Anlaşılmayan bir yaşam döngüsünün içindeyiz, şaşkınlıkla izliyorum!
İki ay sonra atölyeme yorgun olarak döndüm. Cibinliğimi taktım, telefonda kelime oyunu ile uykuya geçeceğim.
Ekranda bir nokta ilerleyip reklamın üzerinde kayboluyor. Parmağımla bastım ama bir şekil hissetmedim, o yoluna devam etti. Başka bir tanesi başka bir yerden girip yine reklamlar üzerinde yok oluyor. Vay be, reklamları gözümüze sokmak için ‘köleci sistem’in yaptığına bak, bravo!
Sabah kabarık ve kızartılarla uyanıyorum. Beni ısıran sivrisinek değil de, ne? Yüzümde sanki saç dokunuşu ve yol alan bir şey hissediyorum ama ele ve göze gelmiyor. Telefonun ekranında gördüğüm noktayı beyaz kağıda itince onun orada da hareket ettiğini görmez miyim, Vay be, ne bu?
Hemen haşarat ilacı satan bir dükkâna gidip yardım istedim. Satıcı; ’yakında kuş var mı’ diye sordu. Evet, kuş da ne demek; mutfakta kafes kuşları, arka bahçemde de horoz, güvercin, karga ve kediler var deyince, ‘o kuş bitidir, bu ilacı birkaç gün kullanın dedi.
Atölyemden ayrıldığımda, sümüklü böcekler, sivrisinekler, karafatmalar, solucan ve kediler doluydu. Yirmi, civarında da civciv gelmişti. Bu iki ayda içinde yaşam burada el değiştirmiş, horoz krallığı kurulmuştu!
Bu el değişikliği bana nasıl yansıdı bir bakalım mı?
Kargaların, güvercinleri öldürmeleri son bulmuştu, kedilerin koku ve kavgası bitmişti, mutfağımda gezinen böcekler ve kabartan sivrisinekler yok olmuştu. Onun yerine şehrin göbeğinde öten beni gülümseten ve hep aç olan, ne versek yiyen horozlar vardı. Hatta kediler için köpükten yapılan naylon evleri bile yiyorlar! Yukarıda oturan kedi sever dostlar için bu önemsiz olsa da, o evlerin kanserojen madde içerdiklerini açıklayarak çöpe atmak zorunda kaldığımı bildirdim. Kedi severler için alt katta oturan ben bile önemli değilim. Çünkü ‘Lütfen sokak kapısını kapatmayın’ yazısı kapıda asılı hala! Ön bahçe, merdivenler kediler için hazırlanmış temiz örtülerle düzenli durmakta. Horozlar sayesinde arka bahçeyi kurtarmıştık, iki kedi kalmıştı. E, onlar da fare yakalayacaklar değil mi?
Neler oluyor hayatta ve biz nasıl algılıyoruz?
Şimdi de gelelim horozların kapitalist sistemdeki döngüsüne!
Büyük tavuk şirketleri yumurtadan çıkan civcivlerin tavuk olanlarını alıp horoz olanları da onlara yem yapmak için öğütüyorlarmış. Atölye arkadaşım onları az bir ücret karşılığında teslim etmelerini istemiş. Böylece çok sayıda civcive sahip olmuş. Onlara yaşam hakkı tanıdığı içim mutlu oluyor. Epeydir tavuk yiyemeyen ben de mutlu oldum! Market artıkları ve yem ile beslenen horozlarla biz de kısmen doğal bir besine ulaştık.
Hayvanlar küçüldükçe yavru sayısı bu döngü devam etsin diye artar! Bitler horozları, horozlar da bitleri yiyor. Döngü devam edecek ve bedenimiz de diğer canlılara ve dolayısıyla insanlara besin olarak dönecek. Bu yaşamdaki enerji, dönüşüp durmakta. Yani ölümden sonra bu beden yok!
Bu gözümüzle, görünen dünyayı anlayamazken, ısıran karıncaya nasıl kızalım?
Bilmediğim bir nokta için yaptığım mantıki açıklamalara bakarak, bilinmeyen ölüm sonrası yaşamla ilgili ne söyleyelim?
Hiç.
Peki, elimizde ne var?
Elimizde kalan eğer inanıyorsak ruh! Ruhsal gelişim, frekansımızın yükselmesi, yani bilinç aşaması! Bu bilinçli farkındalıkla en azından yaşanan bu dünya bizim için cennete dönebilir!
Ayrıca bilinç aşaması ruhumuzu ölümden sonra daha üst ve bambaşka bir yaşantıya kavuşturabilir.
Hepimize su gibi akışlar dileriz.
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....