasan Şahin 3 ay önce

Tebrik ederim. Bakan hanımın sizi arayıp bu çok önemli konuda görüşlerinizi alması gerekir.

Avatar
Remzi Dilan 3 ay önce

Önemli bir soruna bir kez daha dikkat çekmişsiniz. Dünyada 23 Nisan Çocuk Bayramına sahip tek ülke olan Türkiye, bu alanda da farkındalık yaratacak olağanüstü bir çalışma yapmak yerine taassubun girdabında debeleniyor. Yazık, çok yazık. ELİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK.