Lider olmak "Kimlik, Kalite, Karakter Kabiliyet" gerektirir. "Bir lider neden vardır?" diye soracak olursanız sizlere şöyle cevap verebilirim, "kendisinin başbakan, cumhurbaşkanı olması ve partisini iktidar ve hükümet yapması için vardır" derim. Bir insanın SÖZÜ ne ise ÖZÜ de o olmalıdır veya ÖZÜNDEN ve SÖZÜNDEN ayrılmamalıdır" demek isterim. Lider, ne söyleyeceğini bilmeli, sözünün arkasında durmalı, kendisini kabul ettirmelidir, inandırmalıdır ve güven vermelidir. Milli ve manevi değerlere sahip olmalıdır.
Gençliğini feda eden, hayatta kalma uğruna çile eden, sürgün olan, sakat kalan, uzun süre kayıp olarak yaşayan, aklını kaybeden ülkücülerin çoğu rahmetli oldu, bunlar yaşamıyorlar ama bunların AHI yaşıyor.
Cezaevinde yatarak bedel ödeyen bir Ülkücü olarak söylemek istiyorum ki durumun böyle olması büyük üzüntü yaşatmaktadır. Balıkesir’den okul ve hapishane arkadaşım Elazığlı rahmetli Ömer Ekinci, "ey gençliğim, değmeyecek kişiler için seni perişan ettim, özür diliyorum" demişti. Söylemek istediklerimi siz anladınız diyerek günün önemi ve anlamı ile ilgili konuya geçeyim.
Bundan 28 yıl önce (4 Nisan 1997) "Başbuğ" denilen fikir, siyaset ve devlet adamı Alparslan Türkeş vardı. A. Türkeş, "9 IŞIK" fikriyle, vatan, millet sevgisiyle, ezan ve Türk bayrağı sevdasıyla, " Türk milliyetçiliği" davasıyla, "ülkücülük" felsefesiyle geniş kitlelerde etkili olmuştur. Gençleri, milleti ve memleketi komünizm tehlikesine karşı uyaran ve koruyan bir "lider" olarak bilinmektedir. Tanımayanımız yoktur ama ben yine de üstün meziyetlerinden, dava adamı özelliğinden, asil kimliğinden, kaliteli karakterinden, vasıflı kişiliğinden söz etmek ve unutulmamasının sırrını anlatmak istiyorum.
Son 100 yılın Türkün Başbuğu olan Atatürk, Rauf Denktaş, Elçibey ve Alparslan Türkeş fikir, dava, mücadele ve hizmet ruhuyla dolu olan hayatlarında milletimizin aklında, fikrinde, gönlünde müstesna bir yere sahip olmuşlardır.
1997 yılının 4 Nisan günü Hakk’ın rahmetine kavuşan Turan ülküsünün lideri, Türkün Başbuğu Alparslan Türkeş’i vefatının 28. yıldönümünde özlemle, saygıyla yadediyoruz. Milletinin gönlünde taht kurmuş, unutulmamış ve hafızalarda derin izler bırakmış büyük dava adamını rahmetle anıyoruz. Ülkü liderinin ölümünü, gönüllerde doğum günü olarak kabul ediyoruz..
Hiç unutmam; 31 Mart 1997 günü, Alanya’da katıldığım, Anadolu Lisesi Müdürlerine verilen seminer bitmişti. Müdür hemşerim İdris Kansu ile dönerken Isparta Eğirdir’deki aile dostumuz Süleyman Sabah’a uğradık, ailece misafiri olduk. Geç saatlere kadar sohbet ettik. Bu arada televizyonda haberler başlamıştı. Haberlerde, alt yazı olarak “Alparslan Türkeş’in vefat haberi” veriliyordu. Donduk, sustuk, bir süre konuşamadık. Tavlayı kapattık ve cenaze törenine yetişmek için hemen Bursa’ya doğru yola çıktık, Kar yağıyordu, zor şartlarda sabaha karşı Bursa’ya geldik. Aynı gün 5 arkadaş ile cenaze töreni için Ankara’ya gittik. Müthiş bir kalabalık vardı. Hava soğuktu ve kar yağıyordu. “Gitme, bizi öksüz bırakma, biz sensiz ne yaparız...” diyenlerin feryatları, gözyaşları dinmiyordu. Tekbir seslerine morarmış elleriyle dua edenler, titreyen sesleriyle “amin” diyorlardı. Kar ile veya kar suyuyla abdest alanları görüyordum. Yanımdaki arkadaşım Vahdi Açıkyürek hastaydı ama belli etmemeye çalışıyordu. Üşüyordu, titriyordu. Durumunu anladım, hemen bir apartmandaki dairelerin bütün zillerine bastım. 5. kattaki beyefendi balkona çıktı. Abdest almak istediğimizi söyledim. “Gelin” diye işaret etti. Sıcak su ile abdest almıştık. Vefa adına, bu muhteşem törene katılımın onuruyla ve gururuyla Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i anlamlı bir veda ile son yolculuğuna uğurladık.
Sen rahat uyu Başbuğum. Ülkün ve “ben Türkeşçiyim, gerçek ülkücüyüm” diyenler, bıraktığın gibi yaşıyorlar. Mirasın olan davamızı, ülkü erleri amacına, hedefine ulaştıracaklardır.
Bu duygu ve düşünce ile Türk milliyetçiliği fikrinin, vatan, millet, milli-manevî değerlerin sahiplenme idelinin ve Turan ülküsünün lideri Başbuğ Alparslan Türkeş’e vefatının 28, yıldönümünde rahmet, minnet ve özlemle seslenmek istiyorum:
SELAM SANA BAŞBUĞUM...
18 yaşındaydım.
Gençliğimi nasıl yaşayacağımı,
Milli ve manevi değerlerin neler olduğunu,
Vatan, millet ve bayrak sevgisini,
Onurlu ve gururlu olmayı, dik durmayı,
Açlığın ve uykusuzluğun ne olduğunu,
Taş medreselerde bedel ödemenin nasıl olduğunu,
. İnsan olmanın erdemini, gönül ve dava adamı olmayı, mütevaziliğini,
Uğrunda ölünecek değerlerin varlık sebeplerimiz olduğunu,
Yılmamayı, yorulmamayı, yıkılmamayı,
İnanmayı, güvenmeyi, kararlı olmayı,
Dostluğu, vefayı, vicdanı, ahlaklı olmayı, sahiplenmeyi, paylaşmayı ,
Hayatın anlamını, insanlığın amacını sen anlattın, ben öğrendim.
Şuurumu, ruhumu, gururumu tanıdım, özümdeki ve sözümdeki asaleti kavradım.
Kısacası vefayı da sefayı da, sevabı da günahı da senden öğrendim.
Ellerinden öpmüştüm. Tok sesinle “SAĞOL EVLADIM” demiştin.
Her yıl seni anıyorum, seni arıyorum, huzuruna geliyorum, yattığın vatan toprağını öpüyorum.
SENSİZLİK ÇOK ZORMUŞ,
Sabır ve şükür ile dua ediyorum.
ÖĞRETTİKLERİN, EMEKLERİN İÇİN TEŞEKKÜRLER BAŞBUĞUM...
Ülkücülük, Türk Milliyetçiliği davasıdır. Milli ve manevi değerler bütünüdür. Felsefedir, fikridir, duygudur, düşüncedir Turan (Türk Birliği) ülküsüdür. Kısacası bir yaşama biçimidir, hayat tarzıdır.
"Ben ülkücüyüm" ve "ben Türkeşciyim" demek siyasi terim olmuştur.
Neden mi? İşte, ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN SÖYLEDİĞİ SÖZLERİNDEN BAZILARI:
*Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin.
* Türk adı taşıyan herkes bizim sevgimizin ve ilgimizin olduğu yerdedir
Her kim ki Türk’e, Atatürk’e düşmandır biliniz ki onların Malazgirt’te İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, İstiklal harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu’da kalmış kırıntılarıdır. .
*Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye’yi yeniden inşa eder.
*Emirlere mutlak itaat lazımdır. Laubali uygulamalar, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez.
*Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamaz.
*Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler en büyük güçsünüz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet, birlikle olur.
*Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir. Fikir, iman, ülkü aşkı... İnsanlar için güçlü olan bunlardır.
*Türk töresi, Türk ülküsünün parçalarıdır. Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.
*İslamiyet’i ele alıp Türklüğü inkar etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.
*Türkün en önemli vasfı teşkilatçılığıdır. Türk Töresinin bir özelliği de sorumluluk duygusudur.
*İnsanlar; zavallılığa, açıklığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye aşağılanmaya ASLA müsamaha etmezler.
*Ahlakclık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından ortaya çıkmıştır.
*Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir, vazgeçmektir. Kişiler davaları için bunları feda ederler.
*TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.
*Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.
* Türkçülük, Türk Milletinin, ilim, sanat, ziraat, iktisat, kültür ve diğer her alanda, milli gelenek ve milli bünyeye uygun bir şekilde kalkındırılması demektir. içerideki ve dışarıdaki her türlü saldırganlıklara karşı korunarak hür ve müstakil olarak yaşatılmasını hedef tutan bir ülküdür.
*Gençlerimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş.
*Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayraktır.
A. Türkeş , "MEVZU VATANSA HEPİMİZ ÖLELİM, MEVZU MAKAMSA HEPİNİZ ÖLÜN..." diyor.
Yandı yürekler yandı,
Yağan kar ile sönmez.
Milyonlar hep birlikte,
Diyor, “Başbuğlar Ölmez...”
...
"Sende bütün umutlar,
Göğe yükselin tuğum...
Haykırıyor Bozkurtlar,
Selam sana Başbuğum..."
Türkün Başbuğu Türkeş’e Allah rahmet eylesin. Ruhu şad olsun, kabri nurla dolsun inşallah.
Rabbim cennetinin hikmetini, rahmetini, bereketini nasip eylesin...