ADNAN MENDERES’İN TÜRK DEMOKRASİSİ VE SİYASETİNİ ZENGİNLEŞTİRME MİSYONU
1946 yılında başlayan Demokrat Parti’nin demokrasi mücadelesi, ülkenin yakın, orta ve uzun vadeli bütün gelişmeleri üzerinde etkili olmuş bazen bireyleri, bazen toplumun tamamını yeniden şekillendirmiştir. Konunun bir ayrıntısı Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Adnan Menderes Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü, Adnan Menderes Üniversitesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turan Akkoyun tarafından hazırlanan “Burdur’un Demokrasi Seyyahı Çelikbaş” başlıklı çalışmasıyla Burdur’da bilim dünyası ile paylaşılacağı öğrenildi.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi tarafından programlanan Burdur’a Değer Katan Şahsiyetler başlıklı 23-26 Mayıs 2024 tarihlerindeki etkinlikte akademinin genç isimlerinden birinin siyasete kazandırılması sonrasında Türk Demokrasisi ile siyasetinin zenginliği Adnan Menderes demokrasi çıkışı ve başlangıç merkezi olarak değerlendirilecektir. Buna göre;
“Yeni kadroların hemen her alanda kalkınma ve dönüştürme hamlelerini başlatması, köklü zihniyet değişikliklerinin habercisi olmuştur.” Anadolu insanı hamleler ile zihniyet değişikliğini sahiplendiği gibi farkındalıklı aktörlere desteğini sürdürmüştür
1876 yılında Meşrutiyet Parlamentosuyla başlayan, inişli-çıkışlı ilerleyen Türk demokrasisinde ekseriyetle bireysel tercihler, çabalar etkili olmuş bunlardan bir kısmı lider pozisyonuna yükselirken bir kısmı sistemi sırtlamış, bazıları ise kıyıda köşede unutulup gitmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat hazırlatmış olduğu 1924 Anayasası tek partili siyasi sisteme göre değil bilakis çok partili bir rejime göre planlanmıştı. 1946 yılındaki gelişmede bu konuda hiçbir değişikliğe girişmeksizin gerçekleşmiş, dört yıl sonrasında ise demokratik bir zenginliğe dönüşmüştü. Ancak iktidarın bilhassa ikinci yarısından itibaren baş gösteren sosyo-ekonomik, siyasi meselelerin çözümünün demokrasi kulvarı haricinde aranması 27 Mayıs 1960 askeri darbesini ortaya çıkarmış, Adnan Menderes ve zihniyeti, “mülkünün temeli olmayan adalet” ile yani hukuksuz bir yargılama sonucunda mahkûm edilmiştir. Şahsiyeti ile ilgili husus bir yana Türk milleti demokrasi yolculuğunu sürdürmüştür.
Demokrasinin ayakta kalabilmesi ve darbelerin gölgesi bununla da sınırlı kalmamış, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Postmodern Darbesi, 24 Nisan e-muhtıra ve sonrasında yaşananlar toplumsal hafızaya kazınmış, darbelerin yol açtığı sosyal travmalar “yeniden şekillenme” basamağını zaruri hale getirmiştir.
Demokrasi yolculuğunda Adnan Menderes ismi ve kabineleri esaslı noktalar arasında yer almış, bir takım ayrılıklara rağmen sembol isimlerin başında gelmiş bilhassa muhafazakar partiler adına bir “rol modele” dönüşmüştür. Tıpkı onun gibi yeni parti kurmaya teşebbüsünü hem, hem de sonraki dönemde deneyen birçok siyasetçi olmuş, demokrasi yolculuğunu renklendirme ve zenginleştirme gayreti sarf etmişlerdir.
Demokrasi yolculuğu uluslararası ilişkilerde de kendini göstermekte ve karşılık bulmaktadır. Marshall Yardımı, Kore Savaşına asker gönderilmesi, Kıbrıs meselesinin gündeme gelmesi üzerine şartlara göre hazırlanılması, Sovyetler Birliği’ne yönelim, Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi, Avrupa Ekonomik Topluluğu içerisinde yer alabilme çabaları başlı başına yolculuğa tesir eden hususların başında gelmektedir.
Demokrat Parti siyasetinin yolunda sadece seçmenler bulunmuyordu. Ülke yönetimine, demokratik sürece talip olan önemli bir kısmı genç şahsiyette bulunmaktaydı. Mehmet Fuat Köprülü, Osman Turan, Ahmet Tevfik İleri, Ali İhsan Paşa, Yörük Ali Efe gibi varlığını Türklüğe armağan edenler de sıralanmaktadır.
Partiler ve liderler arasındaki keskin virajlar bazı hadiselerle yumuşama temayülü göstermişse de ne yazık ki bunlar kalıcı olamamıştır. Bunun en çarpıcı örneği uçak kazasından Başbakan Adnan Menderes’in sağ kurtulmasıydı ancak olay tek başına, siyasi kaosun önüne geçmeye yetmemiştir.
Türkiye’nin yüz elli yıla yaklaşan parlamenter, yüz yılı aşan siyasal parti tecrübesi öne çıkardığı ya da gölgede bıraktığı şahsiyetler ile süren demokrasi yolculuğunun kazanımları herkesin dikkatini çekmektedir. Bunlardan birisi de amacına uygun bir şekilde bir asra dayanan bir ömür sürüp akademi, ülke yönetimi, siyasetine katkı sağlayan yaşamı itibariyle de tam bir “demokrasi seyyahı” görünüm arz eden Fethi Çelikbaş olmuştur.
İstiklal yolundaki Kuva-yı Milliye Ruhunun çocukluk çağlarını şekillendirmesi, onu önce akademide farkındalıklı kılmış yükseköğrenim ile idarenin armadası Siyasal Bilimler Fakültesinin kurucu ve ilk dekanı olmuştur. Çok partili siyasi yaşama yeniden geçişin ilk adımında farklı unsurlar sebebiyle geri durduğundan aktif politika için dört yıl daha beklemek zorunda kalmış, “Beyaz İhtilal” ile Burdur’un TBMM’deki temsilcisi sıfatının yanına komisyon üyelikleri, başkanlıkları, bakanlıklar, genel başkanlıklar, cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi birçok vasfı da ekleyerek üstelik bunları DP, HP, CHP, GP, CGP ve ANAP gibi farklı dönemlerin farklı kulvarlarında gerçekleştirerek ancak memleketinin milletvekili olarak sürdürmüştür. Burdur Şeker Fabrikasına desteği onun oldukça küçük bir katkısıdır.
bursaarena.com.tr