Alevilik, kültür ve toplumsal yaşamı kapsayan bir öğreti, kendine özgü bir inanç, felsefe akımı gibi tanımlarla ifade ediliyor olsa da, her ne kadar günümüzde İslam’dan ayrı bir dinmiş gibi lanse edilmeye çalışılsa da, Avrupa merkezli bir amaç için türetilmiş, dedesiz, Ali’siz, ateist Alevilik kavramları insanlara ve özellikle gençlere dayatılsa da aslı itibariyle Alevilik, İslam dini mensubu, Peygamber ümmeti olup meşrebi gereği inancını yaşama hissiyatı bakımından meşrep farklılığı bulunan bir sistemdir ve her kim meşrebi gereği bu sistemi seçip dahil olursa Alevidir. Sonradan Alevi olunmaz, Alevi doğulur diyen zihniyet, kendi Aleviliğine cahildir. Eğer Alevilik bir ırk olsaydı o zaman sadece Arapların Haşimi kolu Alevi olabilirdi, Alevilik Anadolu insanının mayasına çalınmazdı!
Alevilik, Cenab-ı Resulullah Efendimizin imanî yolunu O’nun kutlu Ehlibeyt’i yolunu takip ederek, Ehlibeyt’inin haline bürünüp, Ehlibeyt gibi yaşayarak, aynı ilim, irfaniyet, ahlak, adalet, insanlık üzerine olmayla Allah’ın kulu olma gayesiyle hayatın düzenlendiği iman yaşantısıdır. Bu sebeple, Alevilikte, Ehlibeytin sevgisi olmazsa olmaz bir değerken, en az sevgisi kadar Ehlibeytin insanlığı, saygısı, eminliği, dürüstlüğü, adaleti, ahlakı, doğruluğu, yardımseverliği gibi insanî tüm değerler bulunurken, imanın irfaniyet boyutu da kemaliyle mevcuttur. Aleviliğin aslı olan tüm bu kutsî değerler Peygamberimizle görülür ve bilinir olan İslamî, Tevhidî değerler olup, bu değerlerden yoksun, tevhitten uzak, Kur’an’a yani Cenab-ı Allah’ın yüce Kur’an’da yasakladığı her türlü zulmanî vasfa yakın olanların Alevi olması mümkün değilken aksine Alevilik ismiyle, kendi emmaresini örtmeye çalışanlar ya gerçekten Aleviliğe cahildir ya da art niyetlidirler. Alevilik şahıs veya şahıslar olmayıp imanî sistemde Ehlibeyt yolunu benimseyen zihniyettir.
İbadet, özü itibariyle inancın yaşanıldığının önce şeklî ritüeli sonra da bilinç düzeyinde Tevhit irfaniyetidir. Meşreplerin farkı şeklî ritüellerin farkını doğurduğundan, ibadetin ritüel kısmındaki farklılıklar, ibadetin özünü önemsizleştirip sadece şeklinde kalan anlayışın, yalnız kendi anlayışındaki “Böyle yapılırsa ibadet olur” sabit fikirliliğinden gelen şartlanmışlıklar sonucu saygı duyulmaz olur. Bu yemek yemek gibidir! Toplumların kültürüne göre bin bir çeşit yemek vardır. Bir kültür kendisince yemek yaparken diğeri de kendisince yemek yapar. Şimdi, yapılan yemek bizimkisinden farklı diye o grup yemek yememiş mi olur kendi yaptığı farklı yemeği yediği halde?
Aleviliğin görüşünde ritüellerin ve bu ritüellerin yerine getirildiği binanın isim ve cisim olarak kendisine göre oluşu İslam mensubu, iman yolu, Peygamber ümmeti olmadığı söylemleri şartlanmış aklın hakikati araştırmaktan yoksun bir halde yaptığı, kendisine dayatılan ve arkasında bölünmüşlük taşıyan ezber tekrarıdır. Herkes sadece kot pantolon giyince mi pantolon giymiş olur, kumaş giyen de pantolon giymiş olur mu? Gaye giyilen pantolon mu yoksa pantolon giymiş olmak mıdır? Sizinle aynı yemeği yemeyen, sizinle aynı pantolonu giymeyen yani inancının göstergesi olan ritüelleri sizin gibi yapmayan inançsız mıdır? Hayır, bu düşünce gerçekte İslam olmayan zihniyetin dayatmasından başka bir şey değildir.
Aleviliğin temel değerleri olan “Eline, diline, beline sahip çık” ilkesinin neresi İslamî değildir?
Kimseyi incitme, kimseyi üzme, kimseyi kırma, kimseyi dolandırma ilkesinin neresi İslam’ı değildir?
Darda olana yardım etmek, yolda kalana yardım etmek, muhtaca el uzatmak, açı doyurmak, çıplağı giydirmek İslam’ı değil mi?
Yalan söylememek, dolandırmamak, çalmamak, zulmetmemek, öldürememek, haksızlık yapamamak, haksız kazanç elde etmemek, yetim malına göz koymamak, görevi, makamı kötüye kullanmamak İslam dışı mı?
Bu haller içinde zulme karşı mücadele vermek, zalimin karşısında dimdik durmak, mazlumu korumak, imanın ilim ve irfaniyet boyutunda Ehlibeyte sevgi ve saygı duymak, on iki İmam rehberliğini kabul edip Allah, Muhammed, Ali ve Ehlibeyt diyerek salavat getirmek hangi Kur’an’a aykırı?
Kalbinde İman bulunarak yalnız Allah rızası için, yalnız Allah’ın kulu olabilmek için emmaresiyle mücadele edip dünyaya sırtını Hakk’a yüzünü dönmüş olmak Müslümanlığın hangi unsuruna aykırı?
Tüm âlemi ibadet hane yapmak, her yerde, her durumda ve her an Allah’ın huzurunda olduğu bilinciyle yaşamak, yoksa imanın gereği değil mi?
Peygamber Efendimizi, kadınların seçilmişi canım kızım dediği kızı Fatıma’sını, amca oğlu, kendi büyütüp yetiştirdiği, oğlu yerine koyduğu, hayatını peygamberine adamış, kızını verip damadı yaptığı Ali’sini, göz bebeklerim, cennet Efendileri deyip sırtında, kucağında büyüttüğü torunları Hasan’ı ve Hüseyin’i sevmek ve canından daha değerli görmek, hani Kur’an’a, sünnete, dine aykırı?
İşte Alevilik, bu saydığımız haller üzerine hem zahiren hem de manen olmak olup imanî bir zihniyettir ve bu yolda yürümektir. Maksut Allah’ın razı olduğu, “Kulum” dediklerinden olmaktır ki bu yolun kendisi imandır! Alevilik iman boyutunda kalben bulunurken şeklen benimsediği meşrep yönüyle Sünnilikten farklıdır. İbadetin aynı şekillerle aynı bina içinde yapılmıyor oluşu, kalbin iman üzerine olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz! Eve giden yolun birden çok oluşu varılan yeri ev yapmamazlık yapmaz!
Alevilik, sayılan tüm kutsî değerler içinde eksiksiz bulunmaktır. Bugün Aleviliğin tanımına uygun düşmeyenlerin Alevi olması sadece dilde bir isim tekrarıdır. Maalesef bugün Alevilik insanî ve imanî sorumluluklardan kaçabilmek ve emmare üzerine dünyevî saltanat sürmek için kullanılmaktadır. Alevilik, on iki imam Efendilerimizin sadece ismini bilip, geçmişte yaşayan tarihi kahramanlar olarak bırakmak ve İslam’ın, tevhidin şahsiyetler üzerinde geçmişte kalmış olması değildir. Alevilik, Yezit gibi yaşarken yılda sadece bir gün Ehlibeyt için gözyaşı dökmek değildir. Alevilik gerçekten Ehlibeyt gibi yaşamaktır!
Aleviliğin içinde ilim ve sevginin tevhit olmasıyla gerçekleşen irfaniyet olmalı ve bir Alevi bu irfaniyetle güzelleşirken, irfaniyetle yaşama bakıp tevhit üzerine olmalıdır. İşte bu tevhit kişiyi, dünya yaşamı içinde kendisinde ve her yüzde Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ettirip bu şehadet üzerine yaşatır.
Sayılan kutsî değerlere sahip olmayanların Alevi olması mümkün değildir.
Sayılan kutsî değerlere sahip ama ilim ve irfaniyetten mahrum olanlar ise noksan kalmışlardır.
Sayılan kutsi değer ile kendisini güzelleştiren, irfaniyet ile şehadete erip bu şehadet üzerine yaşayanlardır Aleviler!
Böyle zor bir konunun bu kadar net anlatımına hayran kaldım. Allah razı olsun.