BURSA ARENA / Haber Merkezi
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı'ya göre, Erdoğan'ın 'güvenilmez' dediği Hafter'e bütün ülkeler güveniyor. Berlin konferansına davet edilmeyen Yunanistan'ın 'mızıkçılık' yaptığını belirten Bağcı, Ankara'nın ise yüksek perdeden söylemlerle yüklü diplomasisi değil askeri ağırlığıyla masada olduğunu ve zayıf görünmediğini söyledi.
Almanya'nın başkenti Berlin, Libya'da Muammer Kaddafi'nin linç edilerek öldürülmesi ve devlet mekanizmasının parçalanmasına yol açmış 2011'deki Batı müdahalesinin üzerinden dokuz seneye yakın zaman geçmişken, çözüm çabalarının odağı oluyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, pazar günü düzenlenecek Libya konferansı için uluslararası davetiyeleri gönderdi. Aralarında BMGK üyesi ülkeler, AB, Afrika Birliği ve Arap Birliği ile Türkiye ve İtalya gibi ülkelerin de yer aldığı davetliler, Libya'nın çatışan taraflarını uzlaştırmaya çalışacak. Konferans öncesi Erdoğan yönetiminin uyguladığı diplomasi de tartışılıyor.
Sputnik'ten Ceyda Karan'ın ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile yaptığı söyleşi ve habere göre;
‘Erdoğan Hafter güvenilmez diyor ama diğer bütün ülkeler güveniyor'
Prof. Hüseyin Bağcı’ya göre, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hafter için 'Bu adama güvenilmez' demesine karşılık diğer bütün ülkeler Libyalı komutana güven duyuyor. Hafter'in son dönemde yüksek diplomasi sergilediğine dikkat çeken Bağcı, Almanya'dan Fransa ve Britanya'ya kadar pek çok ülke nezdinde rağbet görüldüğüne dikkat çekti. Bağcı, Rusya'nın da Berlin konferansında belirleyici güçlerden birisi olacağı görüşünü aktardı:
“Cumhurbaşkanı’nın ‘Bu adama güvenilmez’ şeklinde bugün yaptığı bir açıklama var. Buna karşılık diğer bütün ülkeler güveniyor. Burada tezat bir durum var. Hafter özellikle son günlerde gerçekten yüksek diplomasi yapıyor. Almanya Dışişleri Bakanı kendisini ziyaret etti. Bir gün orada bir gün burada değişik insanlarla görüşüyor, destek arıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden Fransa, İngiltere’ye kadar bütün Avrupa Birliği’nin büyük ülkeleri şu anda destek veriyor. Öyle gözüküyor ki ülkenin 4’te 3’ünü kontrolü altında tutan Hafter, önümüzdeki günlerde Berlin’de Pazar günü yapılacak toplantıda çok daha güçlü bir durumda olacak gibi. Nedeni de şu; Türkiye ile Rusya’nın birlikte bir başarı kazanması demek Ortadoğu’da Rusya’nın artık iyice kalıcı olması demektir. ‘Türkiye yüzünden mi, Türkiye’ye rağmen mi?’, bence hepsi birden. Bu noktada bir diplomasi yapmak da zor. Almanya ile Putin görüşüyor ve pası da attı, bu doğru. Rusya’nın Ortadoğu politikalarıyla Türkiye’nin Ortadoğu politikaları her zaman kesişmiyor, birbirini bütünleyen politikalar değil. O yüzden deyim yerindeyse Putin çok daha esnek hareket ediyor ve pastanın büyük payını da kendisi almak istiyor başarı anlamında. Benim gördüğüm kadarıyla Berlin’deki toplantıda Rusya yine çok belirleyici olacak diye düşünüyorum."
'Yunanistan'ın mızıkçılık yapmaya başlaması anlaşılır'
Hafter'e tam destek veren Yunanistan'ın ise Berlin konferansına davetli olmadığını anımsatan Prof. Bağcı, Atina'nın AB ile sıkıntılar yaşayabileceğini söyledi. Diğer yandan Hafter'in askeri anlamda elinin güçlü olduğunu vurgulayan Bağcı, Libyalı komutanın arkasında Suudi Arabistan ve Mısır dahil olmak üzere Arap ülkelerinin de askeri desteğinin olacağını ekledi:
"Yunanistan’ın mızıkçılık yapmaya başlaması anlaşılabilir bir neden. Yunanistan ne zaman sıkışsa Avrupa Birliği’ni tehdit eder, bu Türkiye’nin adalet süreci dahil son 30 yılda yaptığı bütün politikalar. O nedenle bu sürpriz değil. Ama Avrupa Birliği özellikle Almanya örneğinde bu defa Yunanistan’ın şantajlarına kanacak mı sorusu var tabii. Hafter şimdilik meşruiyet kazanıyor görünüyor. Serrac hükümetinin pek fazla askeri gücü yok. Sadece eğer Türkiye asker göndermeye devam ederse ve askerler Hafter’in askerleriyle çatışmaya başlarsa o zaman Hafter’in yabancı bir basın kuruluşuna yaptığı açıklama var: ‘Suudi Arabistan’dan, Mısır’dan, Ürdün’den ve değişik ülkelerden asker yardımı isteyebiliriz’. O nedenle Hafter’i hangi Arap ve AB ülkeleri destekliyor, bunun listesinin çıkarılması lazım ki Pazar günü çıkacak. Putin gördüğüm kadarıyla iki tarafı da çok iyi bilen ve anlayan biri olarak herhalde gerçek arabulucu o olacak gibi geliyor bana.”
‘Arap Baharı Türkiye'ye yaramadı’
Prof. Bağcı'ya göre 'Arap Baharı' Türkiye'ye yaramadı. Ankara'nın 2009'da İsrail'le başlayacak şekilde bölgedeki komşularıyla ilişkilerini bozduğunu, siyasi söylemlerinin ise bu durumda çok etkili olduğunu belirten Bağcı, düzen kurma arzusuna pek çok Arap ülkesinin karşı çıktığını vurguladı. Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin yüksek perdeden söylemlerinin başarısız bir süreci beraberinde getirdiğini anımsatan Bağcı, yine de son dönemde Suriye'deki harekatlarla doğru adımlar atıldığını vurguladı. Ancak Bağcı'ya göre bu adımlar Ankara'nın genel süreçten dışlanmasını değiştirmiyor. Bağcı Türkiye'nin diplomasiden çok askeri yeteneklerini kullanarak sahada olmayı tercih ettiğini belirtirken, bu sayede son olarak Libya'da olduğu gibi masada yerini almayı başardığını vurguladı:
“Arap Baharı Türkiye’ye yaramadı. Türkiye’nin özellikle 2009’dan sonra yani İsrail ile ilişkilerin bozulmasından, Arap Baharı’nın ortaya çıkmasından bugüne kadar gelen süre içerisinde Türkiye’nin söylemleri çok önemli rol oynadı. Ortadoğu’ya düzen verme şeklindeki açıklamaları dahil. Ortadoğu’da Türkiye’nin düzen kurma istemlerini Arap ülkeleri başta olmak üzere bölgenin diğer ülkeleri karşı çıktı. Türkiye çok yüksek perdeden söylemlerle geldi. Bunun tabii başarısız bir süreci beraberinde getirmesine neden oldu. Türkiye’nin yanlış ve başarısız bir süreç içerisine doğru kararlar aldığı bir ülke olarak tanımlıyorum. Afrin harekatı ya da Barış Pınarı Harekatı gibi harekatlar askeri anlamda doğru ama genel süreç içerisinde Türkiye’nin dışlanmasına da neden olan gelişmeler oldu. Rusya ile Türkiye çok birlikte hareket ediyor. Rusya mı Türkiye’yi yönlendiriyor, Türkiye mi Rusya’yı sorusuna verilecek yanıt aslında daha çok Rusya’nın Türkiye’yi yönlendirdiği yönünde. Bunu da görmek lazım. Çünkü Türkiye’yi ABD ile son dönemlerde yaşanan gerginlikler, Avrupa Birliği ülkeleriyle ile yaşanan referandum dahil olmak üzere gerginlikler Türkiye’yi böyle bir arka plana itmeye başladı. Türkiye, diplomasiden çok askeri yeteneklerini kullanarak sahada olmayı tercih etti ve masada olmayı da başardı. Libya anlaşması da bunu gösteriyor. Türkiye masada, diplomasiden çok askeri gücü nedeniyle masada. Bunu diplomasiyle taçlandırabilir mi derdinde, onu göreceğiz. Ama Türkiye’nin masada kritik ülke konumuna geldi ve birdenbire Hafter ile karşı karşıya kalmış oldu. Böyle bir durum diğer ülkelerin kendi politikalarını Türkiye’yi de kullanarak çıkarlarını savunmaları durumunu beraberinde getirecek. Yunanistan her zaman olduğu gibi Türkiye ile ilgili olarak zora sokacak politikaları takip etmeye çalışacaktır. Ama Avrupa Birliği ülkelerinin Yunanistan’ın şantaj politikalarından artık bıktıklarını, gına geldiğini söyleyebilirim. Bugün de Alman Dışişleri Bakanı, ‘Yunanistan önemli bir ülkedir’ dedi ama Berlin toplantısında yok. Olmadığına göre masada yoksanız masada menüsünüzdür. Türkiye masada. Türkiye’nin diplomaside başarısı olduğunu söylemek mümkün değil. Askeri alanda daha başarılı.”
‘Türkiye, Amerika’nın gözdesi’
Prof. Bağcı'ya göre, ABD’nin Türkiye’yi devre dışı bırakarak Ortadoğu’da ilerlemesinin zor. Türkiye için 'ABD'nin gözdesi' diyen Bağcı, ABD'nin dönüp dolaşın gideceği yerin Türkiye olacağı görüşünü dile getirdi. Erdoğan yönetiminin Mısır, İsrail ve Suriye ile diplomatik görüşmelere bir an önce başlaması gerektiği görüşünde:
“Berlin’deki zirvede Türkiye nasıl diplomatik ve askeri anlamda manevralar yapacak ona bakmak lazım. Ama Berlin’e giden Türkiye, zayıf bir Türkiye değil bunu görmek lazım. Türkiye, Amerika’nın gözdesi, öyle veya böyle en sevdiklerinden biri. Yardan geçer Türkiye’den vazgeçemez Amerika. Böyle bir şansı var Türkiye’nin. Diğer taraftan kürkçü dükkanı meselesi, Amerika’nın da dönüp dolaşıp geleceği yer Türkiye. Çünkü Amerika açısından bu coğrafyada Türkiye’yi devre dışı bırakarak dış politika geliştirmek çok zor. Türkiye’yi yok saymak mümkün değil, o nedenle Amerikan dış politikası ve güvenlik politikası bu anlamda esnek. Kaldı ki Türkiye’nin genel askeri yapısı NATO olduğu için orada büyük bir yakınlık var, 70 yıla varan bir birliktelik söz konusu. Türk-Amerikan ilişkilerini dönemsel olarak bir iniş çıkışa sahip olduğunu ama yapısal olarak daima bir gür çizgi devam ettirdiğini söyleyenlerdenim. Rusya aslında Türkiye için yeni burada. Rusya ile askeri ilişkiler S-400 dahil ciddi gelişmeler. Putin bunu çok iyi kullandı. Türkiye hem Rusya’nın hem daha önce Sovyetler Birliği’nin hem de Amerika’nın üzerinde pazarlık yaptığı bir ülkedir Türkiye. Bizim haberimiz olmadan bizim üzerimizden pazarlıklar yapılır. Süper güçlerin her zaman gölgesi altında kalan bölgesel güçlerin kaderidir. Bu değişmeyecek gibi de gözüküyor."
'İdlib en büyük baş ağrısı'
Bağcı, İdlib'i Türkiye-Rusya ilişkileri için 'en büyük baş ağrısı' diye niteledi. Esad hükümetinin BM tarafından tanınan meşru hükümet olduğunu anımsatan Bağcı, çözüm tartışmalarının da siyasi sürecin işi olduğunu anımsattı.
Bağcı'ya göre Ankara'nın, Mısır, İsrail ve Suriye ile en üst düzeyde diplomatik ilişkileri yeniden başlatması gerektiğini çok uzun olmayacak bir sürede görecek:
"İdlib en büyük baş ağrısı, aspirin alarak geçirebilecek bir baş ağrısı değil. İdlib sadece El Kaide’nin değil daha farklı grupların da bulunduğu bir yer. Türkiye ne yazık ki 12 gözlem kulelerinden sadece bazı olayları izliyor, olayın içinde değil. Rusya var orada ve Beşar Esad güçleri ve Türkiye’ye rağmen İdlib’i bombaladılar mesela. İdlib’de gördüğüm kadarıyla da Beşar Esad rejimi temizlik yapmaya devam edecek. Beşar Esad yönetimi Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir hükümet. Esad hükümeti uluslararası alanda gayrimeşru bir hükümet değil, o Türkiye’nin tanımlaması. Türkiye’nin PYD’ye terör örgütü deyip de Rusya ve Amerika’nın dememesi gibi. Burada kavramlarda bir anlaşmazlık var ve devam edecek gibi gözüküyor. Beşar Esad’ın ülkesi olduğu da tartışma götürmez, o da doğru. Farklı olan Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkenin orada yer almaya başlaması. Türkiye şu anda 120 km’lik bir alanı kontrol ediyor. Bu gibi tartışmalar önümüzdeki dönemde Suriye’deki barış süreci nasıl devam edecek sorusuyla ve Cenevre’deki gelişmelerle doğru orantılı. Türkiye’nin 100 yıl mı Kuzey Suriye’de veya Afrin’de kalması düşünülüyor? Nasıl Türkiye oradan geri çekilecek, yatırımlar ne olacak? Tüm bunların siyasi alanda tartışılması gerekiyor. Ama bir konuda herhalde Türkiye yavaş yavaş şunu görecek: Mısır, İsrail ve Suriye ile en üst düzeyde yani diplomatik düzeyde ilişkileri herhalde çok fazla uzun olmayacak bir sürede başlatacak. Askeri anlamda güçlüsünüz ama diplomatik anlamda ilişkilerin yürümesi için de açık kanalların olması lazım. Şu an bu kanallar kapalı olduğu için biraz zorluk çekiyor.”
Desenize asker ihracatı yapacağız?..