BURSA ARENA / Haber Merkezi
Ortak Akılla, Güçlü-Kontrol Edilebilen Bir Dünya
Dünyayı kasıp kavuran olağan dışı felaketlere karşı yapılacak mücadelenin öğrettikleri hususlardan birisi de; ulusal ölçeğin ötesinde mutlak küresel ortak akla olan ihtiyaç ve bu ihtiyacın doğuracağı dayanışma-iş birliği zorunluluğudur.
Bu zorunluluğun yaratacağı beşeri münasebetler nedeniyle; birbirleriyle ezeli uyuşmazlıkları olan ya da çatışmaya aday ülkeler / toplumlar bu süreçte dış politikalarını, uluslararası ilişkilerini yeniden tanımlamak zorunda kalacaklardır.
Daha ziyade bölgesel ittifakların bir araya gelerek, ortak dünya aklını oluşturacak / entegre olacak yeni bir düzenin kurulacağına şahit olunacaktır. Günümüzde kontrolsüz bir şekilde ilerleyen ve genişleyen küreselleşme olgusu, bölgesel ittifakların entegre edildiği dünya çapında yapısal bir sisteme dönüşerek daha disiplinli bir dünya düzenine doğru gidilecektir.
Devletlerin mevcut acil durum kararnameleri; korona esnasında ülkelerin süreci atlatması adına, yapabilecekleri başka seçeneğin kalmadığı kötü sistemler olarak tarihte yerini alacaktır. Yeni düzende ise, acil durumlar öncesi alınacak tedbirlerin neler olduğunu, olacağını, algoritmik olarak, toplumların önünde daima sunulmuş kurumsal paketler halinde bulundurulacaktır. Bu bir hükûmet yönetiminden ziyade, değişik hiyerarşik grupların üreteceği ortak aklın küresel sistem üzerinde etkili hale gelmesi şeklinde kendisini gösterecektir.
Öte yandan, tartışılanların aksine, daha aşırı bir küreselleşme eğilimi gerçekleşebilir. Çünkü, ekonomik çöküşlerin küresel ölçekte olduğu görülmekte, o halde çare arayının kapısı da küresel dayanışmaya çıkacaktır. Diğer bir ifadeyle, toplumlar kendi egemenliklerinin öncelenmesinden ziyade, güvenlik ve ekonomilerinin karşılığını alabileceği, güçlü ama kontrol edilebilen bir dünyanın hedefleneceği düşünülmektedir.
Büyük çaplı felaketlerde, kutsal görünen bazı değerlerin; bu tür kaoslarda varlık gösterememesi, görünememesi ve çaresizliğin bir parçası olması durumunda, kabul edilebilir kıymetini yitirmektedirler. Bunun yerine toplumlar; sahada uygulamalarıyla somut destek sağlayan, çareler üreten bilime yönelecektir.
İnsan tedavilerinde, felaketlerden kurtulmak için, dini hassasiyetlerden istifadeyle insanların duygularını sömüren, mankurtlaştıran, cemaat, tarikat ve sahte din adamlarının telkinlerinden kurtulmak için bir fırsat olacaktır. Önümüzdeki dönemde, özellikle yeni yetişen nesilin kutsal değerleri sorgulamalarına cevap verebilecek ve bunların iknası görevi gerçek din adamlarına kalacaktır.
İnsanlar artık kendi hayatlarını ve geleceklerini dar kesitli yönetimlerin eline emanet etmek yerine, yani temsiliye demokrasisi yerine, katlılımcı demokrasi hakim olacaktır. Sürekli katılım, sürekli düzenlenme / güncellenme ilkesi hayatımızın bir parçası olacaktır.
Yeni Dünyanın Yeni Liderleri Olacak
Yeni dünya, yeni liderleri de tayin edecektir. Halkından kopuk, otoriter, popülist liderler yerine daha halkçı, sosyal yaşamıyla örnek olabilen, halkı ile birlikte içi içe yaşayan, üreterek büyümeyi benimseyen, hakça paylaşmayı savunan liderler yeni dünyamızın liderleri olacaktır. Hatta bunlar, varlıklarıyla sadece sembol olma özelliği taşıyacaklar, daha ziyade sistemler kurumsal özellikleriyle işlevsel olacaktır.
Korona süresince salgının yarattığı korku ve çaresizlik duygusundan istifadeyle otorite olma eğiliminde bulunmak isteyen yönetimler, korona sonrasında da böyle olacağı anlamına gelmeyeceği gibi, bu tür fırsatçılığın insanlığa vereceği zararı gözlemleyen toplumlar yeni dönemde bu yaklaşıma sahip yönetimleri tarihe gömeceklerdir.
Salgın hastalığın yarattığı korku ve panik, ekonomik kaygılar gibi insanlar üzerinde açtığı yıkımları, siyasi yönetimlerin kendi iktidarlarına olabilecek tepkileri baskılamak adına, salgın idaresini lehlerine sonuç verecek şekilde istismar etmiş / edebilecek yönetimler elbette çıkabilecektir.
Bu nedenle, acil olağanüstü durumlarda keyfiyete kaçabilen ve kendi ikballeri için sertleşebilen, özgürlükleri daha ziyade kendi lehlerine kısıtlayabilen yönetimleri ve liderleri, sahip oldukları gücü istismar edebilecekleri endişesiyle, gelecekte bu tür fırsatlara imkan vermemek adına geniş yetkili liderler arzu edilmeyecektir. Aksine, lider kimliğine dayalı yönetimleri tasfiye eden idari sistemler çekici olacaktır.
Bu kapsamda, devlet aygıtını siyasi zümrelerin yönetmesi yerine, halkın tamamının katılımcılığını sağlayan örgütlü kongrelerin tesisi, sivil toplum örgütlerinin tüm alanlarda örgütlenmesi, halkın tüm kesiminin yatay ve dikey katılımcılığını ortaya koyan bir devlet sisteminin hayata geçirileceği düşünülmektedir.
Yazan : Ünal Atabay
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı