Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce planlanan resmi Ukrayna gezisine başlamak üzereydi. Uçağına binmeden önce Havaalanında basın toplantısı düzenliyordu ki, İdlib’den kara haber geldi.

Çatışmaların önlenmesi amacıyla bölgeye takviye olarak gönderilen Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına, Esad rejimi unsurları tarafından yapılan topçu atışı sonucu 4 asker şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 9 asker-sivil de yaralanmıştı.

Hain saldırıdaki kayıp sayısı, akşam saatlerinde yine Erdoğan tarafından 5’i asker, 3’ü sivil olmak üzere 8 şehit olarak açıklandı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, gece saatlerinde, şehit sayısını 7 asker, bir sivil olarak düzeltti.

Rusya, ‘Takviye birliklerinin sevkiyatı konusunda Türkiye bizi uyarmadı’ diyor, Ankara ise bunu yalanlıyordu.

***

İdlib’deki saldırının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna gezisine rastlatılması ise dikkat çekiyordu.

Peki neden Ukrayna’ya yaklaşanı adeta elektrik çarpıyordu dersiniz?

ABD Başkanı Trump, ‘Ukrayna Cumhurbaşkanı ile ilişkileri nedeniyle hakkında açılan ‘azil’ soruşturmasıyla cebelleşiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Türk akımı projesini engelleyeceğim, bu konuda ABD ile işbirliği yapacağım’ diyen Ukrayna’yı neden ziyaret ediyor?..

Erdoğan’ın, ‘Rusya’nın yasadışı olarak Kırım’ı ilhakını Türkiye olarak tanımıyoruz’ açıklamasını Kiev’de de tekrarlayarak Putin’e bir nevi rest çekmesinin amacı ne?

Acaba Putin, İdlib saldırısına göz yumarak, ‘Ukrayna-Kırım, yaklaşma İdlib’de vururum’ demek mi istiyor?

Ve ‘Türkiye’nin Ukrayna’yı silahlandırdığı’, imzalanan anlaşmaların 'silah yardımını da içerdiği' iddiası doğru mu?

***

Önce, ‘İki eski dost olan Rusya ile Ukrayna’nın neden düşman olduğunu mercek altına alalım:

Sovyetler Birliği'nde 1990'lara gelinirken yaşanan çözülme sürecinde Ukrayna'da da milliyetçi dalga yükselişe geçti.

24 Ağustos 1991 tarihinde Sovyetler Birliği'nden ayrıldı ve Leonid Kravçuk ilk Devlet Başkanı oldu.

İki ülke, Kırım'daki Karadeniz Filosu'yla ilgili anlaşmazlık yaşarken, 2001 yılında Karadeniz'in üzerinde, 88 yolcusu olan Rus yolcu uçağının düşürülmesi gerginliği tırmandırdı.

2001 yılında muhalif gazeteci Georgiy Gongadze'nin öldürülmesiyle Ukrayna'da başlayan siyasi kriz, Rusya yanlısı Devlet Başkanı Kuçma'nın ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla derinleşti.

2004 Devlet Başkanlığı seçimi Ukrayna tarihinde önemli bir kırılma noktası oldu. Dönemin Başbakanı Viktor Yanukoviç'in karşısına, muhalif güçleri çevresinde toplayan ve batı'nın desteğini arkasına alan "Naşa Ukrayna" bloğu lideri Viktor Yuşçenko aday olarak çıktı.

Seçimin ikinci turunda, Rusya yanlısı Yanukoviç yüzde 49,4, Yuşçenko yüzde 46,6 oy alınca olanlar oldu. Kiev'deki bağımsızlık meydanı başta olmak üzere ülkede kitlesel gösteriler patlak verdi. Yuşçenko'nun seçim kampanyasında turuncu rengi kullanmasından dolayı bu olaylar "turuncu devrim" olarak adlandırıldı.

Gösterilerin büyümesi üzerine seçim sonuçları geçersiz ilan edildi ve oylamanın tekrarına karar verildi. Yeniden yapılan seçimlerde, batı destekli Yuşçenko yüzde 51,9 oy alırken, Rusya yanlısı Yanukoviç'in oyları yüzde 44,2'de kaldı. Böylece Yuşçenko ülkenin yeni Devlet Başkanı oldu.

2010 yılında yapılan Devlet Başkanlığı seçiminde ise Rus yanlısı Viktor Yanukoviç Devlet Başkanı seçildi. Yanukoviç'in, Karadeniz Filosu'nun Kırım'da bulunma süresini 2042 yılına kadar uzatan anlaşmaya imza atması, Ukrayna'da Rusya karşıtları ve milliyetçilerin sert tepkilerine yol açtı.

Yanukoviç iktidarının Kasım 2013'te Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması'nı imzalamayı reddetmesi üzerine Kiev'de başlayan olaylar, Ukrayna'yı tarihinin en büyük kaosuna sürüklerken, Rusya ve batı arasında "soğuk savaş" yıllarını aratmayan gerginliklerin de başlangıcı oldu.

Yanukoviç'in iktidardan inmesi talebiyle Kiev’de patlak veren kitlesel protesto eylemleri, başkenti savaş alanına çevirdi. Çatışmalarda 100'ü aşkın kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı.

Bölgede olaylar sürerken, Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ve Rusya destekli Donetsk ile Lugansk Halk Cumhuriyetleri'nin Kiev'den tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmelerini, Rus donanmasının Ukrayna'ya ait teknelere el koyması izledi.

Kiev, Rusya ile 1997 yılında imzaladığı "dostluk, iş birliği ve ortaklık" anlaşmasını yürürlükten kaldırdı. Halk arasında Rusya karşıtlığı zirve yaptı.

***

Ukrayna - ABD ya da Trump- Vladimir Zelenskiy ilişkisinin yol açtığı gelişmelere gelince…

ABD istihbaratından, adı açıklanmayan bir yetkili, Başkan Donald Trump'ın büyük bir skandala yol açtığı iddiasını ortaya attı. Söz konusu skandalın ABD Başkanı'nın Ukrayna Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeyle ilgiliydi.

Beyaz Saray, Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ile yapılan telefon görüşmesinin tamamen kanunlara, yönetmeliklere ve devlet geleneklerine uygun olduğunu savunuyordu.

Buna karşın ABD Kongresi'nin Temsilciler Meclisi, Trump’ın görevini kötüye kullanarak 2020 Başkanlık seçimlerindeki olası rakibi Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın soruşturulması için Ukrayna'ya baskı yaptığı şüphesiyle görevden azil sürecini başlatıyordu.

Donald Trump mitinglerde ve basın toplantılarında sık sık Demokrat başkan adaylarından Joe Biden ile oğlunun soruşturulması gerektiğini söylüyordu.

Beyaz Saray, Kongre'den ve basından gelen 'görüşmenin içeriği kamuoyu ile paylaşılmalı' baskılarının ardından Trump - Zelenskiy görüşmesinin dökümünü yayımladı.

Döküme göre, Trump, hem 2016 seçimlerinden önce Demokrat Parti Ulusal Komitesi'nin sistemine yönelik siber saldırıyı soruşturması için tutulan Crowdstrike şirketini, hem de Biden'ın oğlunun şirketiyle ilgili konuyu görüşmede gündeme getiriyordu. Zelenskiy'den, Crowdstrike şirketiyle ilgili durumu incelemesini istiyordu. Ayrıca, Demokrat Parti Ulusal Komitesi'nin Ukrayna'da olduğu söylenen sunucusunun yerinin tespit edilmesi için de yardımda bulunmasını rica ediyordu.

Zelenskiy de bu konuların kendisi için de önem taşıdığını kaydederek, "Ukrayna Cumhurbaşkanı olarak size tüm soruşturmaların açık ve şeffaflık içinde yürütüleceğinin garantisini verebilirim" diyordu.

Joe Biden, Barack Obama yönetiminde Başkan Yardımcısı olarak görev yaparken, oğlu Hunter Biden de, Ukraynalı bir işadamının enerji şirketinde yönetim kurulu üyesiydi.

Trump bu nedenle, burada bir çıkar çatışması olduğunu iddia ediyor ve Biden ailesinin Ukrayna bağlantılarının incelenmesi çağrıları yapıyordu.

Temsilciler Meclisinde ‘Azledilmesi’ kabul edilen Trump, partisine mensup senatörlerin çoğunlukta olduğu Senatoda yapılacak oylamanın sonucu konusunda ise şimdi oldukça rahat görünüyor.

***

Gelelim ilişkiler ağının bir başka cephesine…

ABD Başkanı Donald Trump’ın eski seçim kampanyası yöneticisi Paul Manafort’un, Ukrayna adına yürüttüğü lobi faaliyetinde Türkiye bağlantısı olduğu da iddia ediliyordu. Sızdırılan e-mail yazışmalarında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) Başkan Yardımcısı ya da başkanı olarak görev yaptığı dönemde Ukrayna hükümeti adına para karşılığında lobi faaliyetinde bulunduğu öne sürülüyordu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6 Kasım 2019 tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bir bakanın adının bazı ‘uluslarası yasa dışı’, ‘ahlak dışı’ uygulamalara karıştığını öne sürüyordu. Kıklıçdaroğlu, bu bakanın ismini ise açıklamıyordu.

Daha sonra kimliği bazı internet sitelerince açıklanan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ukrayna hükümeti adına 230 bin Avro karşılığı lobi faaliyetinde bulunduğu iddialarını reddederek şu açıklamayı yapıyordu:

"Hamdolsun siyasi hayatım boyunca etik olmayan, hesabını veremeyeceğim hiçbir davranışta bulunmadım… Paul Manafort adını da ilk kez bu şahıs ABD’de ceza aldığında duymuştum. Her ikisi de milletvekili olan (Serhiy) Lovoçkin ve kardeşi ile ise geçmişe dayanan dostluğumuz var. Adı geçen eski Ukrayna Devlet Başkanı (Viktor) Yanukoviç döneminde Başkanlık İdaresi Başkanıydı. AKPM üyesi olduğum dönemde şimdiki AKPM üyesi Türk milletvekilleri gibi birçok üye ülkede çok sayıda seçim gözlemciliği (30 civarı) yaptım. Seçim değerlendirmeleri ise ortak raporda yer alır… Ukrayna dahil, Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin Avrupa Atlantik kurumlarıyla entegrasyonunu her zaman destekledim ve desteklemeye de devam edeceğim.."

***

Bütün bunlara bir de, Trump’un seçim kampanyasına destek veren Türk siyasetçileri ve bu amaçla tuttukları lobi şirketlerine ödenen paraların ayrıntısını ekleyecek okursak sayfalar uzar gider.

Eskiden merhum İsmet İnönü’nün kıvrak zekalı olduğunu vurgulamak için ‘kafasının içinde kırk tilki dolaşır ancak hiçbirinin kuyruğu birbirine deymez’ denirdi.

Şimdiki dünya siyaseti de biraz buna benzemiyor mu?

Baksanıza hangi devletlerin yöneticileri hangi devletlerin yöneticileri ile dans ediyor, kapris yapıyor, küsüyor, barışıyor. İlişkiler ağı arap saçına benziyor. Arada ise canlar yitiyor. Kısacası filler tepişiyor, çimenler eziliyor…

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Bülent seçim. Sahin 5 yıl önce

Kalemine sağlık ağabey. .

Avatar
Dr Ayşe 5 yıl önce

Güzel bir analiz ve anlatım teşekkürler