Firavun, eski Mısır’ın tek hâkimi olan ve kendisine Tanrı gözüyle bakan, bakılan hükümdarlarına verilen ortak isim olup kötü niyetli, kötü düşünceli, acımasız kimse anlamında kullanılan kavramdır. Yani, bir kişinin ismi olmayıp bir özelliğin ismidir. Cenab-ı Allah, “Firavun” derken bir kişiden değil, o ismin özelliklerini taşıyan zihniyetten söz etmektedir. Firavunun ismi, Ramses, Cehil, Süfyan, Muaviye ya da bugünkü isimler gibi bir isim hatta sen, ben, o da olabilir ama kişiliği, zihniyeti, düşüncesi, yaşam tarzı Firavunsa küfür ve şirkin tam içindedir. Cenab-ı Allah, Enfal suresi 52. Ayeti kerimede,
Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah'ın ayetlerini tanımadılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden tutuklayıverdi. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azabı çok çetin olandır.
buyurarak bu gerçeği vurgulamaktadır. Firavunun izinden gitmek, Allah’ın ayetlerini, Allah’ın istediği gibi değil de kendi istedikleri gibi yaparak tanımamaktır. Allah’ın ayetlerini tanımamak ise önce zihnen bilinç olarak sonra şirk bilincine göre yaşamaktır. Firavun, Cenab-ı Allah’ın Kendisinden başka ilah olmayışını tanımayan yani inkâr eden ve inkârıyla birlikte ilahlığı kendisine ait zannı ile kendi ilahlığını ilan eden ve yaşamda bu ilahlık iddiasıyla bulunandır. Firavun zihniyeti, bencil, egoist olur ve o, Allah’ın kulu değil egosunun kölesi olarak kendisine ve etrafına zulmederek yaşar. Kendisini en üstün, en büyük, en bilgili, en doğru görür. Bu zihniyetin düşüncesi, kendisi kendisi için varken, her şey ona hizmet için vardır şeklinde olur. Bu sebeple, onun her söylediği, her yaptığı Hak üzerine değil batıl olan şirk üzerinedir çünkü Hak tevhittir, batıl küfürdür. Cenab-ı Allah, Hud suresi 11. Ayeti kerimede,
Firavuna ve kavminden ileri gelenler, onlar Firavun'un buyruğuna uymuşlardı, halbuki Firavun'un buyruğu, hiç de doğruyu göstermiyor, hayra sevk etmiyordu.
buyurarak bu gerçeği vurgulamakta, Firavunun buyruğunun Hak olmadığını göstermektedir. Bencillik, egoistlik, üstünlük taslamak, şirk içinde olmak, kendini ilah olarak görüp ilan etmek, zulmetmek nasıl Hak olsun? Firavun, tüm bunları Allah’ın varlığını inkâr ederek yapmaz. Firavun, Allah’ın varlığına inanan ama inancını Allah’ı gayba atarak zannı ile yorumlayandır. İşte bu anlayış beraberinde kişinin kendisini ilah olarak görmesini getirir. Artık, Firavun denilen zihniyete bürünen kişi kendisini Allah’ın buyruğundan münezzeh olarak görüp istenen tevhit ve rahmaniyetten uzak, istenmeyen şirk ve zulmaniyete yakın tutar da yaşamı, egosunu besleme sonucu küfrünü arttırmak üzerine azgınlıkla geçer. Bu gerçeklik için Taha suresi 24. Ayeti kerimede,
Firavun´a git. Çünkü o iyice azdı.
denilmektedir. Azmak, bencil olmak, egoist olmak, emmare doğrultusunda yaşamak, tevhidî tüm değerleri hiçe saymaktır. Azmak, inancı sadece zannî yaşamaktır. Azmak, Allah’ın ilahlığını sahiplenmeyle perdelemektir. Azmak, putperest olmak, müşrik olmak, münafık ve kâfir olmaktır. Azmak, emmare için yaşarken Allah’ın kulu olduğunu söylemektir. Azmak, yalan olan kulluk iddiası içinde ibadetleri sadece göstermelik olarak şeklen yapmaktır. Evet, Firavun zihniyetinde olanlar, Allah’a inanırlar, namaz kılarlar, oruç tutarlar, hacca giderler ama onlar halka hizmet için kendilerine verilen emanetlere hıyanetlik edip halk için değil kendi egoları için çalışırlar. Makamlarının gücünü kişisel menfaatleri için kullanırlar çünkü bunu yapmakta sakınca görmezler çünkü onlar kendilerini her koşulda ilah olarak görüp haklı çıkartırlar. Kasas suresi 38. Ayeti kerimede,
Firavun, “Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa´nın tanrısına çıkayım ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir” dedi.
denilerek bu gerçek vurgulanır. Kendilerini ilah olarak görüp etraflarına da ilahlıklarını kabule zorlarlar. Herkes onları sevsin, onlara hizmet etsin, onlara itibar etsin ve onlara muhtaç olsunlar da Allah’ı değil de kendilerini hamd etsinler isterler.
Bir rivayete göre; Musa As. ile Firavun Hak ile batıl konusunda tartışırken, tartışmanın bir yerinde, Firavun Musa As’a, “Ya Musa! Davamızda hangimiz haklı isek Nil nehri onu dinler. Yarın Nil nehri kenarına gidelim ve Nil nehrine ters akmasını söyleyelim, hangimizi dinlerse o davasında haklıdır” dedi, Musa As. bu teklifi kabul etti. O gece Firavun kendisini uyumamak için sakalından bağlayarak sabaha kadar; “Ey Allah’ım! Yarın beni Musa’nın huzurunda mahcup etme” diye yalvardı. Musa As. ise davasında haklı olduğuna güvenerek Rabbinin kendisini mahcup etmeyeceği düşüncesiyle akşamdan yatıp uyudu. Sabah olunca her ikisi de Nil nehrinin kenarında buluştular. Firavun; “Ya Musa! Nil’e ters akmasını söyle” dedi. Musa’da Nil nehrine “Ya Nil! Tersine ak” diye emretti ama Nil’de bir değişiklik olmadı. Tekrar emretti ama yine olmadı. Üçüncüde de bir değişiklik olmayınca, “Ya Firavun! Sen söyle” dedi. Bunun üzerine Firavun, “Ey Nil! Tersine ak” emrini verdi. Nil nehri ters akmaya başladı. Bunun üzerine Musa As. Tur dağına koşup, “Ya Rabbi! hikmetinden sual olmaz lakin bu ne haldir, ben davamda haklı değil miyim?” diye sordu. Cenab-ı Allah, “Ya Musa! Şüphesiz ki sen davanda haklısın. Ancak uyuyan Musa’dan uyanık Firavun bir an için de olsa üstündür. Biz kimsenin çalışmasını boşa çıkarmayız. O bütün gece haksız davası için bana yalvardı, sen haklı davan için ne yaptın? Peygamberliğine güvenerek yatıp uyudun. Senin haklı davan ebedidir. Onun davası ise bir andır” dedi Musa As’a. Bu hal karşısında Firavunun Cenab-ı Hakk’a iman etmesi gerekirken, aksine o bu kudretin kendisinde olduğunu zannettiği için yani kendisini ilah olarak gördüğü için isyanına devam etti.
İşte, görüyoruz ki Firavun Allah’ı inkâr eden değil aksine kabul edip inanan ama inancı gereği değil nefsanî istekleri doğrultusunda yaşayıp şirkiyle hakikati reddedip örtendir. Firavun, egosuna yenik düşüp egosu için yaşayandır. Firavun, emanete hıyanetlik edendir. Firavun, kendisini ilah olarak gördüğünden dolayı, Allah’tan başka ilah olmayışına şehadeti olmayan tevhide kördür. Bir kişi, Allah’a inanıyor ama Allah’tan başka ilah olmadığına şehadeti yoksa o henüz Firavunluktan kurtulamamıştır. Şehadeti olmayan Firavun, şehadeti olan Mümindir.