Atatürk bu doğrultuda kurmuş olduğu ulus devlet ile emperyalizme karşı çıkarken, bağımsız ulus devlet öncülüğü, ile de geleceğin Türk devletlerine örnek olmuştur. Büyük çoğunluğu ile Müslüman devletler sosyalist sistemin içine alınırken, bir yüz yıla yakın bir zaman dilimi içinde geçmişten gelen Türk devletlerinin uzantısı olarak bugüne kadar gelen Türk toplulukları ile devletlerinin Türk asıllı olan halkları yeni dönemde birbirlerinden ayrı tutulmuştur. Çin, Rusya ve Hindistan’da olduğu gibi aynı ırktan gelen toplam nüfusun içindeki herkesin, tek bir süper ortak devletin çatısı altında bir araya gelmek, ya da bütünleşerek Çin, Rusya ve Hindistan büyüklüğünde olduğu gibi bir ulus devlet imparatorluğunun içinde yer almak gibi bir büyük hakka, Türkiye öncülüğünde Türkiye’nin dışında yer alacak bütün Türk asıllı vatandaşlar ile iç ve dış Türk gruplarının mensubu olan, insanların da yer alacağı büyük bir Türk Birliğinin kurulması, bugünkü yeni dünya dengeleri yüzünden gerekmektedir. Yeni dönemde büyük devletlerin kendileri için gerekli gördükleri ulus devlet imparatorluğunu her nedense savaş sonrası haritaların çizimi sırasında, Türklere tanımadıkları ulus devlet imparatorluğunu fazla görerek engellemişlerdir. ABD ve Avrupa Birliği gibi ulus devlet üstü büyük siyasal süper modeller, kendi kimlikleri doğrultusunda yeni bir ulus devlet imparatorluğu peşinde koşarlarken, bu aşamada yedi bağımsız Türk devleti ile, Rusya ve Çin gibi büyük yapıların içinde bulunan ondan fazla Türk topluluklarının ve de eyaletlerinin devletler üstü yeni dünya düzeni içinde bağımsız siyasal devletler olarak yer almaları, uluslararası alandaki çarpık ve karışık durumların düzeltilmesi açısından zorunludur. Yeni dönemde Türk dünyası, Türkler içinde bir ulus devlet imparatorluğunu Türk Devletleri Teşkilatını esas alarak gündeme getirilmelidir. Çinliler, Ruslar ve Hintlilere tanınmış olan ulus devlet imparatorluğu kurma hakkının, bu açıdan her türlü olanağa sahip olan Türklere ve Türk devletlerine tanınması bu aşamada hızlı bir biçimde tamamlanmalıdır. Çinliler, Ruslar ve Hintliler nasıl birer ulus devlet imparatorluğunun vatandaşları olabiliyorlarsa, yirmi civarında ulus devletin ve topluluğun Türk asıllı vatandaşları da aynı haklara sahip kişiler olarak uluslararası alanda Birleşik Türk devletleri birliğinin eşit haklara sahip vatandaşları olabileceklerdir.

Çinliler, Ruslar ve Hintlilere zamanında tanınmış olan ulus devlet imparatorluğunun eşit koşullarda var olmalarını sağlayacak yeni birlikteliklere dünya siyasetindeki sorunlar açısından gereksinme vardır. Önümüzdeki dönemde bağımsız Türk devletleri ile Rusya’dan ayrılacak eski eyalet devletlerinin bir araya gelecekleri bir büyük Birleşik Türk Devletlerinin oluşturulması, Çin, Rusya ve Hint devletlerine benzer biçimde ve de Amerika Birleşik Devletleri’nin sahip olduğu büyüklük ölçüsünde, Birleşik Türk Devletleri oluşumuna giderek artan ölçülerde gereksinmeler artmaktadır. Bu aşamada Avrupa Birliği ve ABD’nin de üç doğu ülkesinin sahip olduğu genişlikte birer ulus devlet imparatorluğuna sahip olmaları yeniden gündeme gelmiştir. ABD’nin Kanada’yı 51 eyalet yapmaya çalışması, Çin’in Uygur bölgesini tam olarak içine alması ya da Rusya’nın Ukrayna bölgesini geçmişte olduğu gibi kendine bağlı bir eyalet düzeyine getirmesi de bölgesel imparatorlukların yeniden ulusal çizgide sınır ötesi maceralara kalkışmaya başladıklarını göstermektedir. Avrupa ve Amerika’nın doğulu ulus devlet imparatorlukları gibi bir modele yönelirken, dünyanın ortasında yer alan Türklerin bu haklardan uzak kalması, küresel sistemin adalet arayışı doğrultusunda yeniden yapılandırılmasını gerekli kılmaktadır. İnsan hakları, devlet ve toplum hakları açılarından Asya’nın ulus devlet imparatorluklarının incelenmesi gerekmektedir.

Atatürk’ün devlet modeli ile kurularak yüz yıllık bir dönemi geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti, Misakı milli sınırları içindeki vatan topraklarında yaşayan herkesi ortak bir vatandaşlık anlayışı ve statüsünde bir araya getiren bir yaklaşım temelinde, ulus devleti çağdaş dünya uygulamalarına paralel bir çizgide geliştirmeye çalışmış ama hiçbir zaman ülkeler ve devletler üstü bir imparatorluk uygulamasına yönelmemiştir. Birinci dünya savaşı sonrasında Türkiye yeniden kurulurken, emperyalist ülkelerin saldırı ve işgal girişimlerine karşı çok etkili bir savunma düzeni kurulmuştur. İşgale karşı kurulan Türk devleti antiemperyalist çizgide örgütlenerek bir ulusal kurtuluş savaşını Kuvayı Milliye oluşumu sayesinde başarılı bir biçimde zafere götürürken, Misakı Milli sözleşmesi doğrultusunda Osmanlı devletinden geride kalan bölgelerdeki Türk ve Müslüman nüfus fazlasını dikkate alarak, yeni bir sistem uygulamaya getirilmiştir. Bu doğrultuda bir ulus devlet ile birlikte bütün Türk boylarının bir arada olmasını hedefleyen birleşik bir Türk devletinin kurulması ana hedef olarak seçilmiştir. Osmanlı devletinin çöküşünü Türk topluluklarının dağılışı olarak kabul eden emperyalizm, ulus devletler çağına girerken yeryüzünde yirmiden fazla ülkede yaşamakta olan Türk topluluklarının geleceği açısından Çin, Rusya ve Hindistan devletlerine tanındığı gibi hem ulus devlet hem de imparatorluk oluşumunun birlikte yapılanmasının tanınması, emperyalizmin çıkarları doğrultusunda engellenmiştir. Çinliler, Ruslar ve Hintliler bütün nüfusları ile birlikte, tek bir süper devletin çatısı altında yaşamlarını sürdürmelerine hoşgörü gösterilmiş ama büyük Türk dünyasının bu üç büyük ülkedeki üç yüz milyona yakın nüfusunun, doğunun önde gelen büyük devletlerine tanınan ulus devlet imparatorluğuna doğru yönelen yapılanmasına izin verilmemiştir.

Yirminci yüzyılın başlarında belirlenen yeni dünya haritasında Türkler; Kuzey Asya, Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasya bölgelerinde yirmiden fazla devletlere bölünerek, bugünlere doğru yönlendirilmiştir. İmparatorluklardan ulus devletlere doğru yeniden yapılandırmalar yapılırken Ruslar, Çinliler ve Hintlilere tanınan ulus devlet imparatorluklarına sahip olma haklarının üç kıtaya yayılmış bir büyüklüğe sahip olan Türk dünyasından esirgenmesi, uluslararası hukuka açıktan bir karşı çıkışı gündeme getirmiştir. Tarih boyunca her aşamada büyük imparatorluklar kuran Türklere böylesine bir hakka sahip kılınmasının önlenmesi, çok eşitsiz bir yeni durum yaratmıştır. Paramparça edilen Türk dünyasının her bölgesinde sıcak çatışma ve savaş başlangıçları, geleceğin dünya haritasında şimdiden başlamıştır. Hindistan, Çin ve Rusya karışık bir ortamda yapılanmalarına rağmen sahip oldukları büyük topraklar ve kalabalık nüfusların getirdiği güçlü ortamlar ile uluslararası alanlarda ve çok büyük yeni dengeler meydana getirerek, dünyadaki yeni gelişmelerin ortaya çıkması sırasında ya da geleceğe dönük plan, program ve de yeni stratejik kararların alınması ya da bu yönlerde yeni adımların atılması aşamalarında, küresel yönlendirmelerde etkili olmak şansını ulus devlet imparatorluklarının elde etmesi konusunu ,diğer büyük devletler ve geniş topluluklar ile ya da uluslararası kuruluşların bugünkü yeni yönetimleri ile ele alarak görüşmeler yapılabilir, ya da bunlar ile yapılacak yeni işbirlikleri ile daha adil bir uluslararası düzen oluşturulması zaman içerisinde yapılandırılabilir. Böylece yüz yıl önce yaratılmış olan uluslararası harita, sınırların yeniden çizilmesiyle alt üst edilerek geçmişten gelen haksızlıklara son verilebilecektir. Büyük Türk dünyasının birlikteliğini sağlayacak Birleşik Türk Devletleri, Rusya, Çin ve Hindistan’da olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’ne de tanınmalı ve Türklerin tek çatı altında toplanmaları sağlanmalıdır.

Balkanlarda yetişmiş olan Atatürk, bu özelliğini koruyarak Türkiye’yi çeviren toplulukların sorunları ile çok uğraşmıştır. Ayrıca Yusuf Akçura’nın katkıları ile de Asya, Rusya ve Kafkasya gibi önemli bölgelerdeki siyasal gelişmelerin de incelemelerini sahip olduğu büyük kütüphanesinden yararlanarak elde etmesini başarmıştır. Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde yetişen ve oralarda araştırmalar yürüten genç ve orta yaşlı kişilerle de sürekli görüşmeler yaparak dünya ülkelerinde neler olup bittiğini öğrenmeye çalışmıştır. Atatürk kurtuluş savaşı ve devletin kuruluşu aşamalarında Türkiye’nin bağımsızlığı ile çok yakından ilgilenmiştir. Ona göre gerçek anlamda tam bağımsız bir Türk Birliği ancak antiemperyalist tutum ile gerçekleştirilebilirdi. Bu tür bir yeni yapılanma içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, Atatürk bütün Türk dünyası devletleri ile ve çeşitli Türk topluluklarıyla da yakından ilgilenmeye çalışmıştır. Türk ulusunun gücüne ve büyük kimliğine saygı duyan Türkiye’nin kurucu önderi, Anadolu ve Trakya’da yaşayan iç Türkler kadar ve hatta onlardan daha fazla da dış Türkler denen Misakı Milli sınırları dışında yaşayan Türk toplulukları ile de yakından ilgilenerek, üçüncü bir cihan savaşına doğru gelişen olumsuz siyasal gelişmelerin önünü kesmeye çalışmıştır. Atatürk Türk ulusu adına Türkiye’de bir ulus devlet kurarken, diğer bölge ve ülkelerde yaşamakta olan Türklerin durumlarını yakından inceleyerek, Ankara’da bir Türk dünyası merkezi oluşturmaya çalışmıştır. Asya ve Avrupa hattında yaşayan Türk, topluluklarının sahip olduğu sorunların çözüme kavuşturulmasında etkili bir dış politika izleyen Kemalist Türkiye, Atatürk’ün izinden giderek insanlık adına ortaya çıkan bütün sorunlarla ilgili çalışmalar yapmıştır.

Atatürk bütün çalışmalarında Türk dünyasıyla yakından ilgilenmiş ve Türk devletlerinin çatısı altında varlığını sürdüren Türk ulusunun, çeşitli sorunlarının o dönemin koşulları ve ortamından yararlanarak, Türkiye’nin ve Türk ulusunun diğer uluslar arasında önde gelen bir konumda sahip olabilmesi için de gerekli olan her türlü yardım ve çalışmaları, Türk devletinin sahip olduğu merkezi güçleri kullanmıştır. Anadolu Türklerinin emperyalizmin pençelerinden kurtulabilmesi için geliştirilen Kuvayı Milliye hareketi daha sonraki aşamalarda, Türk dünyasının çeşitli bölgelerinde de özel çalışmalar yapılmıştır. Türklüğün tarih sahnesine çıkış yeri olarak gösterilen orta Asya bölgesinde Türkistan Milli Birliği adı altında yeni bir büyük örgütlenmeyi, Türk devletleri ve boylarını ortak bir devlet çatısı altında toparlayabilecek siyasal girişimi Türkiye Cumhuriyeti’nin öncülüğünde gündeme getiren Türkiye Cumhuriyeti ’ün yönetimi altında Türk dünyasının merkezi olarak hareket etmiştir. Dış Türkler ile her zaman yakın bir ilişki ağında hareket eden Atatürk, kurtuluş savaşı ve yeni devletin kuruluşu ile çalışmaları yürütürken, hiçbir zaman Türk dünyasının bağımsızlığından vazgeçmedi. Rusya sınırları içinde yaşayan Türk toplulukları ile yakından ilgilenirken, hiçbir zaman geride durmamış ve her zaman Türklerin tarih sahnesine çıktığı bölge olarak Orta Asya’yı Türkiye Türklerinin ikinci vatanları olarak ilan etmiş ve bu bölgelerin Ankara ile yakından ilgilenmesine de müstakbel Türk Birliği oluşumu açısından yardımcı olunmuştur. Birinci dünya savaşı sonrasında kurulamayan ve de kurdurulmayan Türk Birliği üçüncü bir dünya savaşı sonrasına bırakılmadan bir an önce kurulmalıdır. Son yıllarda kurulan Türk Devletleri Teşkilatı bir an önce genişletilerek Türk Devletleri Birliği öncelikli bir biçimde dünya haritasındaki yerini almalıdır. Türkiye merkezli bir Türk Birliği, dünya barışı açısından uluslararası alanda yeni dengelerin kurulmasına yardımcı olunacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner5

banner1