Adalet, en öz tanımıyla hakkı sahibine teslim etmektir. Adaletin içinde, eşitlik ve tüm Rahmanî sıfatlar bulunur. Bu sebeple adalet, insanlar tarafından akılla türetilmiş insanî bir olgu olmayıp Allah’ın insanlara bahşettiği Kendisine ait olan kutsi bir değerdir. Allah’ın devre dışı bırakılarak akılla türetilmiş eşitlik tanımı, adaletten uzak bir anlayış olup gerçekte adalet olamaz. Bir değerin adalet olması için akla göre eşitlik değil Allah’a göre doğruluk olması gerekir. Maalesef günümüzde, eşitlik adı altında adaleti ortadan kaldıran, yok sayan aklî bir sistem işlevselleştirilmiştir ve bu tüm insanlığa zulüm haline gelmiştir.
Eşitlik adı altında insanlara sunulan ve dayatılan sistem adaletten uzak olurken faydadan çok zarar vermeye başlamıştır. Allah’a göre değil akla göre gerçekleşen her oluşumun içinde gerçek değeriyle eşitlik de yoktur. Olan, kişilere görelerle oluşmuş menfaat düzenidir. Eşitlik denilen sistem her şeye ve herkese aynı şeyi sunmak şeklindedir ki yanlıştır. Mesela, balık, kuş ve maymundan eşitlik adı altında ağaca çıkmasını isterseniz ve “İşte eşit davranıyoruz, hepsinden ağaca çıkmasını istiyoruz” derseniz bu adil olmaz, aksine hak yemek olur. Bu sistem daha başından maymunun kazanması için kurulmuş tezgâh olur. Adalet, böyle yapmaz! Adil olmak, kuştan uçmasını, balıktan yüzmesini, maymundan ağaca çıkmasını istemektir. Gerçek eşitlik, yapılabilecek olanın, yapabilecek olandan istenmesidir. Bu yüzden eşit değil adil olmak, hakkı haklıya teslim etmektir, Allah’ın kulu olarak bulunmaktır.
Adaletin içinde, doğru eşitlik, dürüstlük, çalışkanlık, merhamet, yardım severlik, sosyalleşmeklik ve doğruluk bulunur. Adil olan insanlar, kimseyi kandırmazlar, dürüsttürler, çalışkandırlar, yalan söylemezler, hak yemezler, mevkilerini kendi menfaatleri için değil halka hizmet için kullanırlar. Bir yerde adalet yoksa orada Allah’a iman yoktur. Adil olmayan insanlar sadece kendilerini düşünüp kendi çıkarları için çalışırlar. Adaletsizliğin sonu insanlığın yitirilişidir. Adaletin olmadığı yönetimler ise devletleri bitirir. Adaletsiz yani hakkı sahibine teslim etmeyerek sürdürülen yaşam iblisliktir. İblis, Azazil isminde, ilmin alimi, cennet hazineleriyle birlikte mevki ve makam sahibiydi. Adaletli yani hakkı sahibine teslim ederek bulunsaydı secde emriyle Âdem’e secde ederdi ama o, adaletli davranmayıp secde emrine uymayarak huzurdan kovulup iblis haline dönüştü. O’nu, Azazil yani en yüce olmaktan iblis yani en zelil olana düşüren şey adaleti terk etmesiydi. İşte, adil olmayan her birey, aynı yola girmiş ve yolun sonunda iblis olmaya dönüşecek bireydir. Bu sebeple adalet, her konuda Allah’ın emrine uyup hakkı sahibine teslim etmektir.
Cenab-ı Allah’ın, El Adl esması vardır. Adl, mutlak adâlet sahibi, çok adaletli, asla zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir. Cenab-ı Allah çok adaletlidir. Hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapmaz. Herkes neyi hak ettiyse hakkını tam olarak verir. Yaptığı her şey akla, mantığa, hikmet ve doğruluğa uygundur. Adil olan kul da yalandan, dolandırmaktan, kandırmaktan, kendi çıkarını doğru olanın önünde tutmaktan ve zulmün her çeşidinden uzak dururken; kendi aleyhine bile olsa adaletten ayrılmaz. Cenab-ı Allah, Nahl suresi, 90. Ayeti kerimede,
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
diyerek, biz Kendisine inananlardan, Kendisine benzememizi istemektedir. Bizler adaleti, Hakk’a göre olmayıp, kendi isteklerimizin yerine getirilip getirilmeyişi olarak ele alırsak, adaleti yalnız kendimiz için isterken kendimiz adaletten uzak, dünyevî çıkarlarımızı adaletin önüne koyarak yaşarsak, adil olamayız. Adalet her yerde, her koşulda, herkes için geçerlidir.
Makam sahibi makamının kendisine verdiği yetkiyi ve gücü halka hizmet için kullansın, kendi çıkarına kullanmasın! Esnaf, ticaretini dürüst yapsın, kimseyi kandırıp fazla para kazanmak için dolandırmasın! Memur işini doğru ve zamanında yapsın! Doktor paraya yönelip fazla kazanmak için gereksiz işlemlerden, tahlillerden uzak durup doğru tedavi uygulasın. Taksici, gereksiz yere fazla dolaştırıp hak yemesin! Müteahhit malzemeden çalmadan, doğru ve uygun malzeme kullanıp sağlam binalar yapsın! Hizmetli, işini zamanında gerektirdiği gibi yapsın isteriz çünkü adaleti sever, adaleti ister ve uygulanmasını talep edip biliriz ama iş kendimize gelince kendimizi adaletli olmaktan muaf görürüz, çalarız, dolandırırız, kandırırız, yalan söyler aldatırız, görevlerimizi hakkıyla değil de menfaatimizce yaparız. O zaman işte asıl adil olmayan biz oluruz. Bir kişiden bir şey olmaz, bir kereden bir şey olmaz kandırmacasıyla kendi sonumuzu getirmiş oluruz. Adalet, herkes için, her zaman, her yerde, her konumda geçerli, tüm insanlığın faydasına, dünyayı cennete çevirecek olan kutsi değerdir. Nisa suresi 3. Ayeti kerimede,
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.
denilerek bu gerçeği emretmektedir. Adil olmak, gerektiğinde kullanılacak bir araç değil, Allah’ın emridir. Allah’ın razı olduğu kullardan olmak, kendimizi kurtuluşa ulaştırmak, iman sahibi olmak, ibadetlerimizin Hak katında kabul edilmesi gibi tüm değerler ancak bizler adil olduğumuzda mümkündür. Adil olmak ise Allah’ın istediği, Peygamber Efendimiz ve O’nun kutlu ehlibeyti gibi yaşamakla gerçekleşir! Maide suresi 42. Ayeti kerimede,
De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz.
denilerek yüzümüzü Kendisine çevirmemizi emretmektedir. İşte bu tevhidî hakikat yani yüzümüzü Allah’a çevirmek, Hakk’ı sahibine teslim etmenin yani adil olmanın mana tarafıdır. Hak, Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğidir. Hakk’ı sahibine teslim etmek, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadettir. Bu ise, Allah’tan başka ilahlar edinmekten geçip tövbe etmeyle başlar. İlahlık, bizi ve her şeyi yaratan Allah’ın hakkıdır. Yaratılmışlık, Allah’ın Kendi sıfatlarıyla şehadete çıkışıdır. Bizler, ilah edinmek olan, güvenmek, sevmek, sığınmak, zikretmek, kulluk yapmak yönlerimizi, güce, paraya, makama, mala ve nefsanî ilişkilerimize yöneltmeyle yüzümüzü gayrılara çevirip onları ilah edinmiş, adaleti terk ederek adil olmayı bırakmış oluyoruz. Şimdi, tekrar adaletle adil bireylerden olup, yüzümüzü Allah’a yöneltip, Allah’ı zikrederek, severek, Allah’a kulluk yaparak, yalnız Allah’a güvenip sığınarak Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğine kendimizde ve her yüzde şehadet etmeliyiz.
Allah’tan başka ilah olmadığına şehadeti olmayan henüz adaletli adil kullardan değildir. Ancak, şehadeti olanlar bu şehadete adaletli, adil kullardan olarak ermiş ve adalet içinde bulunmaya devam edenelerdir.