Türkiye kazasız, belasız bir genel seçimi daha yapmayı başardı. Seçime giren tüm Siyasi Partilerin yöneticileri, üyeleri ve taraftarları ‘kınından çıkmayı bekleyen kılıç’ gibi bilenmişken şükür ki herhangi bir kayda değer olay çıkmadı ve dünyaya demokrasi dersi verdi.
Seçimi kazananlar başarılarını olgun bir şekilde kutlarken, kaybedenler gerekli dersleri çıkarmak için içlerine kapandı.
Seçim sonucunda Türk Halkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘Göreve Devam’ dedi. O artık yeni anayasal sistemin (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin) ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Seçim gecesi önce, eski sistemin son başbakanı ve olası TBMM Başkanı Binali Yıldırım balkon konuşması yaptı.
Erdoğan İstanbul’dan Ankara’ya gelmek için yola çıkarken, YSK Başkanı Sadi Güven resmi olmayan seçim sonuçlarını şöyle açıkladı:
“Sistemimizden sonuçların yaklaşık 97,7’si şu an itibarıyla alınmıştır. Bu sonuçlara göre, sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 4. maddesi gereğince geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı anlaşılmaktadır. Kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 10’luk barajı geçen ve geçmiş sayılan partiler AK Parti, CHP, HDP, İYİ Parti, MHP ve Saadet Partisi olarak belirlendi.”
Erdoğan, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından AK Parti Genel Merkezi'nin balkonunda yaptığı konuşmada, özetle şunları kaydetti:
"Sevgili milletim, bizi izleyen aziz milletim, sevgili Ankaralılar, değerli kardeşlerim, Türkiye'nin diz çökmesini bekleyenlere derslerini hep birlikte verdik…Bu seçimin galibi demokrasidir. Bu seçimin galibi 81 milyon vatandaşımızın her bir ferdidir. Siz tarih yazıyorsunuz. Asırlar sizi çok farklı anacak. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun sandığa giderek demokratik hakkını kullanan her vatandaşıma teşekkür ediyorum… Türkiye bir demokrasi imtihanını daha tüm dünyaya örnek olacak şekilde geride bırakmıştır. Türkiye tercihini demokrasisine hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaktan reformlarını devam etmekten yana kullanmıştır. Türkiye tercihini 2023 hedeflerinden 2053 ve 2071 vizyonlarından yana kullanmıştır. Bu sonuçlar aynı zamanda ülkemize kem gözle bakan, terör örgütlerinden küresel çıkar çevrelerine kadar herkesin karşısında dimdik durulacağının ifadesidir. Milletimiz bu seçim sonuçlarıyla o kadar çok çevreye o kadar farklı mesajlar vermiştir ki dünyanın tüm siyaset bilimcileri bir araya gelip yıllarca çalışsa bunu zor çözer. Yemin töreninin hemen ardından bakanlarımızı bürokratlarımızı belirleyip programımızı uygulamaya başlayacağız.”
.
***
Şimdi de, 1970’li yıllarda CHP lideri merhum Bülent Ecevit’in yaptığı, 16 yıldır da Erdoğan’ın sürdürdüğü balkon konuşmalarının tarihine bir göz atalım.
.
Balkon konuşmalarının en meşhuru Mussolini’nin Venedik Meydanı (Piazza Venezia)’ndaki bir binanın balkonundan yaptığı konuşmalardı.
.
Avrupa’da 2. Dünya Savaşının zaferle sonuçlanmasının ardından, dönemin İngiltere Başbakanı Winston Churchill, 8 Mayıs 1945’te Buckingham Sarayı’nın balkonundan bir zafer konuşması yaptı. Churchill’e bu konuşması sırasında Kral VI. George, Kraliçe Elizabeth ve prensesler Elizabeth ve Margaret eşlik etti.
.
1963’de soğuk savaş devam ederken dönemin ABD Başkanı John F.Kennedy’nin Batı Berlin’deki Shöneberg Belediyesi’nin balkonundan yaptığı konuşma tarihe geçti. Kennedy’nin Almanca “Ben Berlinliyim” diyerek Sovyetlere gözdağı vermesi uzun süre konuşuldu.
.
Beyaz ırkçılığının kurbanlarının simgesi sayılan Nelson Mandela, 27 yıllık hapis ‘cezasını’ tamamlamasının ardından Cape Town’daki belediye binasının balkonuna çıkarak yaklaşık 100 bin Güney Afrikalıya hitap etti. Mandela’nın konuşması ırkçılığa karşı kazanılan zaferin bir simgesi oldu.
.
Barack Obama, ABD Başkanı seçilmesinin ardından 20 Ocak 2009 tarihinde Beyaz Saray’ın balkonundan yaptığı teşekkür konuşmasında, “Biz Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Hindu ve ateistlerden oluşan bir ulusuz” dedi.
.
Evita adıyla tanınan Eva Peron, Arjantin Başbakanı eşi Juan Peron’un muhalifleri tarafından tutuklanması üzerine ünlü Casa Rosada Sarayı’nın balkonuna çıkıp, 300 bin kişinin önünde eşinin serbest bırakılmasını talep etti. Bu isteğinin yerine getirilmesinden sonra bir daha balkona çıkarak sosyal adaletsizlik ve yoksullukla savaşma çağrısında bulundu.
.
***
Seçim sonuçlarının açıklanması ve Erdoğan’ın teşekkür konuşmasını takip eden saatlerde borsada yükselme, dolar ve avro kurunda düşme gözlendi. ‘Acaba soğan ve patates fiyatları da düşecek mi’ diye düşünürken aklımıza bir ‘patates’ öyküsü geldi.
Öykü, 1960 yılında Dışişleri Bakanlığı’na atanan, ayrıca Abu Dhabi, Kopenhag, Bern ve İrlanda’nın başkenti Dublin’de büyükelçi olarak görev yapan Taner Baytok’un ‘Dış Politikada Bir Nefes’ adlı anı kitabında yer alıyor.
19. yüzyılda İrlanda’da neler yaşadığına dair ipuçları veren tarihi öykü şöyle:
‘1845 yılında, Avrupa’da ortaya çıkan yiyecek sıkıntısı çok geçmeden, o yıllarda İngiltere’nin sömürgesi olan İrlanda’yı da etkiler. Umutlarını patatese bağlayan İrlandalılar, yeni bir felaketle karşılaşır. Bir virüs, patatesin çürümesine ve bütün halkın böylece perişan olmasına yol açmıştır. Açlık ve beraberinde gelen salgın hastalıklar, bir milyona yakın İrlandalının ölmesine, aynı oranda insanın da yerlerinden yurtlarından ayrılmalarına neden olur. Bugün başta Amerika olmak üzere, çeşitli ülkelerdeki İrlandalı ailelerin önemli bir kısmı, o yıllarda göç edenlerden oluşur.
Ülke halkının sesi ise, çok uzaklardan duyulur. Dönemin Osmanlı Sultanı I. Abdülmecid felaketi öğrendiğinde, İrlanda’ya 10.000 Sterlin göndermek üzere girişimlerde bulunur. Ne var ki İngiltere Kraliçesi Victoria, Osmanlı İmparatorluğu’nun ağırlığı altında ezilmek istemez, bu nedenle elçisi aracılığıyla Abdülmecid’den yapacağı yardım miktarını azaltması için ricacı olur. Sultan şaşırsa da İrlanda’ya gönderilecek parayı 1000 Sterlin’e düşürür. Mevzu bahis, ‘devletin onurunu’ korumak olduğunda, insanların sefalet çekip açlıktan ölmelerinin ikinci planda kaldığınına böylece tanık oluruz!
Abdülmecid, Britanya’ya ambarları tahılla dolu 3 de gemi göndermek ister. Fakat bu girişim yine İngiltere hükümeti tarafından engellenir. Gemilerin ülkenin Dublin ve Belfast gibi büyük limanlarına girmelerine izin verilmez. Heyet, bu tutum karşısında inisiyatif alır. Tahılla dolu çuvallar, her ne pahasına olursa olsun sahiplerine teslim edilecektir! Gemiler rota değiştirip, tüm tehdit ve engelleme çabalarına rağmen kuzeyden Drogheda Limanı’na yanaşır.
İrlandalılar, kendilerine ihanet eden yöneticilerine karşın, hiç tanımadıkları bir halktan yardım görmelerine akıl sır erdiremez. Bu şaşkınlık kısa zamanda minnet duygularına döner. Kaptanlar ve tayfalar, bugün otel olarak kullanılan dönemin belediye binasının üst katında ağırlanırlar. Ambarları boşalan gemiler, şükran duygularıyla uğurlanır. Gemilerin gidişinden birkaç gün sonra, şehrin girişindeki mütevazı Drogheda Kalesi’nin burçlarından, onların gemilerinde dalgalanan bayrağa benzer bir flama sarkmaktadır. İşte Drogheda United takımının amblemindeki ay yıldızın sırrı da buradadır.’
--
İyi Haftalar
remzidilan_48@hotmail.com