3. Errahmânir'rahim. O Rahman ve Rahimdir.
Burada karşımıza yine Rahman ve Rahim esmaları çıktı. Bismillahirrahmanirrahim olan Fatiha’nın 1. ayetinde Rahman, dünyadaki bütün yaratılanlara rızık ve nimetler veren, iyilere de kötülere de Rahmet eden demektir, Rahim ise, kendisine iman edip, sevenlere ve “Kulum” dediklerine merhamet eden anlamına gelmektedir demiştik. Fatiha, Cenab-ı Allah’ın yarattığı insanı muhatap almasıyla Allah ve insan arasındaki konuşmayla, Allah’ın Kendisini tecelli eden yani yaratan ve insanın tecelli olan yani yaratılan olduğunu ve yaratılan insanın kendisini yaratan Allah’a nasıl kulluk yapacağını göstermektedir demiştik. Bu sebeple 1. Ayetindeki besmele, tüm yaratılmışlığa dikkat çekmektedir. Besmeledeki Rahman ve Rahim esmaları yaratılmışlığın üzerindeki tasarrufunu, işlevini anlatmaktadır. 3. Ayette ise Rahman ve Rahim esmaları 2. Ayette bahsi geçen Hamd kavramının yani Allah’ın tecellisinin, yaratılmışlığı nasıl var kıldığına işarettir.
Yaratılmanın yani tecellinin zatın sıfatına, sıfatın fiiline tecellisiyle gerçekleştiği hakikatinde, Rahman sıfatına tecellisi, Rahim ise sıfatın fiiline tecellisidir. Zat, sıfatına tecelli ederek batınında mevcut bulunan sıfatı zahire getirmiş olurken, sıfatından fiiline tecelli ederek fiili zahire getirmiş yani yaratmış olur. Bu hakikat bize, varlığın zat, sıfat ve fiil bütünlüğü olduğunu gösterir. Allah zattır, yaratılmışlık sıfattır, yaratılmışlıkla birlikte zaman ve mekân da dahil tüm yaşam ise fiildir. Bakara suresi 163. Ayeti kerimede,
Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O Rahman’dır, Rahim’dir.
denilerek bu gerçek beyan edilir. Allah’tan başka ilah yoktur çünkü varlık denilen sıfat ve bu varlıktan vücutlanan fiiller, Allah’ın Rahman ve Rahim tecellileridirler. Fiil Allah’ın Rahim tecellisi, sıfat olan varlığın kendisi Rahman tecellisi olduğundan yani tecellinin kendisi tümlüğüyle Allah’ın Rahman ve Rahim tecellisi olduğundan, Allah’tan başka ilah olmaması, Allah’ın yaratmasının ikinci bir varlık yaratmamasından gelmektedir. Rahman ve Rahim Allah olduğundan hiçbir fiil kendisini var kılamayacağından, hiçbir sıfat kendisini var kılamayacağından, kendilikleri olarak Allah’a ortak olmaları yani ilah olmaları yaratılışlarına aykırıdır. Ancak, bizler fiil ve sıfatı yani Rahim ve Rahmanı Allah’tan ayırarak onlara ilahlık anlamı yükleriz ki bu zaten şirk denilendir. Fussilet suresi 2. Ayeti kerimede,
Bu Kur'an, Rahman ve Rahîm olan Allah katından indirilmiştir.
denilerek bu gerçek beyan edilir. Tüm yaratılmışlık ve yaşam yüce Kur’an’ı Kerimin yaşayan halidir. Kur’an’da ne varsa yaşamda o vardır. Kur’an yaratılmışlıktan ve yaşamdan ayrı ak kâğıtta kara yazı değildir. Bu sebeple Kur’an ayrı yaşam ayrı demek imanın özüne aykırıdır. Kur’an’ı Kerim neyse yaratılmışlık ve yaşam da odur ve tıpkı Kur’an’ı kerim gibi yaratılmışlık da Rahman ve Rahim olarak Allah’ın katından indirilmiştir yani yaratılmışlık Allah’ın Rahman ve Rahim tecellisidir.
Her yaratılmışlığın öz varlığı olan zatı vardır. Bu öz varlığın zuhuru olan bedeni ve bu bedenden işleyen sıfatları vardır. Zat ve sıfat olan varlığın da yaşamsallığı olan fiilleri vardır. İşte bu üç olgu, zat, sıfat ve fiil olarak varlık bütünlüğünü mümkün kılar. Biz varız çünkü biz dediğimiz zat, biz dediğimiz beden ve hayatiyet, ilim, irade, kudret, görme, işitme, kelam olan sıfatlar ve biz dediğimiz yaptığımız işler mevcuttur. Bu sebeple, fiil, sıfat ve zat olan varlığımız yaratılış gerçekliğinde, Allah’ın, Rahman ve Rahim tecellisidir.
Bizler “Errahmânir'rahim” derken, Allah’ın Rahman ve Rahim esmalarıyla tecelli ederek bizi ve tüm yaratılmışlığı yarattığını yani yarattığı ile tecelli ettiğini zikretmiş oluyoruz. Varlık, sıfattır ve sıfat fiil olarak işlevseldir. Yaşantımızın her alanında her anında bir fiiliyat içindeyiz. Oturuyoruz, yürüyoruz, çalışıyoruz, yemek yiyip içiyoruz, okuyoruz, izliyoruz, görüyoruz, işitiyoruz, düşünüyoruz! Hatta uyurken dahi aslında yine bir fiiliyat içindeyiz. Kalbimiz atıyor, ciğerlerimiz soluk alıp veriyor, mide öğütüyor, böbrekler filtre ediyor, beyin her an yaşamsallığın devamlılığı için kontrolü bize bırakmadan, vücudu işlevsel tutuyor gibi algılayabiliriz. Tüm bunlar fiildir ve fiil sıfatın tecelli edişinde aldığı isimdir. Bizler yaratan Allah’tan ayrı Allah’a denk ikinci bir varlık değil aslında Allah’ın Rahman ve Rahim tecellisiyiz. Allah, Kendisinden başka olmayan, İhlas suresi 1. Ayeti kerimede,
De ki: O Allah, birdir.
buyurarak Kendisini tanımlarken vurgu yaptığı gibi “Bir” olan Allah, yaratan olduğu ve yarattığını Kendisinden başka olmadığı gerçekliğinde yine Kendisinden yarattığı için yaratılmışlık yani bizler ve tüm âlem Allah’ın tecellisi olmaktayız. İşte bu sebeple Hamd Allah’a mahsustur ve bu mahsusluk, yaratmasının Rahman ve Rahim olarak tecelli etmesindendir.
Allah’ da bizlere Fatiha’da bu gerçeği, “Ey benim Kendime, Kendimde tecelli ettiğim insan! Hamd Bana mahsus olduğundan, sizi ve tüm âlemi yaratan Benim ve bu yaratmam yine Benim Rahman ve Rahim tecellilerimle, sıfat ve fiil olarak gerçekleşmektedir. Senin Ben’den ayrı varlığın yoktur. Sen, Benim Rahman ve Rahim tecellimsin” diye seslenmektedir. Bizler Elhamdü lillâhi Rabbilalemin derken aynı anda da aslında Lâ ilahe illallah demiş oluyoruz ve Lâ ilahe illallah’ı yani Allah’tan başka ilah yoktur beyanını, yaratılmışlık olan Rahman ve Rahim tecellilerine bakıp görüyoruz. Kendimize ve tüm yaratılmışlığa bakıp, kendimiz ve bütün âlemin mümkün varlık oluşunda, varlığın, Allah’ın fiillerde Rahim, sıfatlarda yani varlığın kendisinde Rahman olarak tecelli ettiğini görüp, Allah’tan başka ilah olmadığına şahadet edip, bu şehadetle Elhamdü lillâhi Rabbilalemin diyoruz.
Şimdi, bizler, yaşadığımız dünya boyutunda, yaşamın içinde kendimiz ve tüm yaratılmışlıkta Allah’tan başka ilah olmadığına şahadet etmiyorsak, Errahmânir'rahim deyişimiz, Allah’ın Kendisini tanımlarken Errahmânir'rahim demesiyle aynı olmayacaktır. Bu sebeple, zikrimiz Allah’a ulaşmayacaktır. Allah’a ulaşmayan hiçbir zikir ve ibadet bizi Allah’a kul yapamaz. İman sahibi imanı kemâl bulmuş olanlar şehadet ederek,
Bismillahirrahmanirrahim derken, tüm yaratılmışlığı bu sözün içine alıp,
Elhamdü lillâhi Rabbilalemin derken, Allah’ım, varlığım ve tüm varlıklar senin tecellin,
Errahmânir'rahim derken de bu tecelli yani varlık Senin sıfat ve fiil tecellindir,
demektedirler. Bu beyan, Allah’a tevhitle, “Tüm yaratılmışlık Bana muhalif ikincil varlık olmayıp, Ben’den zuhura çıkmış, Benim yine Kendime tecellilerimdir” demek olurken, bize tevhitle, “Allah’ım Sen’den Sana, Senin tecellin olarak geldik” anlamındadır. Fatiha suresinin 4. Ayeti kerimesi olan, Maliki yevmiddin beyanı bizleri bu gerçeği anlayıp kabul edip yaşamaya davet etmektedir.