Almanya’da aşırı sağ, Nazilerden bu yana ilk kez eyalet seçimlerinde birinci parti olmanın eşiğinde.
Ülkenin bir kısmı için, Almanya İçin Alternatif partisinin(AfD) yükselişi tam anlamıyla bir kabus.
Buna karşın ülkenin doğusunda yaşayan büyük bir seçmen grubu AfD’yi değişim için bir şans olarak görüyor.
Son bir yıldır ülke siyasetinde yükselen sıcaklık Pazar günü Thüringen ve Saksonya seçimlerinde kaynama noktasına ulaşabilir.
Bu hafta Thüringen eyaletine giden Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Jena şehrinde kürsüdeyken bir grubun “Yalancı!" sloganı ile karşılandı.
Aynı ortamda "Volksverräter" sloganı da duyuldu. Bu ifade “vatan haini" anlamına geliyor ve birçok kişi bu ifadede Nazi çağrışımları duyuyor.
Başbakan Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi ile koalisyon ortakları Yeşiller ve Liberaller, Thüringen'de o kadar kötü durumda ki eyalet parlamentosunda tek bir sandalye bile alamayabilirler. AfD ise buradaki anketlerde zirvede.
Komşu Saksonya eyaletinde ise AfD, muhafazakar Hristiyan Demokratlar (CDU) ile başa baş görünüyor.
Geçen hafta Solingen’deki bir sokak festivalinde toplu bıçaklama olayı yaşanmış, üç kişi öldürülmüştü. Bu saldırıyı gerçekleştiren kişinin 26 yaşındaki bir Suriyeli mülteci olduğunun ortaya çıkması sonrası, ülkede göçmenler konusu yeniden alevlendi.
Göç krizini ele alışları nedeniyle mevcut ve önceki Alman hükümetleri, bir kısım seçmen gözünde sorumlu görülüyor.
Solingen’den sonra acele, hatta panikle bir olduğu söylenebilir, sertleştirilmiş bir dizi önlem açıklandı. Bu önlemler suça karışan göçmenler hakkında hızlandırılmış süreç öngörüyor.
Ancak bu önlemlerin, pek çok AfD destekçisinin yaşadığı, kitlesel göçten duyulan öfkeden daha kapsamlı olan genel hoşnutsuzluğu gidermesi pek olası değil.
Bu genel hoşnutsuzluk nedenleri içinde, aşırı olduğu düşünülen çevre politikaları, devletin müdahaleciliği ve Ukrayna savaşına verilen destek de gösteriliyor.
Tüm bunlar, iki Almanya’nın birleşmesi sonrası süreçte gelişen umutsuzluk ve hayal kırıklığıyla da birleşiyor.
Doğu Almanya yapımı Simson S50 mopediyle Meiningen kasabasına giren 16 yaşındaki Constantin, "Doğunun nerede başladığı, batının nerede bittiği sürekli karşınıza çıkıyor” diyor:
"Doğu ve batı, artık birbirine bağlı olduğu doğru. Tek bir Almanya var. Ancak biz farkın büyük olduğunu görüyoruz."
Araba tamircisi çırağı olan Constantin’in görüşü, bir zamanlar komünist Doğu Almanya’yı oluşturan kasabaların, şehirlerin ve köylerin sokaklarında yankılanıyor.
Almanya’nın bu kesimindeki “küçümsenme" hissi, ülkenin batısındaki güçlü endüstriyel tabana, yüksek ücretlere ve emekli maaşı eşitsizliklerine duyulan kızgınlıkla birleşti.
Anketlere katılan birçok genç gibi AfD'ye desteğini kesin bir şekilde dile getiren Constantin, "Unutuluyoruz" diyor
Constantin de konuştuğum diğerAfD destekçileri gibi, partinin sürekli gündeme geldiği aşırılıkçılık iddialarını reddediyor.
Bu yılın başlarındaki BBC araştırması, AfD ile Alman makamları tarafından anti-demokratik veya ırkçı olarak sınıflandırılan bazı aşırı sağcı gruplar arasında açık bir geçişkenlik olduğunu tespit etti.
Partinin Thüringen yapılanması resmi kurumlarca “sağcı aşırılıkçı” olarak sınıflandırılırken, eyaletin ve partinin en güçlü isimlerinden Björn Höcke bir Nazi sloganı kullandığı için para cezasına çarptırıldı.
Höcke bunu bilerek yaptığı suçlamasını reddetti.
Parti seçmeni, hem ülkenin iç istihbaratının hem de ana akım medyanın, AfD’yi karalamak için aktif olarak çalıştığına inandıklarını söylüyor.
Bazıları bu savunmanın dürüst olmadığını düşünebilir. Ancak ülkenin doğusunda, kökenleri Doğu Almanya’da nefret duyulan gizli polis Stasi’ye kadar uzanan, devlete karşı yerleşik bir şüphe var.
Türingen'de 31 yaşındaki avukat ve AfD adayı Vivien Rottstedt, "Buradaki insanlar, hükümetin hayatlarına çok fazla müdahale etmeye başladığında neler olduğunu biliyorlar” diyor.
Covid salgını sırasındaki kısıtlamalar ve "politik doğruculuğa” uyma zorunluluğu algısı buradaki halkın güvensizliğini artırmış gibi görünüyor.
30 dereceden fazla sıcaklıkta bir seçim çadırı altında konuştuğum Rottstedt, "Doğu Almanya'daki insanlar, artık kendi fikrinizi ifade etmenize izin verilmediğinde neler olduğunu çok iyi biliyor” diyor.
Sahra Wagenknecht isimli siyasetçinin ismiyle kurulan bir ittifak da bu seçim bölgesinde öne çıkmış durumda.
Anketlerde üçüncü görünen Sahra Wagenknecht liderliğindeki oluşum, kültürel olarak muhafazakar politikalarla, sol ekonomi politikalarını harmanlamada başarılı oldu.
Ancak buradaki eyalet seçimlerinde AfD önde görünüyor.
AfD’nin bu seçimlerden birinci parti çıkması sonucu, Almanya'da şok dalgaları yaratabilir. Ve fakat bu olası birincilik AfD’nin eyaletlerde iktidara geleceği anlamına gelmiyor
Çünkü diğer partilerin, aşırı sağa karşı bir "güvenlik duvarı" oluşturması muhtemel.
Yine de, tüm bu siyasi atmosfer tökezleme halindeki Almanya Başbakanı Scholz ve sürekli iç çekişme halindeki koalisyonu için sorun anlamına geliyor.
Jessica Parker / BBC Almanya muhabiri