Bursa seyahatimiz eğlenceli idi ....
"Bursa Arena" Gazetemizin mimarı Hüsamettin beyin organize ettiği tanışma ve tanıtım toplantısında gazetemizin yazarları buluştular.. Bursa'nın ileri gelenlerinin, okurlarının, arkadaşların konukluğuyla güzel, samimi bir törendi .. Ben de ödülümü aldım; arkadaşlarla tanıştım ve memnun bir şekilde Ankara' ya döndüm.
Buradan tekrar Hüsamettin Taşdemir ve İsmet Yıldırım beylerin nazik ev sahipliğine teşekkür ederim.. Bursa seyahatimde, yolculuğuma refakat eden kardeşlerim Bülent Ercan ve Sibel Ercan’a da çok teşekkür ederim. Canlarım benim güzel yol arkadaşlarım.. Sizleri çok seviyorum iyi ki kardeşlerimsiniz..
BURSA deyince akla hemen görsel güzellikleri, tarihi, lezzetleri geliyor..
Bir de kardeşlerimle birlikte yaşadığımız bir anı.. Haydi kısaca anlatayım..;
Yaz mevsimiydi ve biz üç kardeş yine Bursa'ya ve çevresine seyahat ederken civar köylerden geçiyorduk..
Görülmeye değer bir doğa güzelliğinde ilerlerken; yaşlı, yorgun görünen, minyon tipli bir amca otomobilimizi durdurdu ve kendisini yol üzerindeki köyüne bırakmamızı rica etti.. Ne yapalım, artık kendisini aldık ve yol üzerindeki köyüne doğru gitmeye başladık..
Yol boyu bize köyünün güzelliklerinden bahsetti.. Bizler de memnuniyetle dinledik tabii ki..
Köye ulaştığımızda meydanda bulunan ve altı yedi ihtiyarın bahçesinde oturduğu köy kahvesinin önünde durduk.. Yol arkadaşımız amca da çay ikram etmek ve oradaki diğer amcalarla tanıştırmak istedi... Yine Onu incitmemek adına kabul ettik..
Kahvenin bahçesindeki herkes bize “hoş geldiniz” deyip selamladılar.. Oturduk, çaylar söylendi.
Köyün sakinleri oldukları anlaşılan bu insanlar başladılar sorulara.. "nerelisiniz, nereye gidersiniz, ne işler yaparsınız..?.." gibi.. Ve sohbet aldı yürüdü.. Sanki her birinin çocuğu, torunu ya da aile bireylerinden biriydik.. Bir süre anlatmalar devam etti.. "Haydi birer çay daha" ısrarları derken biz yolumuza koyulalım dedik..
Yoldan aldığımız amca;
- Sizler açsınızdır, eve haber vereyim Allah ne verdiyse beraber yemek yiyelim.. dedi.
Tabii yarım saat önce bir restoranda karnımızı doyurduğumuzu söyleyerek kabul etmeyip, yola çıkmamız gerektiğini söyledik.. Ne mümkün.. Amca ısrarlarını sürdürüyor..;
- Allah aşkına, ne var ki Allah ne verdiyse ikram edelim, birlikte yiyelim..
Bizim orta anadolunun insanları gibiydiler.. Yemek ikramı tekliflerini illaki bir “Allah aşkına..” diye vurguyla etkinleştiriyorlardı.
- Yemek yeyin, dinlenin, akşama daha vakit var, yine yola devam edersiniz.. “Allah aşkına” bak doğru söyleyin karnınız tok mu..?
Nihayet onları tok olduğumuza inandırarak zor kurtulduk ellerinden.. Bu samimi ve sıcak yaklaşımları hepimizi çok mutlu kılmış, adeta yol yorgunluğumuzu almıştı.. Hele o arkamızdan akrabalarını uğurlar gibi hep birlikte el sallamaları yok mu..? Benim güzel yürekli temiz gönüllü insanlarım..
Hani bazen aklımıza gelir ya,
“Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür..”
çocukluğumuzun o şirin şarkısı.. Öylesine bir güzel duygulara giriyor insan..
Ülkemizin her köşesi sıcak, samimi, misafirperver insanlarla dolu..
Aynı Bursa'nın yol üzeri bu köyündeki yaşlı amcalar, teyzeler gibi..
Bursa' yı, Bursalıları , Bursa’nın doğasını ve havasını seviyorum..
Cennet gibi Yeşil Bursa,
Çınarlar gibi Ulu Bursa..
Umarım yine gelmek kısmet olur..
Hangi şehrine gidersek gidelim; civar köylerinde bizi bekleyen doğa güzellikleri ve köy kahvelerinde çay ikram edecek ve kendilerini ziyaretimizden mutlu olacak, en çok da sevimli yaşlı insanların olduğunu unutmayalım.. Sevgi ve saygıyla dolu iyi haftalar.
"Bursa Arena" Gazetemizin mimarı Hüsamettin beyin organize ettiği tanışma ve tanıtım toplantısında gazetemizin yazarları buluştular.. Bursa'nın ileri gelenlerinin, okurlarının, arkadaşların konukluğuyla güzel, samimi bir törendi .. Ben de ödülümü aldım; arkadaşlarla tanıştım ve memnun bir şekilde Ankara' ya döndüm.
Buradan tekrar Hüsamettin Taşdemir ve İsmet Yıldırım beylerin nazik ev sahipliğine teşekkür ederim.. Bursa seyahatimde, yolculuğuma refakat eden kardeşlerim Bülent Ercan ve Sibel Ercan’a da çok teşekkür ederim. Canlarım benim güzel yol arkadaşlarım.. Sizleri çok seviyorum iyi ki kardeşlerimsiniz..
BURSA deyince akla hemen görsel güzellikleri, tarihi, lezzetleri geliyor..
Bir de kardeşlerimle birlikte yaşadığımız bir anı.. Haydi kısaca anlatayım..;
Yaz mevsimiydi ve biz üç kardeş yine Bursa'ya ve çevresine seyahat ederken civar köylerden geçiyorduk..
Görülmeye değer bir doğa güzelliğinde ilerlerken; yaşlı, yorgun görünen, minyon tipli bir amca otomobilimizi durdurdu ve kendisini yol üzerindeki köyüne bırakmamızı rica etti.. Ne yapalım, artık kendisini aldık ve yol üzerindeki köyüne doğru gitmeye başladık..
Yol boyu bize köyünün güzelliklerinden bahsetti.. Bizler de memnuniyetle dinledik tabii ki..
Köye ulaştığımızda meydanda bulunan ve altı yedi ihtiyarın bahçesinde oturduğu köy kahvesinin önünde durduk.. Yol arkadaşımız amca da çay ikram etmek ve oradaki diğer amcalarla tanıştırmak istedi... Yine Onu incitmemek adına kabul ettik..
Kahvenin bahçesindeki herkes bize “hoş geldiniz” deyip selamladılar.. Oturduk, çaylar söylendi.
Köyün sakinleri oldukları anlaşılan bu insanlar başladılar sorulara.. "nerelisiniz, nereye gidersiniz, ne işler yaparsınız..?.." gibi.. Ve sohbet aldı yürüdü.. Sanki her birinin çocuğu, torunu ya da aile bireylerinden biriydik.. Bir süre anlatmalar devam etti.. "Haydi birer çay daha" ısrarları derken biz yolumuza koyulalım dedik..
Yoldan aldığımız amca;
- Sizler açsınızdır, eve haber vereyim Allah ne verdiyse beraber yemek yiyelim.. dedi.
Tabii yarım saat önce bir restoranda karnımızı doyurduğumuzu söyleyerek kabul etmeyip, yola çıkmamız gerektiğini söyledik.. Ne mümkün.. Amca ısrarlarını sürdürüyor..;
- Allah aşkına, ne var ki Allah ne verdiyse ikram edelim, birlikte yiyelim..
Bizim orta anadolunun insanları gibiydiler.. Yemek ikramı tekliflerini illaki bir “Allah aşkına..” diye vurguyla etkinleştiriyorlardı.
- Yemek yeyin, dinlenin, akşama daha vakit var, yine yola devam edersiniz.. “Allah aşkına” bak doğru söyleyin karnınız tok mu..?
Nihayet onları tok olduğumuza inandırarak zor kurtulduk ellerinden.. Bu samimi ve sıcak yaklaşımları hepimizi çok mutlu kılmış, adeta yol yorgunluğumuzu almıştı.. Hele o arkamızdan akrabalarını uğurlar gibi hep birlikte el sallamaları yok mu..? Benim güzel yürekli temiz gönüllü insanlarım..
Hani bazen aklımıza gelir ya,
“Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür..”
çocukluğumuzun o şirin şarkısı.. Öylesine bir güzel duygulara giriyor insan..
Ülkemizin her köşesi sıcak, samimi, misafirperver insanlarla dolu..
Aynı Bursa'nın yol üzeri bu köyündeki yaşlı amcalar, teyzeler gibi..
Bursa' yı, Bursalıları , Bursa’nın doğasını ve havasını seviyorum..
Cennet gibi Yeşil Bursa,
Çınarlar gibi Ulu Bursa..
Umarım yine gelmek kısmet olur..
Hangi şehrine gidersek gidelim; civar köylerinde bizi bekleyen doğa güzellikleri ve köy kahvelerinde çay ikram edecek ve kendilerini ziyaretimizden mutlu olacak, en çok da sevimli yaşlı insanların olduğunu unutmayalım.. Sevgi ve saygıyla dolu iyi haftalar.